- Kategori
- Kültür Turizmi
Buban'ın hazineleri
Hazine Gölleri'nden sadece bir tanesi...
Buban köyün eski adı. Yeni adı Oğuldere. Bingöl’de dağların eteklerinde bir köy. Komşu köylerin yolu asfalt, bu köyün yolu hala stabilize. Asfaltlanacak bağlantı yolu sadece 4 km. Ama gelin görün ki, bu konuda şehir sağır, şehir dilsiz.
Dilekçeler uçurtmalık; tınlayan yok.
Köy üzerine bir çizgi çekilmiş gibi yerinde sayıyor.
Ne bir ileri, ne bir geri.
Oysa ki bu köyün görülmeye değer harika bir doğası var.
Bunu sadece kartallar ve keklikler biliyor.
Kartalları zehirlemişler.
Hazine Gölleri üzerinde kartallar süzülmüyor artık.
Kekliklerin de günleri sayılı. Ekim ayına ne kaldı ki?
Onlar da Hazine Gölleri’nin yamaçlarında kümelenmeyecek, kum ve tane yemlenmeyecek birkaç ay sonra.
Hazine Gölleri…
Ermenilerin altınlarını diplerine bıraktığı ve canlarını yanlarına alıp gittiği…
İki saat yol; yollar otlu, dikenli, sarp kayalık, yamaç…
Yılanlar, böcekler, keklik sürüleri ve serin sıcak.
Çır şelalesine çıkmak, oradan da Hazine Gölleri’ne inmek pek kolay olmadı, ama çıktık ve indik. Haluk abinin *) sakin ve kararlı duruşuna tanık oldum bu sefer. İlk kez aynı ortamda bu kadar uzun bir süre birlikte olduk. Çır şelalesine gideceğiz dediği için gittik. Yolun yarısında birçoğumuz vazgeçmeye eğilim gösterirken, o; “gideceğiz” diye direttiği için o kayalıklara çıkabildik. Yoksa tabiat ananın usta elinden çıkan o doğa harikasını hiçbir zaman göremeyecek ve yaşamayacaktım.
Tırmandığınız zirvede takatinizin kesildiğini, artık adım atmaya mecalinizin kalmadığını; asla geriye dönemeyeceğinizi düşünmeye başlıyorsunuz ki, ayağınız içi oyulmuş kayaların tuttuğu suya değdiğinde gün tersine dönüyor, yola yeniden çıkmış gibi oluyorsunuz sanki. Ayaklarımız su görünce kaybolan güçler geri geliyor; sızlayan ayak tabanları, sızıyı unutuyor. Bu açmazda bulutların yansıdığı kaya öbekleri, birleşik kaplar örneği birbirine bağlı kayadan göletler başlı başına esin kaynağıydı. Sarp kayalara oturmuş, ayaklarını suda sektirip kalemi körelmeye yüz tutan şairleri bekleyen ilham perilerini görmesem de, gözetlendiğimiz hissine kapıldığımı söylemeliyim.
Etrafta naylon poşetler, sigara paketleri yoktu. İnsanoğlunun buralara uğramadığı belliydi. Yolda her on on beş metrede ayak ucuna takılan boş kovanlara ne demeli peki? *) Haluk Yurtsever, Av., yazar