Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '11

 
Kategori
Felsefe
 

Buda olma cesareti

Buda olma cesareti
 

Egonun çeşitli oyunları vardır ve farkındalık arttıkça bu oyunların çeşidini görmek ve fark etmek eğlencelidir. Bir insan Buda olmak istediğinde bu egonun bir başka yüzüdür, çünkü o kendini tanımayı reddetmekte, kendini kabul etmeyi arka plana atmakta ve herhangi bir başkası olmakla ilgilidir. 

İnsanlar genelde kendilerini şu an oldukları halleriyle beğenmezler ve başka koşullar, başka biri olmakla ilgilenirler; idealler ve bunlara sahip kahramanlar, idoller bunun için bir fırsattır. 

Benim buda derken bahsettiğim şey, Guatama Buda değildir, aydınlanmış anlamındaki buda’dır. 

Arzu insana sürekli yeni hedefler koyar, onun yolunu çizer ve kişi bunu fark etmez bile. Bir şeylerin boşluğunu, eksikliğini hissettiği sürece, aramaya ve rüyalar görmeye devam eder. Her gün aynı rüyayı görmeye... 

Bir buda ancak arzusuz olmayı anladığında sana gelecektir. Sana gelecek ifadesi bile fazladır, o zaten senin içindedir ama sen sürekli başka yönlere, içine değil de dışına baktığın için göremezsin. 

Biri olmak isteği, tamamen boştur, o zaman mutlu olacağın düşüncesi tamamen bir sanrıdır. Arzu her zaman belirli hedefler yaratır ama hiçbir zaman vaat edileni karşıladığı görülmemiştir. 

Arzu başka arzular doğurur ve bu bir kısırdöngüdür. 

Arzu seni daha kurnaz yapabilir ama seni daha zeki kılamaz. Sadece kendi zekâlarına güvenmeyen insanlar kurnaz olmaya çalışırlar. 

Sadece kendilerine güvenmeyen insanlar başkalarına da güvenmezler, herkese, her olaya şüpheyle yaklaşırlar ve insanların maskeler takmalarından yakınırlar. Sen kendinden eminsen, kendine güveniyorsan, kendini tanıyıp seviyorsan, niçin başkalarıyla çatışma halinde olasın? 

Sadece kendi çalışmalarına, çalışkanlıklarına güvenmeyenler, işini sevmeyenler hırslanırlar. Onlar rekabet haklindedirler, sürekli kıyaslama peşindedirler. 

Arzu, senin üzüntünün sadece dıştan kaynaklandığını sandığın bir rüyadır. Bu üzüntüyü değil de mutluluk hayalini görürsün. 

Eğer bir dış etkenden kaynaklanıyorsa, birisi size bilinçli olarak, kasten böyle davranıyorsa, bunun yanıtını ona verebilirsiniz ancak bu kişiye, olaya verdiğiniz değer belirleyicidir. Sorun çözülebilir de, çözülmeyebilir de; sen bunu çözümsüz olarak bulabilirsin de bulmayabilirsin de. 

Ancak eğer sorun olarak ifade ettiğin şeyin içinden kaynaklandığını, kendini çirkin, aptal, yetersiz hissetmenin nedeninin kendi kıyaslamaların olduğunu, kendi hırsın, kurnazlığın olduğunu anlarsan, farkındalık dolu hareket etmeye başlayabilirsin ve çözüm yine sensindir. Sorunu yaratan bir zihin, onu çözebilir de, sadece bunu fark etmesi gerekmektedir. 

Yaşamın ritmi, arzunun yarattığı çarkla hareket ettiği sürece mutsuzluk, arzuyu takip edecektir. Manevi boyutu keşfedilmediği sürece, daima psikolojik boyutta takılı kalınır. 

Eğer kim olduğunu bilmiyorsan, ne yaptığını fark etmiyorsan, bir süre sonra düşündüğün kişi olmaya, fark etmediğin eylemlerle özdeşleşmeye başlarsın. Ve böylece bir daha egoyu da fark edemez hale gelirsin. 

Sen sessizce oturup kendini gözlemleyemezsin çünkü zihin sessiz kalınca çıldırır, o türlü aktivitelerle meşgul olmak, hep dolu olmak ister. Bu seni kendinle yüzleşmekten, kendini anlamaktan kaçmandır. 

Ego sürekli bir savaş halidir. Hiç kimse kendini rahat hissetmez, daima bir yetersizlik, korku vardır. Ne kadar bastırılırsa bastırılsın, çatışma devamlı olarak varlığını sürdürür. Dışarıdan sessiz görünebilirsin ama içerden biri olmanın, başkalarına tahakküm etmenin, diktatör olmanın, dünyanın hâkimi olmanın yollarını araştırıyorsundur. 

Senin kendini anlamak yerine bir başkası olmaya çalışman, her zaman, her yerde sorunlar yaratır. Bu çatışma hali egonu besler. İster arkadaşlıkta, ister sevgili olarak, ister toplum içinde ol, her zaman çatışma seninledir. Arzun seni sen daha farkına bile varmadan parçalara bölmüştür ve sen de daima gergin bir ruh hali içersinde olursun.  

İçinde bir sevgi, bir iklim, bir sağlık olmadığında arzuyla dolusundur. Hiçbir şey arzulamadığında, meditasyon halindesindir. 

Arzu insanı gerginlik insanıdır, çatışma halinde olması bundandır. Ne zaman arzusuz olsan, gevşersin. 

Eğer kendinle olan çatışmanı çözebilirsen, sorunlarının kökenine inebilirsen, çatışma da ortadan kalakcaktır, başka biri olma isteği eriyip gidecektir. Pek çok çatışma basitçe ortadan kalkacaktır. Çünkü onlar aynı temeldeki çatışmalara dayanmaktadır. 

İçindeki budayı fark ettiğinde, diğer budalar ölür. Sözde ustaların hepsi ölür, çünkü sen içindeki buda, içindeki usta tarafından ele geçirilirsin. 

Nerede ego varsa, orada sevgi yoktur, orada senin hakiki benliğin yoktur. 

Bana gelip, "Nasıl aydınlanacağım, buda olacağım, bir buda olmanın bir yolu var mı?" diye sormanın bir anlamı yok. Sen sessizliğin güzelliğini tatmadan, meditasyon halini yaşamadan bunu sorduğunda, sadece kendine özel bir yol, bir yöntem, belirli bir teknik istemektesin. 

Aslında ne istediklerini anlamayan insanlar arzularının peşindedirler. Gerçek istek, isteksizlik halidir. 

Buda olmak demek artık bir yol, bir teknik, bir yöntemin olmaması demektir. Bu yüzden buda olmak aydınlanmaktır, biri olmak değildir, bu yüzden bir buda olduğunda, sen artık arzu eden değil, sen basitçe aydınlanansın. 

Zihin merkezli, zihin hedefli değil, egolu, arzulu, kıyaslamayla dolu, gergin değil, anlayış dolu olursun, yolun kalbin yoludur. 

Vaktini arzulara harcama. Sadece izle, derinden, sessizce izle, bütün arzuların aynı olduğunu anla ve kendi buda olmanın yolunu seç. Önce sen bir budaya dönüş, biri olmayı düşleme, yarını bekleme, ondan sonra tüm dünya seninle olacaktır. 

Çünkü sen bir dünyasın.  

 
Toplam blog
: 48
: 2763
Kayıt tarihi
: 15.09.10
 
 

Sanskritçe: Kendini bilen ve kendinin ustası olan. Doğdu, büyüdü, ölecek. Sonsuza kalmak için değ..