Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Temmuz '07

 
Kategori
Mizah
 

Bugüne dek eğlenceyi kaçırmışım...!

Bugüne dek eğlenceyi kaçırmışım...!
 

Aman da ne eğlenceli bir işmiş de ben bunu bunca yıl fark edememişim. Yani şu son 3-4 yıldır anamdan emdiğim süt burnumdan gelmiş olsa da genel olarak işimi severim ben. Ama son birkaç gündür aldığım keyfin, yaşadığım mutluluğun haddi hesabı yok. Meğer ben öyle “aman efendim hastalarım mağdur oluyor, ilacını alamıyor, bir kalem ilaç için defalarca hastanelere gidip gidip sürünüyor” diye boşa telaş eder dururmuşum. Üstelik karamsar karamsar bloglar yazıp, onlara somurtkan somurtkan resimlerimi asıp milletin ruhunu karartırmışım.

Şimdi gelelim, halkımızın genel neşe grafiğine uydurulmuş olup, 180 derece yön değiştirmiş olan yeni eczane diyaloglarıma;

- Hoş gelmişleeer, sefalar getirmişleeer…

- İlaçlarımı ikişer kutu yazdırdım, umarım ödenir.

- Yok ödenmez öyle ikişer kutu. Doktor altına bir aylık doz, on günlük doz gibi bir ibare buyuracak, ancak öyle.

- Ama hastayım . On gün evden çıkma dedi doktor o yüzden ikişer kutu yazdı.Şimdi bu sıcakta taa bilmem neredeki hastaneye geri dönüp böyle mi yazdırıcam?

- Hah işte işin en eğlenceli kısmı bu zaten. Şimdi siz eve dönüp, kös kös oturacağınıza , şuradan bi dolmuşa atlayacaksınız. Sevgili dolmuşçu kardeşimize bir dolmuş parası ihsan eyleyip bir garibi sevindirmiş ve hayır duasını almış olacaksınız. Sonraaa attaalara gidip, hastane hastane gezmiş olacaksınız. Az şey mi bunlar?

Bu arada başka bir reçeteyi sisteme giren Sevgili Mine’ciğim neşeli haberi verir;

- Yıldız ablaaa… Bu teyzenin rapor çıkartması lazım.

- Ne raporu evladım? Tohtur yazmış işte… Hem bana dedi ki; Teyze bu ilaçları kullanmazsan kemiklerin kırılır çıtır çıtır.

- Ohh şükürler olsun. Benim de ödüm patladı. İçinde; “DOKTOR YAZMIŞ YA” cümlesi geçmeyen bir reçete yapıcaz falan diye. Madde bağımlısı gibi olduk. Bu cümle olmazsa yoksunluk sendromları yaşıyoz.

- Teyzecim şimdi sen gidicen . Doktora en tazesinden şöyle çıtır çıtır bi rapor çıkartmasını söyliycen. O kadar eğlenceli bir iş ki bu; kemiklerinin resmini bile çekecekler.

Başka bir hasta lafa karışır

- O çıtır çıtır rapordan bende var ama işe yaramıyor. Çatır çatır parasını ödeyip alıyorum ilacımı.

- E bu bizim en sevdiğimiz hasta türü. Parayı öyle devletten beklemeden peşin peşin kasaya atmak pek bir işimize gelir ama niye?

- Hani o kemiklerimin resmini çektikleri kağıt var ya. İşte o kağıda göre kırılma riskim varmış.

- Ha anladııım. Kırılmayınca olmuyor değil mi? Raporda kırık var yazması lazım. Kırık riski vardır yazısı işe yaramaz. Amaaan canım dert ettiğiniz şeye bak. İlaca paranız yetmezse bi minnacık kırık oluşur altı üstü. Hem işin eğlenceli yanına bakmak lazım değil mi? Mesela şöyle bembeyaz bir alçınız olsun istemez misiniz. Eşe dosta imzalatır hava atardınız.

Mine Hanımdan başka bir eğlenceli haber gelir;

-Beyefendinin LDL si 155… Lipit ilacı ödenmez.

- Amanın yapmayın, kalp krizi riskim var benim.

-Aaaaa bakın en eğlenceli paketi size önericez şimdi. Hani şu meşhur bir karikatürde hoca cemaate der ya; AZ ÖNCE İTİBARİYLE ELİME ULAŞAN BİLGİYE GÖRE, CENNET ARTIK TAMAMİYLE DOLMUŞ BULUNUYOR… YANİ YER KALMAMIŞ… BOŞUNA NAMAZ KILMAYIN… GİDİN, GEZİN, TOZUN..... NE YAPARSANIZ YAPIN… İşte ayyynenn o durum. Şimdi siz gidip kızartmaları, yağlıları, tatlıları yiyip, canınızın istediğini için. Sabaha kadar kalp krizi geçirmezseniz sabah gidip yeni bir LDL kontrolü yaptırın. Kolesterolünüz fırlayacağından 6 ay kadar ilaç almakta sorunuz olmayacaktır…

Bu arada eczaneye yeni bir hasta girer. Masum yüzlü tatlı bir kız. Yanında babası yaşında bir adam.

- Buyrun

Kızdan çıt yok. Adam atlar;

- Reçetemiz var ama iki eczane okuyamadı

- Bakalım bir. Hııımmm sahiden hiyeroglifmiş kendileri. Başka ilaç da yok ki reçetenin gelişinden anlasak ilaç nedir? Şikayetiniz neydi?

Kızcağızın ağzından belli belirsiz bir “şeeyy” çıkar. Aman iyi konuşmayı biliyormuş.

- Neren ağrıyo güzel kardeşim senin

- Ben bilmem beyim bilir

( Bunu kaç kez yaşadık ama kimse inanmıyor. Bir dahakini gizli kamera ile kaydedicem valla)

Kızcağızın sorununun bir kadın hastalığı olduğunu sanıyorum. Bütün eczane personeli hanım ama içerde erkek merkek olursa diye galiba utanıyor.

Adam başladı anlatmaya . Teşhiste yanılmamışım. Onun karısı namus ehli olduğundan herhangi bir erkek duyar ihtimaline karşın derdini anlatmıyor ama biz aile değil sokak kadını (her sabah ekmek parası diye sokağa döküldüğümüzden belli) olduğumuzdan bir erkekten karısının şikayetlerini dinliyoruz.

Bir başka hanımefendinin de derdi elindeki ilacın bitmiş görünmesi. Oysa tansiyonu çok çıkınca doktoruna gitmiş, o da ilacı çift çift al demiş. İlaçta elinde erken bitmiş

-Napcam şimdi ben...

-Perihan’cım ya okunmuş suyumuzdan yok mu? Hanımefendinin ilaç günü gelene kadar biraz verseydik.

- Yok Yıldız abla kalmadı. Seçime kadar sünnet olan da oldu. Herkes tatile gitti. Yeni bir mevlüt için bidonları ayarladık ama… Okutan yok ki yollayalım sularımız okunsun.

- Sen bak kıyıda köşede kalmıştır bir yudum.

-Başka bir hastamız için bir şişe ayırmıştık, epeydir gelip almadı. Veriyim mi onu?


Ter içinde biri daha dalar içeri, kıpkırmızı;

-Yıldız Hanım, ben ilacımı yazdıramadım.

-Niye kii?

-Özel Hastaneden 30 YTL istiyorlar. Yok mu başka yolu?

- Var tabi, niye olmasın? Devlet hastaneleri var, fakülte hastaneleri var.

-Ama oralarda sıra var. Hem televizyonda dinledim bütün hastaneler bize serbestmiş.

- E doğru dinlemişsin. Bütün hastaneler sersest herkese. Sadece iki koşulda; Biri parasıyla, biri sırasıyla. Bak böyle iki seçenekli bilmeceler çözmenin keyfini çıkaracağına, kalkmış bir de şikayet ediyorsun. Eğlenin, yeyin, için, gezin daha ne istiyorsun.

Gerçekten eczacılık hayatımın en neşeli günleri beni bekliyor...:))

İşin keyfini çıkaran bütün blogcu dostlara neşeli günler diliyorum.

Karikatür: Penguen Dergisi

 
Toplam blog
: 54
: 1158
Kayıt tarihi
: 22.06.07
 
 

7 Ocak 1960... Hayatın öğrettiği herşeyi okumak ve yazmak için buradayım.....