Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mart '15

 
Kategori
Şiir
 

Bulutla dans etmişti, bulutla nefes almıştı, bulutla öpüşmüştü.

Bulutla dans etmişti, bulutla nefes almıştı, bulutla öpüşmüştü.
 

GÖKYÜZÜ


Bulut göz kırpmıştı çoktan güneşe. Cilveleşmişlerdi bir ara!
 
Gülmüşlerdi herhalde birbirlerine.
 
Güneş bulutun etkisinde kalmış, hatta ondan birazda korkmuş, ya ağlarsa demiş, ya çok ağlarsa!
 
Bulutluğundan vazgeçerse…
 
Gözyaşları yağmur olup akarken kendini de bitirirse!
 
Oysa güneş dünden âşık olmuştu buluta.
 
Ne fazla yaklaşıp onu buharlaştırabiliyordu,
 
Ne de uzaklaşıp onu buzlaştırabiliyordu.
 
Bir çıkmazın içinde kalbi ateşlerin,
 
Lavların, korların arasında yakıyor da yakıyordu.
 
Oysa ‘alışkınım ben yakmaya!’ diyordu.
 
Sonra da derin bir ah çekiyordu.
 
 
 
‘Ben alışkın değilmişim yanmaya.’
 
Benim yaptığım yakmakmış.
 
Kendimden haberim olmadan.
 
Bir buluta âşık olmadan…
 
Bu dünyadan haberdar olmadan!
 
 
 
Bulut ne zaman onu esir almıştı hatırlamıyordu.
 
Bir anda gözlerinin önünde bazı sahneler canlandı.
 
Kıyamete benzerdi etraf!
 
Lanetlenmiş gibiydi dünya…
 
Kimdi buna sebep?
 
Güneş utandı. Hatırlamıştı.
 
Asırlar önce bir kez araları çok açılmamış mıydı?
 
Buluta biraz yaklaşmak istemişti, bulutun canı yanmıştı.
 
Gözyaşları o kadar çok olmuştu ki,
 
Dünyanın sular altında Kalmasına neden olmuştu.
 
Bulut küçük bir zerre olarak kalmıştı bundan sonraki yaşamında. Zerrenin büyümesi, eski haline dönmesi çok yüzyılları almıştı.
 
 
 
Güneş hep içi acıyarak, üzülerek beklemişti.
 
Bir gün bulut büyüyecekti.
 
Bir gün bulut yine eski haline gelecekti.
 
Yine içinde sayılmayacak kadar çok taneler olacaktı.
 
Bunlara tane den ziyade damla denilirdi.
 
Bulut damlaları ile mesut yaşardı.
 
 
 
Tek ki güneş yaklaşmasın.
 
Onu ısıtmasın.
 
Onun kuvvetini yıkmasın.
 
Onun canını acıtmasın.
 
Onu çok ağlamaya mecbur etmesin.
 
Güneşte haksız değildi ki, kendini bildi bileli ona âşıktı.
 
Onu severdi. Onsuz olamazdı.
 
Yaz günlerinin, gecelerin içinde bir yerlerden ona ışıklarını gönderir, Envaiçeşit renkler hediye ederdi.
 
Bazen bir zerreyi miskal yaklaştığında,
 
Onun nasıl çabaladığını,
 
Nasıl kaçmak için rüzgârdan yardım aldığını görürdü.
 
Kıskanırdı. Çok kıskanırdı.
 
Rüzgâr çok yakışıklıydı.
 
Buluta kendinden çok yaklaşırdı.
 
O buluta çok zaman değerdi.
 
Birebir ona dokunur, onu koklar onu içinde hissederdi.
 
İşte o zaman rüzgâr böbürlenir,
 
Koskocaman güneşe hava atardı.
 
Her yeri uçurmaya başlardı.
 
Üflerdi de üflerdi.
 
Her taraf acımadan!
 
Acıyamazdı o coşmuştu, mutluydu.
 
Bulutla dans etmişti, bulutla nefes almıştı.
 
Bulutla öpüşmüştü.
 
 
 
 
 
Nazan Şara Şatana
 
 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....