Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '15

 
Kategori
Tarih
 

Bundan 300 yıl önce domates, patates, fasulye bilinmiyordu

Bundan 300 yıl önce domates, patates, fasulye bilinmiyordu
 

İnsanın inanası gelmiyor. Örneğin 1700’lü yıllarda Osmanlı saraylarının muhteşem sofralarında şimdi her gün yediğimiz domates, fasulye, patates yoktu. Belki büyük dedeniz bile bunları yemedi. Biz de bunları dünya kurulduğundan beri var sanıyoruz. İhtimal ki ıspanak, pırasa, kabak, biber gibi sebzeler de bilinmiyordu. Ve bazı meyveler.

Peki, o zaman insanlar ne yiyordu? Tahıl, et-balık, bir de süt ürünleri, meyve. Bunların o zamanlar türevleri (bunlardan yapılan yiyecekler) fazla değildir, insanlar ne biliyorlardı ki, ızgara mı fırında tavuk mu, at kazana pişir ye! Ama öbür yandan saraylardaki ziyafet sofralarından bahsediliyor. Hadi orası saray Hint elinden bal, yemenden kahve, Hicaz'dan hurma, Rum diyarından bilmem ne… Peki, fakir halkın sofrasında ne olurdu ki…

Yav adamların sofrasında Allah’ın domatesi bile yokmuş… Patates bile yememiş zavallılar. Öyleyse et bolmuş, dağ taş hayvandı demek ki… Tuhaf, tarih de hiç İtalya düzlüklerinde koyun sürülerinden bahsetmiyor. Denizli'nin horozu da yokmuş o zamanlar. Yani av zamanı insan insan olmadan önceymiş, belki avcılık bile yoktu. Tarihte (hele de bilinen tarihte) öyle fazlaca etten balıktan bahsedilmiyor. Bu insanlar ne yediler ya!

Eskiden dua şükür bolmuş, belki yemeden yaşadılar; peygamber bir avuç hurmayla akşam ediyormuş… Nüfus azdı ama yiyecek de azdı. Belki bizim gibi seçmediler, ne buldularsa yediler. Sebze yokmuş ama patlıcanla bezelye varmış ne hikmetse. Bir de soğan.

Eski devirlerin yiyecekleriyle ilgili yeterli bilgi yok… Kahve de yeni, köpürte köpürte içsinler… Yiyecekler o zamanlar miktar değil ama çeşit olarak azmış. Yani insanlar hep aynı şeyleri yiyorlarmış; akşam kuzu budu, sabah inek göğsü. Ya da akşam buğday ekmeği, sabah arpa ekmeği. Yiyecek çeşidi az olduğu zaman o yiyeceklerden değişik şeyler yapıyorsunuz. Benim çocukluğumda fakir köyümüzde özellikle daha fakir biz yiyecek fazla bir şeyimiz olmadığı için(vardı da bilmiyorduk) ekmeğin (hamurun, unun) belki 15 çeşit değişik şeklini yapar yerdik. Her biri bize ayrı gelirdi; hepsi de ekmekti oysa. Belki böyle bir şey.

Bir de o zamanlar yiyecekler doğal lezizmiştir; tereyağı akşam sabah yersin. İnsanlık milattan sonra 1700 yılına kadar fasulye yememiş. Ne Ayşekadın, ne Erzincan, ne de barbunya. Allah Allah bu nasıl olmuş. Bize tuhaf geliyor ama onların da bizim bilmediğimiz kim bilir ne yiyecekleri vardı. Ama öbür yandan diyoruz ki çok iyi yiyecekleri olsa unutulmazdı.

Et, süt, yumurta, meyve, soğuk su… Gönül daha ne ister. Baklavaları yoksa canım şerbetleri varmıştır. Bizler ondan bundan tadıp alıştığımız için aynı yiyeceği yiyince bıkıyoruz

Çünkü diğerlerini canımız çekiyor. Yani bıkma böyle bir bıkma. Yine de varmıştır canım, ben akşam sabah et de yiyemem şahsen.

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..