Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Temmuz '18

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Budapeşte, Prag, Viyana

Budapeşte, Prag, Viyana
 

28 Haziran- 8 Temmuz 2018 tarihleri arasında, bir turizm şirketinin tertip ettiği otobüsle Orta Avrupa turuna katıldım. İzlenimlerimi paylaşmak  istedim. Tur, İstanbul’dan hareketle, Sofya, Niş Belgrad, Budapeşte, Prag, Viyana’yı kapsıyor. Bu arada bol bol Tuna nehrini, Estergom, Visegrad, Szentendre köyü, Bratislava, Karlovy Vary, Cesky Krumlov, Lichtenstein- Kalenderberg Şatosu gibi daha küçük ama görmeye değer yerleri de görüyorsunuz.

Şimdiye kadar Amerika, Latin Amerika, Avrupa, Asya, Afrika’da birçok yer ve büyük illerin çoğunu gördüm. Ama Budapeşte, Prag ve Viyana ve etrafındaki daha küçük yerleşim yerlerini hepsinden çok sevdim. Bu üç ili, örneğin Londra’dan, New York’tan, Tokyo’dan, Moskovo’dan, Kahire’den, Kazablanca’dan, Munih’den, Köln’den, Berlin’den, Amsterdam’dan, Mexico City’den, Buenos Aires’den, San Juan’dan hatta Paris, Roma, Venedik, Rio de Jenerio’dan bile daha çok sevdim. Neden bilmiyorum ama kısaca, tarih var, dolu dolu tarih var, ne tarafa baksanız tarih var, tabiat güzelliği muhteşem, bütün Avrupa yemyeşil, ormanlar içinde, deniz yok ama nereye gitseniz büyük geniş bir nehir var, büyük büyük meydanlar var, genç, güzel, modern ve enerjik bir popülasyon var, dağlar, tepeler var, saraylar, müzeler, fakülteler, üniversiteler, kütüphaneler, operalar var nereye baksanız sanat var, sanat var, sanat var. Hele Tuna nehrinin iki yakasına yayılmış Buda ve Peşte’de tarih, coğrafya ve sanat birleşmiş muhteşem bir kombinezon oluşturmuş.

Osmanlı, oraları, büyük kısmını fethetmiş, yüzyıllarca yönetmiş; bu tabii çok gurur verici, göz yaşartıcı. Ama bugün gördüğümüz sarayların, fakültelerin, operaların, müzelerin, meydanların, heykellerin, şatoların, kütüphanelerin hiçbiri Osmanlı eseri değil. Osmanlı hemen sadece cami yapmış, camileri saymazsak bugün Türkiye’de dahi Osmanlı’dan kalma görkemli binalar parmakla sayılacak kadar az. Neden böyle bilmiyorum ve garipsiyorum.

Gittiğimiz bütün şehirlerde ve bütün otellerde çeşmelerden akan su içilebiliyor. Bazı şehirlerde örneğin Viyana’da Belediye, şehrin ana caddelerine içilebilir gayet lezzetli, temiz ve soğuk su çeşmeleri yapmış. Susayan hem gidip kana kana içiyor hem de yanında taşıdığı pet şişelerini dolduruyor.

Her üç ülkenin, Macar’ların da, Çeklerin de, Avusturya’lıların da kızları çok güzel; Ukrayna’yı da Rusya’yı da aratmaz. Neden ve nasıl bu kadar güzel olabiliyorlar, iklim mi, beslenme mi, genetik mi bilmiyorum ama ülkeyi cennet gibi bir yer haline getiren ögelerden biri de genç ve güzel kızları.

Bizim büyük şehir belediyelerinin yetkililer mutlaka bu şehirleri gezmişlerdir. Büyük meydanlar, büyük parklar, büyük ve geniş caddeler, temizlik, içecek su çeşmeleri, ve musluktan akan suyun içilebilir olması gibi uygulamaları örnek alıp hızla Türkiye’ye  taşımalarını diliyorum.

Haa, bu arada, gitmediyseniz, görmediyseniz, bir an evvel seyahat planlarınızı yapın derim.

 

 
Toplam blog
: 326
: 941
Kayıt tarihi
: 10.03.11
 
 

Okullar: TED Ankara Koleji, ODTÜ, Bogaziçi Üniversitesi (Master) İş Hayatı: Philips, Anadolu Endü..