Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '07

 
Kategori
Arkeoloji
 

Buhur ve buhurdanlıklar

Buhur ve buhurdanlıklar
 

Dün Osmanlı Bankası Müzesinde bir söyleşiye katıldım. Buhurdanların ne olduğu konusunda bir fikrim vardı. İnsanın bir fikrinin olmasının ayrı bir şey, ne olduğunu bilmenin ayrı bir şey olduğunu bir kez daha gördüm.

Arapça "bahur" sözcüğünden gelen buhur, yakıldığı zaman güzel koku veya kokulu duman çıkarıcı bitki, kök, tohum gibi maddelere verilen isimdir; Türkçesi "tütsü"dür. Buhurdan, içinde tütsü yakılan ve genellikle madenden ya da pişmiş yapraktan özel kaba denir; Türkçesi "tütsülük" tür. Buhurdanlar için en uygun sözcük bence koku kabı.

Bana ilginç gelen enstantene şu oldu. Buhurdanı sadece kilselerde diyakozların sağa sola sallayarak taşıdıkları ara sıra şıngırdayan içinden dumanlar çıkan o nesne sanırdım. Buhurdanların çeşit çeşit olduğu ve sadece kiliselerde kullanılmadıklarını öğrenince kendi kısır bilgilerimden utandığımı itiraf etmeliyim.

Tütsüve güzel kokunun ilk çağlarda çok tanrılı dinlerde kötü ruhları uzaklaştırdığına ve şifa verici olduğuna inanılırmış. Hırıstiyanlıkta ve musevilikte kutsal kitaplarda da buhurdan bahsedilmekte olduğu görülmüş. "Altın bir buhurdan taşıyan başka bir melek gelip sunağın önünde durdu. Tahtın önündeki altın sunakta tüm kutsalların dualarıyla birlikte sunmak üzere kendisine çok miktarda buhur verildi. Kutsalların dualarıyla buhurun dumanı, Tanrı'nın önünde meleğinelinden yükseldi. Melek, buhurdanı aldı, sunağın ateşiyle doldurup yeryüzüne attı. O zaman gök gürlemeleri ve uğultular işitildi, şimşekler çaktı ve yer sarsıldı."

Hırıstiyanlığın ilk dönemlerimde diyakozların buhurdanlıklarla yaptığı kutsal törenler, bazı din adamlarınca Pagan özentisi gibi görülmesine rağmen, bu adetin bir gelenek haline dönüşmesine engel olamamış.

Buna rağmen, Müslümanlıkta ve Osmanlıda da ibadetlerle ilgili bir tütsü yakma geleneği olmamasına rağmen, güzel kokuyu çok seven Hz. Muhammed’in ibadet amacıyla değil, ama kalabalık bir mekan olan mescitlerde, fena kokuları gidermek için tütsü yakılmasını istermiş. 10. yüzyılda yaşamış İranlı coğrafyacı İbni Rüste, o dönemde tütsünün daha çok saray ve konaklarda halife ve beyler tarafından kullanıldığını, cuma ve bayram namazlarında ya da ramazanda teravih namazında cami ve mescitlerde yakıldığını söylemekteymiş. Sonraları da iyi kokunun ruh üzerindeki mistik etkisi düşünülerek cami, türbe ve tekkelerde tütsü yakılmasına devam edilmiş.

Buhurdanların içinde sarısandal, ödağacı, balbağı, tavşankulağı, sandalağacı, ladin, günlük, şeker kamışı, üzerlik, tarçın, reçine, balzam, kurutulmuş limon kabuğu, çöven tohumu, susam kökü, kırmız gibi kimi böcek türleri ve kokulu topraklar yakıldığı gibi, kimileri belirli oranlarda bir araya getirilerek özel bir karışım halinde de kullanılmaktaymış.

Hırıstiyanlıkta kullanılan buhurdanlıklar altın, gümüş, bronz gibi ateşe dayanıklı madenlerden yapılırken islamiyette ek olarak çini buhurdanlar kullanıldığı görülmüş. Altıgen, sekizgen geometrik şekillerde ve üç zincirle tutturulup cemaat arasında elle taşınmakta ve sağa sola sallanılıp içindeki ateşin rüzgar almasını ve daha çok koku yaymasını sağlayan buhurdanlklara "Asma Buhurdan" ya da "Kilise tipi" buhurdan adı verilmekteymiş.

Küçük bir mangala benzeyen kapaklı yarı küre ya da kadeh biçimindeki buhurdanlıklara tombak buhurdan, denirmiş. Ayrıca tava biçiminde , insan kafası figürlerinde ve hayvan figürlerinde de buhurdanlıklar varmış. Genellikle hepsi ajurlu kapaklı alt kısmı ise kapalı şekilde olurmuş. Altta yanan ateşten tüten dumanlar kapaktaki ajurlu deliklerden çıkarak etrafa güzel kokuların yayılmasını sağlarmış. Hırıstiyanların buhurdanlıklarında haç simgesi görünürken, İslamiyette kullanılan buhurdanlıklarda hilal simgesine rastlanıyor.

Bu arada antika sayılan pek çok buhurdan parçasının Avcılar'da bir Fiat bayisinin ikinci katında meraklısı için sergilendiğini duyunca çok şaşırığımı itiraf etmeliyim. Böyle bir etkinlik sergileyen hasas kolleksiyoncuyu tebrik etmek isterim.

Bir seminere katıldım yeni bilgiler edindim, bilgilerimi de sizlerle paylaşmak istedim. Sevgiyle kalın.

 
Toplam blog
: 167
: 1867
Kayıt tarihi
: 20.04.07
 
 

01/06/1967 Rize/fındıklı doğumlu olmama rağmen doğum yerimi hiç görmedim. Türkiye'nin hemen her ilin..