Bugün benim doğum günüm

Her yıl olduğu gibi doğum günü pastasını ısmarlamak, hava durumunun gel-gitlerine göre olabilecek en uygun ama en şık giysiyi ayarlamak, kuaföre gitmek… gibi bildik, kadınsı telaşlarla hazırlandım güne. Yine her yıl olduğu gibi şu son birkaç gündür beni arayan ya da aradığım herkese “Çarşamba doğum günüm sakın aramayı unutmayın.” diye sıkı sıkı tembihledim. İş yerinde yemekhaneden sorumlu arkadaşım Levent’ime “Yarın benim doğum günüm, yedi katlı pasta istiyorum, yoksa dağıtırım burayı.” dedim. Yüzünde koskocaman bir gülümseme; “ tamam” dedi. Çıkışta da manavım Bahriyem’e uğrayıp “Yarın doğum günüm bir meyve sepeti istiyorum.” diye tembihledim. En son, kutlamaya gelecek komşularımı tekrar arayıp davet saatini anımsattım ama anlamsızdı; unutmamışlardı!..

Ve hazırım!..

Bugün benim doğum günüm. Orhan Baba’nın: “Bir kadının en güzel on yılı kırk dokuz ile elli yaş arasında geçen on yıldır.” dediği gibi, müthiş bir on yıl var önümde. Bunu sanki 39 ile 40 yaş arası için demişti ama:) Geçen yıllarımın en güzel yanı İzmir’de; aydınlık şehrimde yaşanmış olması. Seviyorum bu şehri ben, o da beni seviyor biliyorum. İşte bu yüzden; körfezinin mavilikleri beni “O”na bağlıyor.

Bugün benim doğum günüm; bir şarkı tuttum yeni yaşım için, Nazan Öncel’den “Dillere düşeceğiz seninle” çıktı. Buyrun bakalım!..

“Dillere düşeceğiz seninle,
İlle de biz düşecek.
Taze bahar dalları gibi
Çiçeklenecek.
Tadım tuzum olacaksın benim,
Tadım tuzum olacak.
Yatağıma gireceksin benim,
İlle de sen yatacak.

Seni, seni, en çok seni
Bir tek seni severim hani.

Kör olayım yar,
Sürünürüm yar,
Her daim yar,
Billahi.

Bir gemi alacak bizi buralardan,
Bir daha dönmeyecek.
Her yere gideceğiz seninle,
İlle de biz gidecek.
Uzak ya da yakın oluruz bazen
Ah ne fark edecek?
Tuz kadar severiz biz hani,
Buna kim son verecek?”