Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Nisan '11

 
Kategori
Deneme
 

Bugün camdan bakma, aynaya bak

Bugün camdan bakma, aynaya bak
 

Yaprağın üstündeki çiy Ne çabuk kurur


Gazeteler cam gibi olurlar. Camdan bakınca olayları, durumları olduğu gibi görürsünüz. Arkasına sır sürülen cam ayna olur. Aynaya bakınca kendinizi görürsünüz. Gazetelerdeki yazarlar birer aynadır bence. 

 

İçtenlikle söyleyeyim, yazmaya başlamadan önce gazeteleri cama, yazarları aynaya benzeteceğim aklımın ucundan geçmiyordu. Aklımızın ucundan geçmeyenler klavyenin tuşundan geçiveriyor. Eskiden kalemimizin ucu vardı. Kalem ne kadar özgür olsa da kendisini tutabiliyorduk. Klavye tuşları o kadar çok ki . Demem o ki insan istediğini tam olarak aksettiremiyor. Bunun fazla zararı da yok. Nasılsa her okuyucu farklı algılıyor yazılanları. 

Pazar günleri gazete yazarlarından aktarma yapıyorduk. Doğrudan işte aktaracaklarım demek varken illâ bir giriş yapmak istiyor insan. 

Yazarları aynaya benzetmiştik. Birkaç aynaya bakacağız bugün. 

 

Bugün 2011’in 17 Nisan Pazarı. Eskiden parklarda sihirli aynaların sergilendiği odalar vardı. Bu odalara girer, kendi görüntülerimize gülerdik. Şimdi böyle sihirli ayna bölümleri var mı bilmiyorum. 

Bizim sunacağımız aynalar sihirli değil. Herkes tarafından beğenilerek okunan yazarlardır. 

 

İşte, yazarların bugünkü yazılarından seçtiğim paragrafları gelişi güzel aktarıyorum: 

 

 

... Siyaset psikolojisi çok geniş ve verimli bir zekâ alanıdır. İnceden inceye demeçleri beyanları düşünmek yetmez. Bazı şeyler hal dilini çözerek anlaşılabilir ancak. Sezgiler, yerine göre bilgilerden önemlidir. Bazen insanı, yakınında duranlar bile tam anlayamaz. 

Ahmet Selim, Zaman, 17. 04. 2011 

Gözümüzün önünde yaşanan bir haksızlığa seyirci kalırsak, yeni haksızlıklara döl bırakmış olmaz mıyız? Ve bize insan denir mi? 

Mustafa Mutlu, Vatan, 17. 04. 2011 

Ebu Cehil bizzat Allah'ın Resulü tarafından "bu ümmetin firavunu" olarak adlandırılmıştır. 

Karakterinin iki belirgin özelliği vardır. Biri sınırsız bir kibir sahibi olması, öteki de hasetçiliği... Her iki nitelik de Müslümanlara sakınmaları gereken huylar arasında sayılır. 

Rasim Özdenören, Yenişafak. 17. 04. 2011 

Niyet için “kimya ve maya” tabirleri kullanılır. Derinlemesine araştırmaya ihtiyaç kalmadan dikkat ettiğimizde niyetlerimizle varlıkları etkileyip, olayları reaksiyona uğratıp değiştirdiğimizi fark ederiz

 

Ki, niyet ile enerji arasındaki ilişki ve etkileşim çeşitli deneylerle ortaya konmuştur. Birisi şöyledir: 

Acı, tuzlu, ekşi gibi tatlar, aynı moleküllerin farklı dizilişlerinden meydana gelir. Yani, elma ile limonun molekülleri aynıdır. Onları farklı kılan, moleküllerinin değişik dizilişleridir. 

Tat algısını beynimize kimyevî elektrik sinyalleri ulaştırır. Olumlu veya olumsuz yaklaşımın yaydığı enerjinin suyun tadını, kokusunu değiştirmesi gibi; niyetlerimizin yaydığı enerji de gücü nispetinde varlıklar üzerinde değişiklik yapabilir. Bazı meyvelerin, hangi meyve niyetiyle yenirse, onun tadını vermesinin sırrı belki de budur. 

Ali Ferşadoğlu, Yeniaysa, 17. 04. 2011 

Para nedir?.. İki tarafı keskin bir bıçaktır. Parayla iyi şeyler de yapılır, kötü şeyler de. İyi, vasıflı, olgun insanlar parayla iyi işler yapar; kötü, vasıfsız, nakıs, moloz insanlar kötü işler yapar. 

Bir ülke, bir halk, bir devlet zenginleşiyorsa oradaki para çokluğu tek başına bir şey ifade etmez. Paradan önce insanlara bakacaksınız, onlar iyiyse, vasıflı ise ahlak ve karakterli ise ne ala. Değilse para ve zenginlikle birlikte felaket, afet, çürüyüş, kokuşma, çöküş, musibet gelir. 

Peygamberler, bilgeler, büyük iyi insanlar parayı sevmediler, ender istisnalar dışında para ve servet sahibi olmadılar. 

Bilge, vasıflı, iyi, ahlaklı ve faziletli, hayırlı bir iş adamı/tacir elindeki parayı mutlak mülkü olarak kabul etmez, onu bir emanet, bir hizmet vasıtası olarak görür. 

Mehmet Şevket Eygi, Milli Gazete, 17. 04. 2011 

Bazen duygularınızı anlatmaya kelimeler yetmez olur. 

Bunu en iyi anlayanlar da şairlerdir. 

 

Mesela Yahya Kemal Beyatlı, Münir Nurettin Selçuk'un Kürdilihicazkar'dan şarkılaştırdığı şiirinde kelimelerin yetmez hale geldiğini şöyle anlatmış: 

 

"Her ah bir hitab idi Körfez'de dün gece 

Bin mah içinde bir meh-i taban olan sana 

Her cevr her cefa yaraşır hüsn ü anına 

Bidat kıl keremse de şayan olan sana 

Tavsifi musikiye bırakmak diler Kemal 

Bulmaz lisanda nağme sena-han olan sana" 

 

Körfez'de ahlarla geçen geceden sonra şair "Bin tane ay içinde en parlak ay" olan sevdiğine "Güzelliğine yakışan iyilik olsa da istersen kötülük et" diyor ve kelimelerin yetersizliğine takılıyor... 

"Lisanda övecek kelimenin nağmesini bulamadım, seni anlatmayı musikiye bırakıyorum" diyor. 

 

Başyazı, Mehmet Barlas, Sabah, 17. 04. 2011 

 

 

Şairi bilinmeyen, Tarık Dursun K. çevirisi bir Çin şiiriyle bitirelim yazıyı: 

 

Ağıt 

Yaprağın üstündeki çiy
Ne çabuk kurur
Bu kuruyan damla
Yarın yine düşecek
Oysa mezara götürdüğümüz kimse
Bir daha dönmeyecek
 

Çetin Altan Şeytanın gör dediği, Milliyet, 17. 04. 2014 

*** 

Ne hikmetse, Pazar günlerinde yazıların çoğu alıntılarla süsleniyor. 

İnanıyorum ki, bu alıntılar niyetlerinize göre yeni anlamlar kazanacak. 

 

Sabahattin Gencal, Başiskele – Kocaeli, 17. 04. 2011 

 

 

 
Toplam blog
: 181
: 635
Kayıt tarihi
: 29.03.11
 
 

1943'te Trabzonda doğdu. Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen okulunu bitirdikten sonra girdiği Bursa Eğ..