Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bülent Ersoy’un türbanı…

Bülent Ersoy’un türbanı…
 

Kaynak: İnternet


Medya çalkalanmasa haberim dahi olmazdı; eee çalkalanmış bir kere, üstelik de gazeteler de yer vermişler, okumamak olmaz! Okuyunca da fotoğrafı görmemek mümkün değil!...

Show dünyası şekerim, her şey olabilir… Bu kadar basit!

Lakin halk bizim halk arkadaş; bir filmde çöpçülerle ilgili bir espri geçer, bizim çöpçüler “Aşağılandık bilader!” diye dava açar; bir beldede film çekilir, misal, filmin tamamını geçerler de bir-iki sahnesinde aksiyon yaratacak olaylar vardır, nasıl diyeyim ya fuhuştur, ya esrar, falan-filan… Belde sakinleri şikayet ederler, derler ki “Beldemizin adına leke sürüldü!”

Hal böyle olunca Bülent Ersoy türban takmış, türbansız bir kadının sırf kandil diye türban takmasından ve de bunu Show amaçlı olarak kullanmasından dolayı fazlasıyla rahatsız olduk meyanında bir tepki bekliyor insan.

Olmamışlar.

Aksine mutlu olmuşlar!

******

Bir kere din, inanç ve ibadet kişi ile inanılan ilahi güç arasındadır! Kimi insanlar inançları ve gündelik yaşamları arasında güzel bir köprü kurarlar, kimileri de dini inançlarını gündelik yaşamın çok üstünde tutarak yaşamlarını bu şekilde sürdürmek isterler.

Tercih meselesidir…

******

Tercihler; toplumun şekillenmesi konusunda vurguda bulunma unsuru olarak öne çıkarsa, bir tercih örnek yaşam biçimi olarak sunulmaya başlanırsa ve de siyasal güç elinde bulundurduğu yetkileri kullanarak toplumu şekillendirmeyi amaçlıyor, bu amaca yönelik yaptığı çalışmalar, söylevler ile bir sosyal, ekonomik baskı uyguluyorsa “tercih” şekil değiştirip “gizli zorunluluk” halini alır.

Bakmayın adı tercih kalır… Eee, öyle de kalması lazım zaten; yoksa kağıt üstünde var olan tüm anayasal maddelerin de değişmesi gerekir!

Hoş, değişsin diye dua edenler var da, henüz T.C. vatandaşı olmakla öğünenler ölmedi… (Onlar ölseler, iş çok kolay!)

******

Bülent Ersoy şov programının kandile denk düşmesi nedeniyle bir farklılık yapabilir, çok doğal.

İlahi de okur, hatta hoş da olur…

İlahiyi başı açık da okuyabilir, canı çekti de duruma uygun olsun istedi; olabilir.

Yani, başı açık olan hangi birimizin çekmecesinde bir örtü bulunmaz? Mümkün değil!

Hatta, en modernimizin bile en azından iki renk baş örtüsü vardır: Biri koyu renktir, cenazelerde kullanılır, diğeri açık renkli ve oyalı falandır, mevlitlerde kullanılmak üzeredir.

(Tam yeri midir bilemedim ama bir gerçeği de paylaşmadan geçemeyeceğim: Bir cenazeye katılacağımızda, ya da güzel bir şey karşılığı okunan mevlitlerde baş örtümüzü almayı unuttuk diyelim. Sırf o örtümüz yok diye ne camiye gitmekten ne de mevlite katılmaktan imtina edenlerdenim.

Bir saygı unsurudur o örtü, öyle öğrendiğimiz için, lakin tercih etme durumunda örtü yerine dostlarımı tercih ederim. İçimden de bilirim: Allah ile yüreğim arasında bir tel vardır; ne kendimi kandırabilirim ne de O’nu!)

******

Bülent Ersoy ilahi okurken “Türban” yerine başına bir örtü örtseydi, adım gibi eminim ki, hiç kimse şaşırmazdı!

Yalnızca saygı duyardı!

Baş üstüne öylesine örtülmüş bir örtü ile “Türban” arasındaki fark da bu zaten!

İlle de “Türban” takacağım diyenlerden yaşamını en ilkel dini vecibelerine göre yaşamak istediği sonucuna varıyorsun. Olabilir, kişisel tercihidir.

Olamayan şu ki; en ilkel dini vecibelerimi uygulayacağım derken günün en modern şartlarından yararlanıyor olmak!

Bir elinde en akıllı telefon, diğer elinin altında internet; paralarına faiz işliyor… Başını türbanla örtüp altına pantolon falan giyiyorsun.

Giy, bana ne!

Kendi tercihindir, kim ne karışır?

Ama, bir marka olarak başı sıkma türbanlı bir nesil yaratmaksa amaç, “dur bakalım!” diyenler de çıkar!

******

Çıkar yani, ne yalan!

Bülent Ersoy türban terine bir baş örtüsü taksaydı, tekrarlıyorum, kim yadırgardı?

******

Yadırgamak dedim de, artık hiçbir şeyi yadırgayamaz duruma geldik. Bakın, bu pek fena bir şey!

Hükümet yetkililerinin ayyuka çıkan skandalları var, yadırgamıyoruz!

Yargıya müdahale var, normal karşılıyoruz…

Sağlık konularında torba yasa içinde vatandaşı mağdur edecek maddeler var; başımıza gelmeden anlayamıyoruz…

Peki, bir soralım bakalım neden?

Misal, bu yazıyı kaç kişi okur, kaç kişi Allah ve din ile korkutulmuştur? Kaç kişi din ile kandırılmıştır?

O köylere ulaşamaz bu yazılar; o köydekilerin haberleri bizlere ulaşır ama çok geç olur…

Hoş, bizler cürmümüz kadar yer yakarız, keşke ulaşabilsek, keşke çırpınarak, en insani görevimizi, seve-seve yerine getirebilsek!

Cürmümüz gözünüzde sıfır olsun, hiç önemli değil, bir can kurtarabilsek, üç… Beş… On beş…

******

Ayyuka çıkan skandallar hükümet tarafından öyle bir adlandırılıyor ki; yazık yani… Ne kadar safmışlar! Başlarına gelen her şey iyi niyetlerinden ve saflıklarındanmış meğer! Vallaha ben demiyorum, yetkililer söylüyor!

******

Bülent Ersoy’un türbanı dedim ya, bir başörtüsü olsaydı kimse yadırgamazdı dedim ya; hükümet ille ki 17 Aralık sonrasında acilen kararlar çıkartmasaydı kimse bu kadar tepki vermezdi! Vallaha!...

Hayır yani, böyle bir durum karşısında tepkisiz kalamayacak vatandaşlar da var bu ülkede, halihazırda, şükür; lakin “Acaba?” derdi insan, eğer ki yargıya bu kadar müdahale olmasaydı!

Yani, kişi kendinden bilir işi; çekinecek bir şeyi olmayan “Hadi gel, der, istediğin kadar incele!”; sahi, siz öyle demez misiniz?

Ben derim!

Neden derim: Kendime güvenirim!

Hoş, kendine güvenenlerin de haklarında şaibeli tutanaklar tutulduğu, tutanaklar sonucunda zindanlara atıldığı bir ülkeden söz ediyoruz!...

Soygunu sorgulayanların hükümete karşı darbe planı içinde olduğuna inandırmaya çalışan bir hükümet nasıl olur da “sorgulayın arkadaş!” diyemez?

Dese, kimse rahatsız olmaz!

Diyemedi!...

Rahatsız olanlar kimler? Hükümeti kuran AKP’ye karşı tedbirli olanlar…

Eee, en doğal hakları, demokrasi ve cumhuriyet henüz anayasadan silinmedi!

“Buradayız, akız, buyurun” deselerdi… Demediler… Diyemediler, belki…

Onun yerine sorgulamayı, soruşturmayı engelleyecek kararlar almayı yeğlediler.

En tarafsız haliyle insan sorar: Niye?

En tarafsız insan bile işkillenir; neden?

******

En taraflı kişiler, erkek olanlarını ayırt edemiyoruz, dişi cins türban ile kendini ifade ediyor; madem bu kadar dini vecibeleri dünyasal gerçeklerden ayırıp da ruhani bir şekilde yaşamak istiyorsunuz, Allah adına lütfen söyleyiniz, ya da yalnızca düşünün, Allah’a yakın, öyle yaşayan bir insan Allah tarafından yargılanmaktan korktuğu kadar kul tarafından da yargılanmaktan korkmaz mı?  

Kul hakkını yemek size ne ifade eder, bilemem!

Türban takmam, gerekli hallerde başımı örterim, saygıdan, “Kul hakkı” konusunda acayip takıntılıyım!

Allah değilim elbet, O’nun kadar ölçüp-biçemem; lakin aklı selim, vicdanı hür; insan olma yolunda ilerleyen biri olarak olabildiğimce adil olmaya çalışırım.

Zordur, hep bir şeyleri tartmak zorunda kalırsınız; an gelir tartınıza güvenmezsiniz… Mantığınızın duygularınıza üstün gelmesinden korkarsınız, duygularınızın mantığınızın üstüne çıkmasından, keza…

******

Böyle cebelleşirken vicdan ile birilerinin laf ile çok şey söyleyip uygulamada tam tersini yaptığını gördüğünde sessiz kalamıyor bazı insanlar…

O insanlar ki kişilikleri sağlam, korkuları az olanlardır!

Bir insan korkularından nasıl sıyrılır, bilir misiniz: Kendi bencilliğinden sıyrılıp da bir kum tanesi olduğunu kabullendiğinde… 

O kum tanesidir ki hem herkese benzer hem de yapısal olarak bir başkadır!

******

Ne diyeyim; son söz: Kendi aklınız, kendi vicdanınız ile var olun; boşuna herkesi farklı yaratmadı ya yaradan?

Herkesin hayat show’u kendine; kendine yakışanı seç, gerisi nafile…

 

http//twitter.com/Gulgunkaraoglu

gulgun_2006@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..