Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Haziran '12

 
Kategori
Siyaset
 

Bugün Pazar

Bugün Pazar
 

“Bugün beni ilk kez güneşe çıkardılar…” diye başlıyan bir betiğe imza atmaya yetkim yok; gerek de yok… O günler çoktan geçti… O Sinop’da, Çankırı’da, Bursa Hapishanesi’nde geçen günler boşuna değildi… O günler bir bakıma Türkiye’nin kendi  kaderiyle, Demokrasi tarihiyle hesaplaşmasıydı.. Onlar Türkiye’nin ayıplarıydı . Bitti mi?

Peki ne oldu, o günlerden kurtulup Türkiye Özgürlüğe, Demokrasi’ye , İnsan haklarına kavuştu mu? Oh  Allahım ne kötü günlermiş o eski tüfeklerin yaşadıkları; artık kurtulduk; bak ne güzel günlere geldik! Diyebiliyor muyuz?

Zor dostum zor…

Evet, bugün Pazar. 24.Haziran.2012. Hadi bugünün tarihini de ayan beyan düşelim de günümüz, gecemiz belli olsun. Erdek’te sıcak bir yaz günü. Kilometrelerce sıcak yaz günleri başladı galiba. Bundan sonra şöyle serinlemek kolay değil. İşte, insanoğlu; yaz olur, sıcaktan şikayet eder; kış olur soğuktan şikayet eder… Biraz değil epey nankördür…. Bense hiç bir şeyden yakınmıyorum. Elle gelen düğün bayram da… Benim derdim sıcakla, soğukla değil; benim derdim Cumhuriyetle, Demokrasi ile, İnsan hakları ile ilgili… Soğuk, sıcak bunlar gelir geçer ama bazı şeyler var ki, insanoğlunun özünü ilgilendiriyor.

Gerçi Sinop Cezaevi boşaltıldı, bir Müze’ye dönüştürüldü (gibi..)… Orada yatanlar Nazımlar; Sabahattin Ali’lerin anıları hala hapishanenin duvarlarında kazılıdır. Bu Cumhuriyet o biçarelere çektirdiği acıların cezasını bakalım nasıl çekecek?

Bugün Pazar… Sinop Cezaevi boşaltıldı ama onun üzerine nice nice hapishaneler açıldı. Hapishanelerin kapasiteleri  nice nice artırıldı… O da yetmedi, sekiz kişilik koğuşlara otuz kişi konulmaya başlandı. İnsan neymiş..! İnsanın kıymeti var mı? Hele bir de tutukluysa, suçlu görüldüyse , isterse ölünceye kadar yatabilir… Zaten hapishaneler, suçlu yaratma merkezleridir. Saf temiz Anadolu insanlarını  bile, kanlı katil yapmakta birebir yerlerdir. Onların öykülerini her gün Türk Sineması’nda gerçek dışı gibi seyredip gidiyoruz. Ama çoğu gerçektir… Biline.

Cumhuriyeti kurduk, devraldık. Bir türlü Cumhuriyetin anlamını öğrenemedik. Özgürlükler nelerdir? İnsan doğuştan özgürdür, düşüncesini bile, “İnsan doğuştan suçludur!” mottosuna çevirmeye  çalıştık. . Demokrasi’ye kavuştuğumuzu sandık… Onu da doğru dürüst anlamadık… Hapishanelerimizi doldurdukça doldurduk; devlet adamlarımızı götürüp astık; sonrada iplerinin altında ağladık. Bir saçmalıktır sürüp gidiyor. Bazı şeyleri  “kalıp” olarak alıyoruz da, ne demeye geldiklerini bir türlü anlamıyoruz…

Hala Cumhuriyet’i, hala Demokrasi’yi tartışıyoruz…

Şimdi de bütün bunların kaynağının “Anayasa” olduğunu sanarak, Anayasa’yı değiştirirsek, Cumhuriyetin, Demokrasinin, İnsan haklarının çok daha iyi anlaşılacağını sanıyoruz. Hem kendimizi aldatıyoruz; hem de ülkeyi… Bir kağıdın üzerinde yazılanları  değiştirerek ..Hak, Hukuk, Hürriyetin… geleceğini sanmak aptalca bir aldanmadır. Bir Anayasa yapmak istiyorsan, zaten var. “İnsan hakları Evrensel beyannamesi” ni al, Anayasa yap… Önemli olan, Bir Kitapçık hazırlamak değil; önemli olan “Zihniyet”, zihniyet… O değişmedikçe, boşuna çabadır.
“Tek Adam” yaratma ve ona bel bağlama zihniyeti sürdükçe, Tek Adam Anayasa filan dinlemeyecek, bildiği gibi yapacaktır. Gerisi boşuna çabadır. Bu yıl bir Anayasa yaparız; iki yıl sonra yine yaparız. Ne var bunda diyorsunuz? İyi be..!

Ben diyorum ki, öyle bir “Eğitimli halk” yaratın ki kendi Anayasa’sını kendi yapsın ve bir daha değiştirmesin.  Halk akıllı olmadıkça, yukardaki bir avuç insan, oyunu kendi bildikleri şekilde oynarlar; alttakiler de seyreder ve gülerler. Çünkü henüz onların vakti gelmedi.

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..