Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Kasım '07

 
Kategori
Mizah
 

Bunlar, biliyor muydunuz? (13)

Bunlar, biliyor muydunuz? (13)
 

B U N L A R I…

& Milliyet Blog İdaresine bir sualimiz var: ‘’Nasıl oluyor da aynı şahsın, 1/Kasım tarihi itibariyle iki değişik yazısı, sevgili Aydın Sevinç’in örneğinde olduğu gibi, tastamam 3 dakika arayla blog’da kabul görüyor ve yayına peş peşe nasıl verilebiliyor olduğunu’’ anlamak’ istediğimizi, çok kibar bir ifadeyle de ‘‘acaba teknik bir hatadan mı?’’ dediğimizi,

& Aklımıza; sevgili Blog İdaremiz, bizi, acaba‘sakıncalı piyade’ olarak mı görüyor? , yahut da: ’’ O arkadaşımızın kanı, bizimkinden daha mı kırmızı ’’ diye de sormamıza müsaade edilmesini,

& Cumhuriyetin geleneklerinde, eşlere önem verildiğini, balolarda davetlilerin, eşleriyle birlikte hazır bulunduğunu ve birlikte dans edildiğini, 84 yıl sonra geldiğimiz noktada hala daha kimliğimizi bulamadığımızı, ’turban’ konusunun bir müddet unutturulması için bu yola gidildiğini, resepsiyonlarda, kokteyllerde eşlerin getirilmediğini ve yabancılar karşısında küçük düşürüldüğümüzü, ve olayın ‘ibretlik!’ olduğunu,

& Buldan Belediyesi Zabıta Amirliği, pazar yerine bir pankart asarak : ‘’bu sergi yeri sahibi, pazar yerinde orasını, burasını oynatarak satış yaptığından dolayı, yeri geçici olarak iptal edilerek boş kalacaktır’’ diye halka, böylece yazılı duyuru yaptığını,

& Adamcağızın bu duyuruda tarif edilen ‘orasını’ lafını anladığımızı, ama ‘burasını’nın neyin nesi olduğunu çıkaramadığımızı,

& Ekmek arası balık’dan. ’ekmek arası sucuktan’ sonra, şimdi de ‘ekmek arası kola’ nın piyasaya çıktığını,

& Bir kebapçının, dükkanının camekanına kebap resimleri sıralayıp, üzerine de: ‘hiç bizimkinden yediniz mi? ‘ diye yazı yazdığını, böylece kebabını enteresan bir şekilde övdüğünü,

& Sudan’daki randevu anlayışının enteresan olduğunu, saat 11 de randevulaşan birisi, diğerine, saat saat 12 ye kadar bekle, saat 13’e kadar gelmezsem ‘git’ dediğini,

& Yine Sudan’da damadın, su aygırının liflerinden yapılmış uzun kırbaçla, arkadaşlarını kıyasıya dövmesinin adetten olduğunu, kırbaç altında dayanıklılık gösterenlerin, kız arkadaşlarına hava atarak, ‘şu kadar sayı dayandım’ dediklerini, kızların da bu kırbaç delisi gençlere gönül verdiklerini,

& ABD.de 3 yıl önce hamile komşusunun karnından, ekmek bıçağı ile bebek çalan kadının idamının istendiğini, çocuğun ise komşularda sağlıklı olduğunu,

& Hindistan’da, fillerden altısının köylülerin pirinç tarlasında amele olarak çalıştığını, paydos zamanı kovalarla pirinç rakısı içen fillerin elektrik direklerini kökten kökleyerek cereyana kapılıp öldüklerini, köylülerin bu duruma bakıp bakıp, filler için herhalde, ‘içki, kovada durduğu gibi durmaz’ dediklerini,

& Kamyoncunun kasasında ‘’Kamyonca yazı edebiyatına’ yenilerinin eklendiğini, ve okuyanı tebessüm ettirdiğini, bazen da kazalara sebebiyet verdirdiğini, en çok bilinenin ‘senin duanla yaşamaktansa bedduanla öleyim’ olduğunu ve ‘evlat, fazla bıdı bıdı yapma! baba yorgun’’ diye kamyonuna yakındığını, en son da: ‘yiyeyim yavrum seni , yarım kilo kaşarla’ diyerek kaşarı katık yaptığını,

& Kamyon edebiyatında en yenilerini de, sizler için şöyle tespit ettiğimizi: ‘Yollar gidişime, kızlar duruşuma hasta’…’Tek rakibim THY’, ’Sana mı kaldım , sümüklü, ’ ‘Düzde sollarım, bayırda osuttururum’ ’ Kıro’yum ama, para bende’ ‘Büyüyünce, tır olacağım’ ’ Hayatımı yazsam, duble yol olur’ ’ Yavaş git, torununu gör, hızlı git dedeni gör’ ve en sonuncusu da: ‘rahmetli de sollardı!’ olduklarını, bunlara bakıp da: ‘ört ki , ölem! dediğimizi,

& Gazetelerin köşe başlarını tutmuş köşe yazarlarından bazıları sütunlarına: ‘Neden bayraklar asılıyor?’ diye sorumsuzca sorduklarını, İzmir’in bayrak konusunda daha da çılgınlaşarak, şakır şakır bayrakları ile İzmir’in daha da bayraklaştığını, ‘Gavur İzmirli’ liğini ön plana daha da çıkararak, hayasızlara böylece cevap vermiş olduğunu,

& Baştan da söylediğimiz gibi bu sütunları açarken her yerde ayağımıza takılan haberleri aynen aktarıp, yorumlarken de içine hicivle karışık mizah eklediğimizi, etrafı tenkit ederken de , 13 ncü bloğumuzu yazdığımıza göre henüz kovulmadığımızı,

& Bu işi okuyucularla birlikte götürerek işi benim de sevdiğimi , bu tarzımızı içimizden sevgili Tuğba’nın ‘arkası yarın ile radyo tiyatrosuna ‘ benzettiğini, ,

& Blog kurdu Sevgili Culduz’un, bu yazı serisine kategorilerden isim aradığını ve ‘BLOG’ kategorisinde ısrarını sürdürerek bize: ’bir daha düşün’ dediğini, , serinin her birinde tek tük blog’la ilgili pasajlar serpiştirilmekle, yazının tümünün , blog sınıfına giremeyeceğini,

& Culduz dostumuzun sabit fikirliğinden kurtarmak için , iyilik olsun diye ‘OMLET’ mönümüzün tarifini, aşağıya çıkardığımızı,

& ‘’Medya ormanlarından topladığımız malzemeyi ayıkladıktan sonra yıkayıp soğuk suda biraz bekletiniz. Sudan çıkarıp, iyice sıkıp doğrayınız. Sonra fazla yağ kullanmadan toprak tavada bunları , domatesle sote ediniz. Başını kuma sokmamış devekuşu yumurtalarını çırpınız.(2 adet). Sonracığıma haşlanmış hicivleri, rendelenmiş mizahla birlikte tavaya koyunuz. Tatlandırmak için, çekilmiş karabiberi, devedikeni ile ısırgan otunu da mönü’ye ekleyip, tavanızın kapağını kapatıp, kısık ateşte on dakika tıngırdamağa bırakınız. Sonra da orta ateşteki Milliyet Blog Fırınına tavayı sürünüz, pişmesini bekleyiniz. Yemeğiniz MB.fırınından yanmadan çıkarsa ne ala. Hiç telaşlanmanıza gerek yoktur. Not: MB.Fırını otomatiktir. Süresini siz değil, kendisi ayarlar. Bazen 12 veya 18 saatte mönü’yü fırında tutabildiği gibi, 3 dakikada kadar da tutabilir. Mönü size hiç dönmezse, bilin ki mönü içindeki malzemelerden biri eksik koymuşsunuzdur. Emekleriniz boşa gitmiştir.

& 11 numaralı bloğumuzda bahsettiğimiz , Sevgili Celal Çelik ve Aydın Sevinç’in arasındaki anlaşmazlığa uzaktan bakan 750 adet imza sahibinin, tenkit edilen uygulamaya niye ses vermediklerinin anlaşılamadığını, içlerinden bir tek Zeynep Gülay Kibaroğlu’nun tek başına aslanlar gibi savaş vererek tavır koyduğunu, son bloğunda da bunu sürdürdüğünü, arkadaşlarımızın hala sus pus olduğunu, Aydın Sevinç'i ortada bıraktıklarını,

& Memleketimizin elit tüccarlarından dil bilir Babacan’ın Dışışleri Bakanı olarak Talabani’yi Türkiye’ye davet ettiğini, Başbakan’ın da Talabani’yi tanımadığını söyleyip, kafa karıştırdığını,

& Blog kurdu arkadaşımız Culduz’un, Blogcular çarşında yorum ve ‘tık’ borsasına el koyarak, blogcu’lar arasında en iyi yazarların seçimi için kolları sıvamaya hazırlandığını, olayın şenlikli geçmesi için, Bremen Mızıkacıları ile Rus Bolşoy Tiyatrosunun, çarşıda konserler vereceğini, İtalyan Medrano Sirkinin de gösterilere katılacağını,

& ‘Aaaa, cambaza bak! ‘diyenler de çıkabileceğinden, bu sefer herkesin dikkatli olup, sıkı duracağını,

BİLİYOR

MUYDUNUZ?

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..