- Kategori
- Hayvanlar Alemi
Bukalemun, şu kalemun, o kalemun
Günümüze renk katan bukalemuna ilgi, sevgi ve şefkat gösterdik
Geçen hafta dolmuş durağına yetişmek için ana yoldan, çarşıya inen merdivenlerden hızla geçerken, oğlum "Anne o ne?" dedi. Gösterdiği yere bakınca, ne göreyim; bukalemun! Donmuş gibi beton basamaklardan birinde duruyordu. İlk anda oyuncak olabileceği aklıma geldi. Elimi uzatıp dokundum. Hafifçe titreyip kıpırdadı. Parmağımla sevip okşadım, elime alıp bir de yakından baktım. Hiç çırpınmadı, kaçma belirtisi göstermedi. Oğluma, "Üşümüş her halde, o yüzden çok ağır hareket ediyor. Dur güneşe koyalım da ısınsın" deyip, basamakların toprak ve ağaç bulunan güneşli tarafına bıraktım sevimli yaratığı.
Oğlum "Ben de sevmek istiyorum, ben de sevmek istiyorum!" deyince, Bukalemunu yine elime aldım. Oğlum da kedi sever gibi hayvanın başını okşadı. Kendisi eline almak istemedi. Aklımdan bu şaşırtıcı ve ender rastlantıyı sürekliliğe dönüştürme, yani bukalemunu eve götürüp besleme düşüncesi geçti. Ammaa, evde başta sinek ve sivrisinek olmak üzere hiçbir böceğe tahammül edemeyen, kalorifer böceklerinden tiksinen ve korkan, yalnızca arı, kelebek, örümcek ve çekirgeye biraz ayrıcalık tanıyan ben, bu hayvan için böcek mi avlayacaktım? "Amaan bakar başının çaresine, doğada daha mutlu olur" diye içimden geçirip, aynı yere bıraktım. Oğlumun elinden tutup, dolmuş durağına daha hızlı koşmaya başladık.
Bu yazıyı yazmadan önce internetten küçük bir araştırma yaptım. Gördüğümüz Türkiye'de yalnızca İzmir ve güneyindeki Ege Bölgesi'nde, Akdeniz Bölgesi'nde yaşayan, ama ender görülen "Bayağı Bukalemun" türündenmiş. Nesi bayağı canım! Kimse haksızlık etmesin. Kim demiş sürüngenler "soğukkanlı" diye, tanıdığım birçok insandan daha sıcak ve uysaldı.
Gülçin ERŞEN – 18 Ekim 2012 / Güllük