Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Aralık '11

 
Kategori
Tarih
 

Bugün Aşura, çöle kan düştü

Bugün Aşura, çöle kan düştü
 

Husey de var olacak Yezid de


Bugün AŞURA,

Zibh-i Azim/büyük kurban(lık) günü.

Bugün insanlık onur ve haysiyetinin zirve günü,

Bugün insan olmaktan gurur duyulacak gün,

Bugün insanımsıların fırsat bulduklarında ne kadar alçak, ne kadar barbar ve ne kadar cani olabileceklerinin açıkça anlaşıldığı gündür.


Bugün insanlık ailesinin esenliğine kastedenlerin gerçek yüzlerinin din maskesinden/kisvesinden sıyrılarak ortalığa döküldüğü gün,

Acı ve ızdırabının dünya durdukça eksilmeden devam edeceği gündür.


Bugün hem gurur hem utanç günüdür.

Ciddi bir çelişki;

Hem gurur ve hem de utanç...

Evet,

Nerede durduğunuza ve nereden baktığınıza bağlı olarak değişir durum;

Huseyn'in "insanlık ailesinin esenliği için gerektiğinde candan geçilmeli" şiarını kendi can(lar)ı üzerinden ispatladığı gündür AŞURA.

Kendisi için en sevgili ve en değerli olan ailesinin hayatları üzerinden insanlık ailesine verdiği sözü tuttuğu gündür AŞURA.

Meleklerin “insana” secdede etmede haklı çıktığı önemli bir gündür AŞURA.

Ama aynı zamanda insanlık ailesi için en utanılacak gündür de AŞURA günü.

Çünkü iblis insanlar üzerindeki tasarrufunu görüp sevinç çığlıklarını âlemin dört bir yanına duyurduğu gündür AŞURA.

“Yer suyunu yutmuş, gök suyunu tutmuş” emri binlerce yıl önce verilmişti, insanlık esenliğe çıksın diye. Oysa Yezid’ın askerleri insanlığın medar-ı iftiharı Resulullah’ın çocukları susuzluktan ölsünler diye Dicleye, Fırat’a yasak koydular.

Kuyular su yerine kan ağlamıştı. Akan kan insanlığın kanıydı. Sadece yaranı Huseyn değil, insanlık susuzluktan kavruldu, asırlardır devam eden bir susuzluk…

Yezid alçaklığa rahmet okutan vahşiliğini ordusundaki askerler karşılarında duranın İmam Huseyn olduğunu söylememiş, son günün sabahı bunu öğrenen birkaç asker bir yolunu bulup savaşmaktan kaçınmış ve canı pahasına İmam Huseyn’e kılıç kaldırmamışlardır.

AŞURA Huseyn’i kıyamın âleme mal olduğu gündür. Ama aynı zamanda âlemin utanca gark olduğu gündür de…

Çünkü bugün bir dinin en zirve insanı olan o dinin peygamberinin çocukları/ehl-i beytinin yine o dini kabul edenler! tarafından (sadece ve yalnızca dünya makam ve mevkii için) hiçbir hayvani duyguyla bile açıklanamayacak boyutta hunharca katledildikleri gündür. Hâlbuki peygambere inananlar peygamberin her fırsatta "benim için en sevgili ve en değerlilerimdir" dediğini duymuş ve o peygamber hayattayken de evladı hep kadir ve kıymet görmüşlerdir.

O mübarek insanların katledilişlerinin gerekçesi üzerinde durmayacağım. Zira kedi gerektiğinde yavrusunu fare gibi görüp yeme noktasına geliyor. Bu sebeple kedi ve sair hayvanattan daha cani olabilen "bu insan türünün" gerekçe üretmede hiç de zorlanmayacaklarını biliyorum. Asıl üzerinde durmak istediğim, "koltuk/saltanat sevdası" yüzünden bu cinayet işlenecekti, peygamber soyu ortadan kaldırılıp "tek rakip" bertaraf edilecekti.

Ama bu şekilde mi olmalıydı?

Dünyanın tanık olduğu en barbar yöntemlerle katledilişin izahı olmadığına göre ne söyleyebiliriz?

Hiç...

Bu cinayetin adı "soykırım"dır. Bununla adeta peygamberin soyunun kökünü kazımak istediler. Zira her zaman "potansiyel bir tehlike" olan bu mübarek soyun ortadan kaldırılması saltanat için gerekliydi!

Zaten öldürmenin her türlüsü yasak ve kabul edilemez iken Resulullah’ın evlatlarının katledilişleri bu şekilde mi olmalıydı?

Biliyorsunuz ki İmam Huseyn Kûfe halkı tarafından davet ediliyor ve o da ailesiyle birlikte bu davete icabet etmenin sorumluluğunu yerine getirmek üzere yola koyulmuştu. Davetin sebebi zalim Yezid hükümetine karşı mücadele etmekti. Gerçi yolculuk esnasında Kûfe'lilerin mücadeleden vazgeçtikleri haberi ulaşsa da İmam başlatılan yolculuğun sonuna kadar devam edeceğini ilan eder. Bu kararı ailesiyle tek başına kalacağını bildiği halde verir. Toplam 72 kişilik bir kafileyi binlerce teçhizatlı Yezid askeri karşılar. Dicle'ye rağmen Kerbela'da susuz bırakılan peygamberin çocukları tek tek katledilir ve İmamın başı pak bedeninden kopartılarak Muaviye'nin çocuğunun sarayında zevk ve eğlence topuna dönüştürülür.

Önemsediğim bir görüşe göre Yezid'in ordusunda görevli olan askerler karşılarında İmam Huseyn ve çocukları olduğunu bilmiyorlardı. Sadece komutanların bildiği bu durum askerlerden gizlenmişti. Sonradan saray içi konuşmaları dışarıya sızınca işlenen günahın büyüklüğü fark edilmişti.

Hiçbir insana reva görülmemesi gereken bu vahşetin peygamber(lerinin) torunlarına reva görülmesi çok anlamlı olsa gerek;

Bu sebeple,

İnsanoğlunun makam ve mevki için neleri göze alabileceğinin açık resmi olan Kerbela faciası insanlığın yüce mevkiidir. Ama aynı zamanda utancının da zirvesidir.

Zira insanlık için canından ve evladından geçme insani olarak en zirve nokta ise,

Yezidin alçaklığa rahmet okutturan caniliğinden de ne kadar utanılsa yeridir.

Yeryüzünde insanlık durdukça Huseyn de anılacak Yezid de, her ikisinin taraftarları da var olacak.

Bizler,

İnancı, ırkı ve diğer farklılıklarını sorgulamadan bütün insanların kardeşçe ve özgürce yaşamalarını canımız pahasına arzu ediyorsak Huseyn'i yoldayızdır.

Yoksa…

Adını siz koyun... 
 

 
Toplam blog
: 62
: 739
Kayıt tarihi
: 15.01.11
 
 

İnsan Hakları Aktivisti - Yazar Diyarbakır'da ikamet ediyor, Hiç kimseyi ötekileştirmeden, hiçbir..