Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Şubat '10

 
Kategori
Güncel
 

Bundan böyle bindiğin kadar ödeyeceksin Ali. Ayşe sen de…

Bundan böyle bindiğin kadar ödeyeceksin Ali.  Ayşe sen de…
 

Resim: Alıntı


-Nasıl yani? Hafta da bir binersem bir, günde bir binersem bir mi ödeyeceğim?

-Yok, be öyle değil. Kısa mesafe binersen kısa, uzun mesafe binersen uzun ödeyeceksin?

-Neyi uzun ödeyeceğim?

-Hani Halkevleri'nin başvurusu üzerine metrobüs ücretine yapılan zamma yargı 'dur'! demişti ya, taşı toprağı altın olan İstanbul’ da. Şimdi yeni bir formül bulmuş Topbaş ve bu formül dünyada ilk olması nedeni ile Nobel’e adaymış

-Hadi ya… Nasıl yani… Nasıl olacakmış bu iş?

-Valla güzel olacakmış. Hani bazen acıcık biniyor ama beş binimlik ödüyorduk ya… Şimdi kısa binen kısa, uzun binen uzun ödeyecek. Böylelikle kısa binenle uzun binenin karşılaştığı adaletsizlik ortadan kalkacak/ mışşş.

-Şey gibi mi abi… Hani anlarsın. Tam gün, yarım gün meselesi gibi mi?

-Kaldır ayağını üstüne bastın. Tam da öyle…

-Peki, abi. Kaptan, ben bi ısınma turları atayım önce, hoşuma giderse devam edeyim desek? Yine de öder miyiz (?) ücret.

-Valla onu bilmem. Onu ulemaya sormalı… Pardon! Topbaş’ a.

- Aslında güzel gibi görünüyor ama… Ya uzun binen daha önce ödediğinin üç katını öderse... Evinin yolunu şaşırırsa iyice… Bu daha kötü değil mi? Topbaş’ ın kumbarasına daha çok para akacak sanki…

-Kötü gibi görünüyor ama kısa binişlerin uzun binişleri dengeleyeceğini düşünüyorum.

-Peki, neden böyle bir şeyi önce düşünmemiş de Topbaş, şimdi düşünmüş sence? Yargıya kızıp da böyle bişey yapmış olmasın. Öyle olmaz adalet, böyle olur (!) diye…

-Olabilir tabii ama yine de güzel bişey.

-İyi peki. Bende kabul ettim diyelim. Güzel bişi. Yalnız aklıma başka sorular takıldı bu sefer. Ya ayakta gidenler? Ayakta gidenle, oturarak gidenin farkı olması lazım değil mi?

-Haşa… Ayakta şeyetmek tehlikeli, günah ve yasaktır.

-Ne diyon abi sen. Kıçı kırık topüs mü sandın bunu? Metrobüs bu metrobüs!

-Olsun abi. Ayakta gidenlerin bi farkı olması lazım yine de… Eğer gerçekten adaletli bir ücretlendirme yapılmak isteniyorsa, ayakta gidenden dörtte biri, yani çeyrek ücret alınmalı.

-O zaman kimse oturmaz ki koltuklara… Bir tek yaşlılar ve sakatlar kalır onların da parası yok, anası ağlamış zaten.

-Bak işte burada bile adaletsizlik var. Bu adaletsizliği ortadan kaldırmak için babasını da ağlatırız olur biter. Hatta kız kardeşini, hatta dayısını, halasını.

-Hak ve eşitlik diyosun yani…

-He. Öle diyom.

-Peki. Tek kişilik koltuğa iki kişi otursa ve tek kişilik ücret ödese...

-Bu üst üste, ya da kucak kucağa oturulacağı anlamına gelir ki; ahlaki açıdan çok sakıncalı olabilir, sorun yaratabilir. Evlilik karnesini devamlı yanında taşımayı filan gerektirebilir.

-Ya imam nikahlıysa… İmamı mı getireceğiz o zaman da…

-Valla onu nasıl yaparlar bilemem ama belki imamdan alacağınız bir ilmühaber iş görebilir.

-Olabilir valla. Bu iyi bir fikir aslında. Uzun binenden uzun, kısa binenden kısa… Hayatımızın pekçok alanında uygulayabiliriz bunu. Aklıma süper bi fikir geldi de abi.

Hahahahaha. Sen aklınla çok yaşa. Bekle beni geliyorum. Topu taca atamazsın artık Mualla.

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..