Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Aralık '12

 
Kategori
Güncel
 

Bugün ne giysem?

Bugün ne giysem?
 

Yedinci sınıfa giden Melis gece yarılarına kadar bilgisayarın başında yorgun düştükten sonra annesinin zorlamasıyla girdiği yatağında mışıl mışıl uyuyordu. Annesi, geceden saat altıya kurduğu cep telefonunun alarmını bir saat sonra işe gidecek eşini uyandırmamak için aceleyle kapatıp, sessizce kalktı.

Kızının odasına girdiğinde yorganı yerdeydi. Yorganı tekrar örttüğünde, Melis sağına dönse de uyanacak gibi değildi. Annesi perdeyi açtığında dışarısı da zifiri karanlıktı. Kızının beş- on dakika daha uyusun diyerek mutfağa kahvaltıyı hazırlamaya yöneldi. Kızının birazdan kıyafet konusundaki mücadelesi aklına geldiğinde sinirlendi. Televizyonun düğmesine dokunup mutfağın kapısını açtığında temiz havanın ürpertisiyle kendine gelebildi. Seçtiği kanalda dünün tekrarı haberler hiç de iç açıcı değildi. “Bu ülkede hiç mi güzel haber olmaz!” diyerek domatesleri ince ince kesip masanın ortasına koydu. Fokurdayan çaydanlığın altını kısıp kızını uyandırmaya gittiğinde, deliksiz uyuyan kızını, ses tonunu artırarak uyandırmak zorunda kaldı. Melis:

“Ya anne bugünde okula gitmesem olmaz mı? Çok uykum var!”

“Olur, mu kızım öyle şey! Sana yüzlerce kez söyledim, erken yat, diye. Bak bu halinle şimdi nasıl ders dinleyeceksin!”

“Tamam, anne her gün aynı nasihat!” diyen Melis, banyoya girdiğinde aynada uzun süre kendini henüz yarı açıkgözleriyle süzdü. Kendi kendine; “Vesselam güzel kızsın” diyerek odasına döndüğünde elbise dolabının karşısında uzun süre dikildi. Bir baştan diğer başa elbiseleri süzdükten sonra “Bugün ne giysem?” diyerek kafasını kaşıdı. “Allah kahretsin yeni bir elbisem yok!” dediğinde annesi de kapıdaydı. Kızına: “Daha bir hafta önce alışveriş yapmadık mı?” dediğinde Melis burun kıvırdı. Dolabındaki birkaç elbiseyi kaydırıp arasından  ‘Seven Hill’ marka elbisesini giydiğinde ayna karşısında beğenmedi. Tekrar çıkardığında servisine de yirmi dakikası vardı. Mavi desen üzerinde papatya desenli elbisesini giydiğinde bu kez üstünde marka etiketi olmamasına üzülüp tekrar çıkardı. Annesinin kızmasıyla  “Zara” marka elbisesini burnunu kıvırarak giyip, kahvaltı masasına oturduğunda, servis arabasının da kornası hiç durmuyordu.

Sınıfa ilk girenler, sonradan gelen arkadaşlarını süzüyordu. Birbirlerine “Ya Eda her gün aynı elbiseyi giymeden bıkmadı mı?” “Ayça’nın elbisesi de üzerinde hiç güzel durmuyor, yoksa marka değil mi?”  “Cem’in ceketine bak ya buna benim babamın maaşı bile yetmez!” sözleri arasında sınıfa giren bayan öğretmenlerinin giysisinin de albenisi yoktu. Ders başladığında öğrenciler birbirlerini süzmeye devam ediyordu. Sınıfın çalışkan öğrencilerinden Mehmet ise çevresinde olup bitenlerle ilgilenmeden pür dikkat öğretmenini dinliyordu. Şık giyimli Tunç’la birlikte oturan Mehmet’e diğer öğrenciler farklı bakıyordu. Hatta “ Bu çocuğun giyecek başka elbisesi yok mu?” “Benim giymediklerimi versem acaba gücenir mi?” diyenler de oluyordu. Öğretmen tahtada dersini anlatmaya devam ettiğinde Mehmet, yan tarafta oturan arkadaşının kazağına takıldı. Üzerindeki etiketi okumaya çalışsa da, kazağın hangi marka olduğunu anlayamadı. Pencereden dışarıya dalgınca baktı. Babasının inşaatlardan yorgun döndüğünü, annesinin ise temizlikte yorulup, yine de ev işlerini yapması aklına düştüğünde gözleri doldu.

Öğretmeninin Karacaoğlan’ın,

Vara vara vardım ol kara taşa

Hasret kodun beni kavim kardaşa

Sebep gözden akan bu kanlı yaşa

Sebep gözden akan bu kanlı yaşa

Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm

Nice sultanları tahttan indirdi

Nicesinin gül benzini soldurdu

Nicelerin gelmez yola gönderdi

Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm

Karacaoğlan der ki, kondum göçülmez

Acıdır ecel şerbeti içilmez

Üç derdim var birbirinden seçilmez

Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm

Şiirini okuduğunda Mehmet’in gözyaşı haftalarca giydiği pantolonuna düştüğünde, gözyaşının lekesi de gittikçe genişliyordu…

 

Ertuğrul Erdoğan

Aralık 2012/Bursa

 

www.erdoganlaedebiyat.com

            

 
Toplam blog
: 300
: 466
Kayıt tarihi
: 06.05.08
 
 

Ertuğrul Erdoğan, 1958 yılının sonbaharında Ankara'da doğdu. 1968 -1980 yılları arasında babasını..