Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Haziran '16

 
Kategori
Deneme
 

Bugün yaşıyor olmak

Bugün yaşıyor olmak
 

Bugünü yaşıyor olmanın çok değerli olduğunu fark edelim.


“Bugün yaşıyor olmak” sözcükleriyle günün kapısını açtığımızda; her şeye rağmen içimizde çiçek kokularıyla bezenmiş bir bahar rüzgârı eser.

Biz faniler açısından dünya gözüyle değerlendirildiğinde, “şu an aramızda olmayanlara göre yaşamak gibi ciddi bir avantajımız var” fikri, hemen o üç sözcüğün arkasından başını gösterip geri çeker.

Ben, bugün yaşıyor olabildiğim için o hepimizi başka bir âleme çekip sonra bırakan uykudan uyandıktan hemen sonra elime aldığım bir akıllı telefondan interneti açabildim. Oradan Milliyet Blog sayfasına,  oradan da blog vitrinindeki yazılardan biri olan “Amsterdam Günlüğü” yazısına ulaşabildim.

Van’daki evimdeyken blog yazarı Dilek Kıroğlu’nun resimleri ve yazısıyla o uzak şehre iğne ucu kadar da olsa bir pencereden bakabildim.

İğne ucu kadar dediysem blog sahibi kıymetli yazarımız yanlış anlamasın, darılmasın sakın.

O iki buçuk gün boyunca biriktirdiklerini en iyi bir şekilde özetleyip bırakmış oraya. Zaten ben sayfayı tavsiyelerime de ekledim. Bu ifadeyi kullanma nedenim kesinlikle emeğe saygısızlık değil. İşin doğasında bu var. Hiçbir şey bizzat yaşayıp tadına varmaya benzemiyor. Bu güzel yazısında olduğu gibi siz ne kadar güzel yazarsanız yazın, ne kadar güzel resimlerseniz resimleyin ortaya çıkan şey ancak bir iğne ucu kadar oluyor. Daha fazla olmuyor, olamıyor. Bu görsel belgeseller için de böyle. Daha da somutlaştırmamız gerekirse bu, sizi görmekle resminizi görmek, size dokunmakla resminize dokunmak arasındaki fark gibi bir şey.

Konuyu dağıtmadan “bugünü yaşıyor olmak” başlığımıza dönersek, bu yazıyı okuyan ya da okumayan herkesin bugün itibariyle farklı deneyimleri olduğunu söylememiz mümkün.

Kimimiz gün ağarmadan kalkıp işlerimizin başına gittik, kimimiz “nasıl olsa önemli bir işim yok, üstelik oruçluyum; biraz daha yatayım” diye yatakta vakit geçiriyor, kimimiz “bayram temizliği var ya da akşama iftara misafirim var” gibi düşüncelerle çoktan evin içinde o görünmeyen mesaisine başlamış durumda.

Eh bilgisayar başı yapıp oyunlarını, internetlerini açanları; sosyal paylaşım sitelerine dalmış olanlar da kesin vardır.

Şehrin caddelerine, sokaklarına günün ilk ışıklarıyla birlikte akın edenleri hepimiz biliriz.  

Hani bir de çoğumuzun gözünden uzak oldukları için ilk anda biz şehir insanlarının aklına gelmeyenler var. Sabahın erken saatlerinde ahıra koşup inekleri, keçileri, koyunları sağıp elde ettikleri sütten yoğurt, peynir, tereyağı elde etmek için telaşla oradan oraya taşınanları; onların ürettiklerini şehirlere götürüp satmak için kapıp köy minibüslerine doluşanları; tarlasında, bahçesinde işbaşı yapanları; nöbete giden, nöbetten gelen güvenlik, sağlık ve diğer sektörlerin çalışanlarını da anımsamadan geçemeyiz.

Durun bakalım yahu, biz bunları saymakla bitiremeyiz. Her türlü kamu çalışanlarını, bebeklerini beslemek, temizlemek için erkenden kalkmış anneleri, hastanelere, kurslara, gezilere gitmek üzere yola çıkanları, çoktan kahvehanelerin önlerine, parklara, bahçelere oturmuş olanları, geçimlerini temin etmek için şehirlerarası yollarda direksiyon sallayanları da bugün yaşayanlar listesine eklemezsek olmaz.

Velhasıl hastanede, hapishanede yani insanın içini daraltan, bir an önce çıkılması arzulanan yerlerde de çok sayıda bugünü yaşıyor olanlar var. Onların önemli bir kısmı bulundukları ortamlar nedeniyle bugünü bahar rüzgârı gibi hissetmiyor olabilirler ama yaşıyor olmanın tadını kıyısından köşesinden aldıklarını da yadsıyamaz, inkâr edemezler.

Sözü fazla uzatmaya gerek var mı, bilmiyorum. Bugün yaşıyor olmak hepimiz için birer şans. O şansı gün içinde, önümüzdeki uzunluğu belirsiz zaman dilimi içinde en güzel bir şekilde değerlendirmek de tamamıyla olmasa da, kısmen bizim elimizde.

Bence şimdi kim olursak ve nerede olursak olalım önce derin bir nefes alıp yaşamı ciğerlerimizde hissedelim ardından da bugünü yaşıyor olduğumuz için şükredelim.

Çevremizde görüp bildiğimiz, tanıdığımız, kovaladığımız, yakaladığımız, bıraktığımız maddi şeylerle; inandığımız, sevdiğimiz, kızdığımız maddi olmayan her şeyin bir varmış bir yokmuş olacağı o ana kadar hepimizin vakti var, bunu yeniden kavrayalım.

Bir an için dahi olsa bunun, “bugünü yaşıyor olmanın” değerli, hatta çok değerli olduğunu fark edelim.

 

20.06.2016 11:04

 

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..