Bunları, biliyor muydunuz? (XVl)

B U N L A R I …

& Bundan böyle Habur Sınır Kapsından değil geçmek, içeriye hayat boyu girmeyeceğine dair blog’da “bitti” diye yazan felsefeci blogcumuzun, çok gücenik olduğunun anlaşıldığını,

& Bu kapıda sanki her gün helva dağıtılıyormuş gibi, ilgili ilgisiz yazıların, burada arz-ı endam eylediklerini, buna dikkati çekmek istediğimizi, yoksa kimseyi kırmak istemediğimizi

& Blog kategorisi, gedikli müşterilerden birisini kaybetmesine karşın, “felsefe kategorisinin” bir puan daha kazanmış olduğunu,

& Kıymetli felsefecimize, Zeki Müren’in o şarkısındaki gibi “ Aman dur, gitme kal!” demeyeceğimizi, cesaretli kararından dolayı kendisini alkışladığımızı, ve örnek olmasını dilediğimizi,

& Esasında; Blog kategorisinde “kayıp tarakların, kayıp takma dişlerin” aranmağa çıkıldığı yer olmasından endişelendiğimizi,

& Bu gümrüklü bölgelerde icrayı faaliyet gösteren her birimizin, kaidelere riayet göstermesi gerektiğini düşündüğümüzü,

& Hastanelerde yığılmaları önlemek için, bir kişinin 15 günden önce tekrar hastaneye başvurusunun kabul edilmediğini, bizdeki düzenlemede de bu usul uygulansa, nasıl olur dediğimizi,

& Hal böyle iken, blog servis kapısını, hastanelerin acil servis’i zannedip “ “uf olan” serçe parmağını tedaviye getirir gibi içeriye dalanların, girişte izdiham yarattıklarını,

& Habur Sınır Kapısını( Blog Kategorisi) en idareli, en hakkaniyetli, en kanaatkar, en doğru kullananlar arasında Pirmete’nin başı çektiğini, kaşla göz arasında girmesiyle çıkmasının bir olduğunu, cızzz diye iğnesini batırarak, ön kapıdan kolunu sallaya sallaya çıkıp gittiğini,

& Veresiye iş tutmayıp, hesabı peşin görerek, Anofel’ den beter iğnesini de vurarak, sağ gösterip sol vurduğu bloğunu, meydan ateşini merasimle yakarak Neron’u geçtiğini,

& Ateş sönse de kaşınanların hala daha kurdeşenden beter kaşınmalara devam eyleyeceğini sandığımızı,

& Meselenin ne olduğunu bilmemekle beraber, Pirmete’nin iğne vuran elinin pek hafif olduğunu, yahut, bizim “hafif” sandığımızı,

& milliyet.com.tr yazarımız Cengiz Hortoğlu’nun , “İnternet, aldatmalarda etkili mi?” sorusuna, ilginç yanıtlar vererek bir tam günde 505 kez okunduğunu, tek bir yorum bile almadığını, bunun sebebinin, sualdeki “çapraz ateş” kokusunun mu olduğunu merak ettiğimizi,

& Yüzde yüz katıksız, saf mısır ekmeği gibi “safi blog” yazılarının bu sütuna konmasını dileyen işbu yazımızın, idareye karşı bir dilekçe olarak kabul edilmesini dilediğimizi,

& Blog kategorisine hangi tür yazıların gireceğini, bunlardan garip, ne olduğu belli olmayan yazıların burada yer aldığından şikayetle “ artık bu kategoride, seslendirme de dahil, “mıçmayı” da öğrendik. Ben de düşünüyordum’ bu fikirleri bazılarımız, nerden bulup çıkarıyor”, diyen Serhatt’ın, devamla:

& En iyi fikir, mıçarken akla gelebilir. Eee, fikirler de bu yüzden “moktan” oluyor!” diyen son bloğundaki Serhatt’ın yazısına çok güldüğümüzü,

& Yalnız, bu yazıdaki “ seslendirme yi, iyi anlayamadığımızı, olsa olsa çıkarılan sesin “Do majör’den Si bemol alarak, ince Do’ya doğru 16 sekizlik ölçü üzerine seyir takip ettiğini düşündüğümüzü ve “ilahi Serhatt, dediğimizi,

BİLİYOR

MUYDUNUZ?