Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Şubat '19

 
Kategori
Siyaset
 

Bulmuşsun Yağlı Bir Kuyruk

Lamı cimi yok biz kuyruk sever bir toplumuz. Başımıza her ne gelirse gelsin gardımızı düşürmez, kuyruğu dik tutarız. Kuyruğumuza basılırsa, damarımızdaki kanın debisi öyle bir artar ki, bendimizi çiğner aşarız. Ülkemin ücra bir gökdeleninde maazallah bir kadın mı öldü, kuyruk mu salladı da ölümü hak etti yoksa, eceliyle mi öldü dakkada tespit ederiz. Gökteki yıldızlar içinde bile kuyruklusunu severiz. Hatırlayın, Halley kuyruklu yıldızı, yıllar sonra döndüğünde adına şarkı bile bestelemiş bir toplumuz biz.

İktidarı sever, kuyruğundan ayrılmayız. Geleneksel yemeklerimize kuyruk yağı katar, lezzetine lezzet ekleriz. Kurban bayramlarında koyunun kuyruklusunu seçer, aleme selfi yaparız. Kuyruklu yalanlara karnımız her daim açtır, amma velakin kuyruğumuza basılırsa, hele bir basılırsa, o kuyruk acısını ömür billah unutmayız.

Bir de, 70’lerin sonuna yaşı yetenlerin çok iyi anımsayacağı ekmek, et, tüp, gazyağı, tekel kuyruklarımız vardı meşhur. O günden bugünlere siyasilerimizin ağzında adeta sakız olan, yerden yere vurulan “tükaka” bir dönemi oldu bu toprakların. Ben de hayal meyal hatırlıyorum. O zamanlar İstanbul’un müstesna kuyruklarına girme şerefine nail olmuşlardanım, küçük yaşımda… O zamanlar iktidarda CHP varmış. Ecevit Başbakan, Deniz Baykal da Enerji Bakanı! Karne ile benzin alınıyordu. Devlet eliyle et, süt gibi temel besin kaynakları köylerden toplanıp, belirli kotalarla vatandaşa satılıyordu. Mazot bulunamadığından tarım bile yapılamıyordu.

Aslında 1973 yılında başlayan Arap-İsrail Savaşı ve dünyada yaşanan ekonomik krizin etkileri Türkiye’yi de doğal olarak etkilemişti. Araplar’ın savaş sırasında tüm dünyaya uyguladığı petrol ambargosuna, 1974’teki Kıbrıs Barış Harekatı’ndan dolayı Türkiye’ye tüm dünyanın uyguladığı ambargolar da eklenince büyük bir krizin eşiğine gelmiştik. Bu süreç, Demirel’in ‘Petrol vardı da biz mi içtik’ dediği yıllara kadar sürdü. Aslında, sadece ülkemiz değil, tüm dünya büyük bir kıtlık ve ekonomik krizin pençesindeydi o yıllarda… Ama şükür ki, biz bu toprakların insanları olarak her zamanki gibi kuyruğu dik tuttuk ve o kara günleri aşıp bu günlere geldik. Şükür ki; yaşadığımız bu günler o günlerle kıyaslanmayacak kadar iyi.

Vee 2019 yılında, hem de yerel seçimlere yaklaşık 2 ay kalmışken tanzim satışların devlet eliyle yeniden gündeme getirilmesi, ister istemez o kara günler anımsattı. Benzin, tekel, margarin kuyruğu değil belki ama domates, biber, patlıcan kuyrukları yeniden hayatımızın ortasına geldi, oturdu. Bu sefer, dünyada bir savaş yok. Ama, çok daha önemli bir sorunumuz var. Tüketim ekonomisi olmanın bedelini ödüyoruz. Üretimle kalkınamayan ülkelerin makus talihi bu. İmalat sanayiinde son 9 ayda sürekli bir gerileme var, dahası istihdam da düşüyor ve en kötüsü tarımda üretim son 10 yıldır hiç artmadı. İnsanlar kuyruğu titretmemek için mecbur tanzim satışlarda kuyruk bekliyor.

Ülkemizin yeniden kalkınmasının ve kuyruk ekonomisinden kurtulması için yegane çözümü üretim ekonomisiyken, seçim arifesinde bir lütufmuş gibi sunulan tanzim satışlara “Bulmuşsun bir yağlı kuyruk, çek babam çek” muamelesi çekmemiz bekleniyor.

 

 
Toplam blog
: 17
: 98
Kayıt tarihi
: 22.12.14
 
 

1995 yılından bu yana yerel ve ulusal medyada çeşitli pozisyonlarda çalıştı, 1997 yılında kendi t..