Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '07

 
Kategori
Anılar
 

Bülbül Dede'nin bağı

Bülbül Dede'nin bağı
 

Kayıp ve suçlu (5)

Sait Faik’in Medarı Maişet Motoru (Birtakım İnsanlar), öyküsünü bilirsiniz; yanlış anımsamıyorsam bu öyküsünde, öykünün kahramanı verimsiz taşlık dağ eteği araziyi, emeğini hamur, terini su yaparak ve yoğurarak toprağı bahçeye dönüştürmüş; en güzel domatesleri ve nektarı elde etmiş ve yanılmıyorsam paylaşmaktan da geri durmamıştır.

Okulumuzun doğu cephesine bakan arka bahçesinin hemen bitiminde bir bağ vardı; üzüm bağı, sahibi de Dede Nasrettin misali Bülbül Dede’ydi. Okulumuz dağ yamacının düzlükle öpüştüğü, düzlüğe dönüştüğü noktada kurulmuştu; köyün ovasına yüksekten bakardı. Bu nedenle olsa gerek Bülbül Dede’nin bağı dışında çevrede bahçe yoktu; kıraç, susuz alanı çoktu; Bülbül Dede’nin bağı hariç, etraf deve dikenleriyle doluydu.

İlkbaharla birlikte Bülbül Dede’nin Bağı kışkırtıcı güzelliğine bürünür; üzüm zamanı ise Adem’in yasak elmasına dönüşürdü…

Bülbül Dede o yaşlı haliyle verdiği emeklerine karşın bağından istediği verimi alamaz; koruk bile bulamazdı; çünkü biz "çalardık". O yaşlı haliyle ne zaman gelir, nasıl göremezdik bilmiyorum, bastonundan payımıza düşeni alırdık. Ama yine de…

Biliyorduk Bülbül Dede, binbir emekle, umutla büyüttüğün bağından alamazdın üzüm; koruk bile bulamazdın. Senin şansızlığın; bizim şansımızdı aslında…

Bilinir, hani bir öykü vardır, kasabanın sonradan görmüşü, ensesi kalın, sırtı pek, göbeği yağ bağlamış mirasyedi zâtını kıskanır; kasabanın çelimsiz yoksulunu kullanır, ensesine vuracağı her şaplak için beş para vereceğini söylermiş; beş para bu! Bir tarafta ensesi kalın mirasyedi, bir tarafta her şaplağa beş para… Vurmuş kaçmış enseye şaplağı; almış 5 parayı yoksul ve çelimsiz; güldürmüş şamata sever kasaba halkını; gel gör ki ikinci gün yine 5 para uğruna, korkusuna inat; kasaba halkı seyretmeye, sonradan görme patlatmaya hazırken kahkahayı; yarım kalmış enseye şaplak teatrali; sırtı pek, ensesi kalın, beklenmeyen çeviklikle yarım teşebbüs halindeyken yakalamış gırtlağından yoksul çelimsizi; kükremiş "neden ulan!"; korkudan titreyerek ve kekeleyerek çelimsiz yoksul; "yapma ağam, ama ben yaparım; sende bu ense, onda 5 para oldukça" demiş ya; biz de Bülbül Dede, inan ki biz de…

Doymak için "çalmak" zorundaydık, çocuktuk ve yedi on bir yaşlarındaydık…

Affet beni Bülbül Dede, öldürmediğim içimdeki çocuğa inan; ben çok az üzümünü çaldım, bir keresinde zaten sen yakaladın; bastonundan payımı aldım; ama bil ki ben çok az çaldım; çünkü korkardım…

Uzun yıllar geçti; sana borcumu ödeyecek duruma geldim; sen yoktun; sordum; ama yoktun…

Hakkını helal et n’olursun.

Resim: http://www.davidho.com/index.html

 
Toplam blog
: 12
: 690
Kayıt tarihi
: 23.04.07
 
 

Akdeniz Üniv EYO, İnönü Üniv. Egitim Fak. mezunuyum. Hacettepe Eğitim Fak. yüksek lisans eğitimimi a..