Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Temmuz '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bugünün Bir de Yarını Var...

Bugünün Bir de Yarını Var...
 

Kuşadası (1978)


Yaz aylarını yaşamaktayız. Kimimiz tatile çıkma olanağı bulabilmekte, kimimizse yaşadığı şehirde deniz var ise seyrederek ya da çok sıcak olduğunda girerek serinlemeyi tercih etmekte. Aslında pek çok şeyi merak eder, hayalini kurarız. Örn; zengin olmanın, hele mevsim yaz olunca tatil yapmanın özellikle de bilmem kaç yıldızlı otelde kalmayı, daha sonra da hava atmayı ve benzeri neler istemeyiz ki….

İstemenin de bir bedeli var. İstediklerimizi elde edebilmek için hep biri ya da birileri bedel öder.

“Yok canım. Biz bedel ödemiyoruz” demeyin. Sadece gelecekte (uzak bir gelecek değil) ödeyeceğimiz bedelin, büyüklüğünün hesabını doğru yapamıyoruz.

Güzel şeylere sahip olmanın bedeli her zaman (istisnalar hariç) ağırdır. Ya da büyüklerimizin “Güzellik başa beladır” dediği gibi…

Yaz ayı ile güzelliğin ne alakası var? Birkaç anımı anlatayım.

1972 yılı yaz ayında babamın işi nedeniyle birkaç günlüğüne Gaziantep’e gitmiştik. İş bitiminden sonra İskenderun’a geçip İzmir’e kadar gemiyle gittik.

Gemi yolculuğumuzun neredeyse tamamında yunuslar gemimize eşlik etti. Derken bir gün bir limana geldik Uğradığımız diğer limanlar gibi çok güzeldi. İlk bakışta ağaçlar adeta toprağı görmemizi engelliyordu. İlk gördüğümde yeşille mavinin birbirine o denli sarılması içimi yıkamış, içimi büyük bir huzur kaplamıştı. O manzara karşısında hissettiğim duygular halen daha canlı ama o yerden eser yok…

Birkaç yıl sonra aile dostlarımızla birlikte küçük bir balıkçı kasabasına gittik. Kasaba da o zamanlar yukarıda sözünü ettiğim liman gibiydi. Kaldığımız evin balkonuna çıkıldığında masmavi ve mavinin her tonunu barındıran deniz gözükmekteydi sadece. Adeta sonsuza uzanıyordu. Şimdi yine deniz gözükmekte ama o zaman gördüğüm manzara yok ya da çok kısıtlı yerden görülmekte ,zaten o yerlerinde çevresi duvarla, çitle, telle engellenmiş durumda. O kasaba şimdi küçük bir şehir adeta

Peki, yaşamayacak mıyız? eğlenmeyecek miyiz, gezmeyecek miyiz, kazanmayacak mıyız? Bu tür pek çok soru aklımıza gelebilir ve gelecektir de.

Kazanmalıyız ama sadece kağıt parçasının üzerinde yazan sayılara tapmadan, paylaşmalıyız ama güzelliğin özünü bozmadan, yaşamalıyız ama başka yaşamlara saygısızlık yapmadan….Kısaca dünya da sadece biz ve sözüm ona büyük sandığımız bizim küçücük ve sınırlı dünyamızdan çok daha büyük ve geniş bir yaşam mevcut..

Biz kendi küçük dünyalarımızın içinde yaşamaya devam ederken daha büyük ve geniş alandaki yaşamı görmek istemiyoruz. İstemediğimiz içinde yaptığımız hataları, yanlışları göremiyoruz.

Zenginlik uğruna ruhlarını şeytana satanlar, daha çok daha, çok para kazanmak için her türlü pisliği yapmayı kendilerini hak olarak görenler ve daha niceleri. Ağzınızdan salyalar akmaya, bitmek bilmeyen açgözlülüğünüz doyumsuzluğunuz, hırsınız daha ne kadar sürecek.

Binlerce eve, binlerce, arabaya ve eşi benzeri olmayan maddi zenginliklere sahip olsanız, sofranızdan kuş sütü eksik olmasa bile tüm bu şatafat nereye kadar sürecek. Hiç düşündünüz mü…

Kimilerimiz “ömrümün yettiği sürece” ve benzeri şekilde düşünebilir. Ama hep gözden kaçan bir gerçek vardır.

O da;


Bugünün bir de yarınının olduğu. O gün gelip bazı gerçekleri anladığımızda ağlayıp sızlanmanın ne kendimiz ne de sevdiklerimiz için üzülmenin hiçbir anlam içermeyeceği sadece başımızı taşlara vuracağımız gündür. O günü şu sözlerle hatırlatmak isterim.

<ı>Bir gün;

<ı>….son nehir kuruduğunda,

<ı>….…son balık tutulduğunda,

<ı>………..son ağaç yandığında

<ı>………….…paranın yenmediğini anlayacaksınız (Kızılderili Atasözü)

O güne daha çok var diye düşünmekteyseniz. Çevrenize alıcı gözlerle bakın gerçekten çok mu var. Bu arada yukarıda sözünü bahsettiğim yerlerden biri Kuşadası diğeri ise Bodrum’dur. Kaldı ki tüm sayfiye yerlerinde de durum iki eksik üç fazla böyle değil mi … Kendi gösterişimiz için, midemizin doyması için ve daha pek çok şeyi sırf paralı olduğumuzu kanıtlamak için yaparız. Kısaca, doğaya, ormana, toprağa, suya ve doğa da yaşayan canlılara ne denli zarar verdiğimizin farkında mısınız?

“Bugünün bir de yarını var”

Yiyecek bir lokma, soluk almak için temiz hava, içecek temiz su bulamayınca ne yapacaksınız?

Teknoloji halleder diye hiç ama hiç düşünmeyin. Sakın o filmlerdeki kahramanlıklara inanmayın. Sadece doğal afetleri ve dolayısıyla doğanın gerçek gücünü hatırlayın. Düşünün ve hatırlayın…. Gerçekten biz mi güçlüyüz,? Yoksa….

var gaJsHost = (("https:" == document.location.protocol) ? "https://ssl." : "http://www."); document.write(unescape("%3Cscript src='" + gaJsHost + "google-analytics.com/ga.js' type='text/javascript'%3E%3C/script%3E")); try { var pageTracker = _gat._getTracker("UA-7006964-1"); pageTracker._trackPageview(); } catch(err) {}

 
Toplam blog
: 226
: 1337
Kayıt tarihi
: 26.01.07
 
 

1960 İstanbul doğumluyum. Kitap okumayı, yazı yazmayı, resim yapmayı ve yabancı dil'den Türkçe'ye..