Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Eylül '08

 
Kategori
Tarih
 

Bugün Kurtulduk biz Düşmandan !

Bugün Kurtulduk biz Düşmandan !
 

Türk ordusu, Yunanlılara karşı doğru dürüst kurşun atmadan, önlerine katarak denize döktüler.


Pusulasız, techizatsız yola çıkan ve yalnızca kıyıyı takip ederek Samsun’a giden bir gemi aslında rotayı çoktan çizmişti. Ve Türkiye tarihinde önemi çok fazla olan o geminin rotası Tam bağımsızlık, hedef ise yeni Türkiye idi..

Bu düşman çizmesinden kurtulma ve tam bağımsızlık mücadelesinde 1919’u baz alırsak tamı tamına 4 yıllık bir mücadele döneminde, elinde avucunda hiç birşey olmadan, üstelik parsel parsel paylaşılmış Anadolu topraklarını tekrar elde etmenin ne kadar zor olduğunu biz Cumhuriyet sonrası insanları ancak, elimize düşen kitap ve yazılardan öğreniyoruz. Ama şu bir gerçektir ki, dünya savaşlar tarihinde, hatta dünya ülkeler tarihinde, böyle bir istikrarlı, bölük pörçük ve stratejiler savaşı olarak nitelendirebileceğim bir savaş yaşanmamıştır. Düşünün hele bir, Anadolu topraklarının her bir karışında bir ülkenin bayrağı sallanıyor. Kendi aralarında bir pastayı dilimler gibi dilimlemişler. Örneğin, Trakya ve Egenin büyük bibr bölümünü Yunanlılar, Afyon ve Antalya’yı içine alan bir bölümü İtalyanlar, Gaziantep’ten Adana hatta Maraş’a kadar olan bölgeyi Fransızlar, Diyarbakır’dan ötesini İngilizler, Doğu Anadolu’nun büyük bir bölümünü Ermeniler( bir anlamda Ruslar), boğazlarda her ne kadar işgal kuvvetlerinin ortak himayesinde (sözümona uluslar arası kontrolde) olsa da İngilizlerin kontrolünde paylaşılmış. Peki Türkler nerede ? Daha önceki yazımda da belirtiğim gibi, İşgal kuvvetleri, Türklerin çoğunun bu çetin savaşlarda telef olacaklarını, geride kalanların da, bulundukları topraklarda hangi ülkenin bayrağı sallanıyorsa, onun himayesinde yaşayacaklarını, yani bir anlamda asimilasyon uygulayacaklarını hesaba kattılar sanırım.

Ama hesaba katmadıkları bir şeyler daha vardı. O da Türkün, o zamanlar adı bilinmeyen asimilasyonun, ama boyunduruk altına girmek olarak yorumlandığı, düşman çizmesi altında yaşama fikrine ne kadar da yabancı oldukları ve bağımsızlıkları, namusları, şerefleri, vatanları adına kanlarını son damlalarına kadar akıtacakları… Ha, çok önemli bir faktör daha var ki, o olmasaydı zaten adına “Milli Mücadele” denilen yeniden dirilişi efsane haline getiremezdi. Mustafa Kemal Atatürk.

İşgal kuvvetleri (İtilâf Devletleri), Birinci Dünya Savaşı sonunda, Osmanlı Devleti ile 30 Ekim 1918'de Mondros Ateşkes Antlaşması'nı imzaladılar ve bu anlaşmaya dayanarak hastalıklı bir imparatorluğun toprakları olan Anadolu'yu ellerini kollarını sallaya sallaya işgal ettiler. Bunda padişah yönetimin hatası çok büyüktür. Zira, savaşıp, karşı koyma yerine “Mandacılığı” yani boyunduruk altına girmeyi tercih ettiler. Damat Ferit hükümeti, ülkeyi, satanlar arasında anıldı. İşgal kuvvetleri, bir örümcek gibi ülkeyi sarmaladığında, bu zat-ı muhteremler ne yaptı ? Büyük paralar karşılığında (!) ülkeyi düşman çizmesine terk ederek, İngiliz denizaltı ve askeri gemileri ile kaçtılar. Aslında bunda, yeni Türk kuvvetlerinin yönetime el koymalarının da etkisi büyüktür. Ne yapsın sadrazam ve tayfası ? En iyi çıkış yolu ülkeyi terk etmektir. Buna daha sonraları lügatimize eklenecek olan “gemiyi önce fareler terk eder” misali bir örnekleme yapılabilir.

Neyse ki, uzun yıllar süren mücadele de, tam bitti artık denen Türkler, külünden yeniden doğarak, kaldığı yerden tekrar başladılar. Mustafa Kemal’in ve arkadaşlarının “Milli Mücadele” adını verdiği bu büyük mücadele koşusunda, dünya savaş tarihine bir girmiş olan altın bir deyiş olan “hatt-ı müdafa yoktur, sat-ı müdafa vardı” sözleri ile düşman askerleri püskürtülmeye ve kaybedilen yerler tekrar kazanılmaya başlandı. Bu süreçte arka arkaya kazanılan 1. İnönü Muharebesi, 2. İnönü Muharebesi, Dumlupınar Muharebesi ve Sakarya Meydan Muharebesi ile Türk yurdunun kurtarılması yolunda önemli adımlar atıldı. 26 Ağustos 1922 sabahı dikkat ve titizlikle hazırlanan taarruz planı uygulamaya konuldu. 26-30 Ağustos 1922’de yapılan Büyük Taarruz, Türk Kurtuluş Savaşı'nın son safhasıdır. 30 Ağustos “Başkomutanlık Meydan Muharebesi” nde bir gün içinde Yunan ordusunun en önemli bölümü etkisiz hale getirildi. Böylece kesin sonuç beş gün içinde elde edilmiş ve hazırlanan plan tam bir başarıyla uygulanmış oldu. Ve nihayetinde 9 Eylül..

9 Eylül günü 1’nci Kolordu Kemalpaşa’ya, 2’nci Kolordu Manisa’ya, 4’ncü Kolordu [[Turgutlu’ya ulaştı. Kuzeyde Kazancı bayırı’nda Yunan mevzilerine taarruz eden 3’ncü Kolordumu Yunan ordusunu atarak Bursa’ya ilerledi. Türk süvarileri üç yılı aşkın süredir yas çeken İzmir halkının sevinç gözyaşları arasında İzmir’e girdi. Süvariler, İzmir’e girerken birkaç yerde hafif ateşle karşılaşmaktan başka bir olay olmadı, Kordon boyu’ndan geçerken bir İngiliz müfrezesi tarafından selamlandı. Türk bayrağı Hükümet Konağına ve Kadifekale’ye çekildi.

İzmir'in Kurtuluşu’nun, diğer yerlerden kurtuluşuna göre daha dramatik yanları vardır. Anadolu’nun diğer yerlerinde göğüs göğüse çarpışılmış. Taraflar arasında nice kayıplar verilmiş, sıkıştığı yerden çıkamayacağını anlayan işgal kuvvetleri de, bu yeniden dirilişi anlayamadan “ateşkes antlaşmaları” ile geldikleri gibi gitmişlerdir. 26 Ağustos 1922'de başlatılan Büyük Taarruz sonucunda Yunan ordusunu dağıtan Türk ordusu, peşine düştüğü Yunanlıları kovalayarak 9 Eylül 1922 sabahı İzmir’e girdi ve 3 yılı aşkın süredir işgal altında olan İzmir, gazeteci Hasan Tahsin tarafından ilk kurşunun atılmasıyla Yunan zulmünden ve işgalinden kurtarılmış oldu. Kısmi göğüs göğse çarpışmada, teslim olanların yanı sıra, Türklerden korkup ta, denize atlayanlar ve filikalara doluşup kaçışanların halini gösteren siyah-beyaz ve biraz da sararmış resimlerden görülenler enteresandır. Böylece Türk ordusu Yunan ordularını yurttan atmış oldu. Sonradan 9 Eylül günü, "İzmir'in Kurtuluş Bayramı" ilan edildi. İzmir halkı Atatürk’e çok şey borçlu, ona sevgimiz hiç bitmedi. Belki o yüzdendir, İzmir bir başka bakar Laikliğe, Cumhuriyet’e ve Atatürk’e.. Bizim kadar Ata’nın da İzmir’e ilgisi hiç bitmemiştir. Şöyle de demiştir.

<ı>

<ı>“Ben İzmir’i ve bütün İzmir’lileri çok severim. Bütün temiz kalpli İzmir’lilerin de beni sevdiğine eminim “

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..