- Kategori
- Siyaset
Bunları bir de Esad’dan dinleyelim
Suriye lideri Beşer Esad’ın Yurt Gazetesi’ne verdiği röportajı okudum.
Hiç de kötülediğimiz zalim BAAS lideri gibi konuşmamış Esad. Son derece açık yürekli davranmış.
Röportajın en ilginç bölümü bana göre başbakanla ilişkileri ve politik bakışlarına dair olan bölümdü.
Bu bölümde, başbakanın, sadece Müslüman Kardeşlerle Suriye’yi “barıştırmakla” ilgilendiğini söylüyor Esad.
Bu, radikal dincilerin her gün sergilediği kanlı eylemler bir yana Atatürk’ün “ Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur!” diyerek yere göğe sığdıramadığı bir milletin evlâdının onun, vatansever, milliyetçi, fedakâr bilincinden ne kadar uzak düştüğünü, yabancılaştığını göstermesi açısından dehşet vericiydi.
“Türk hükümeti” olması gereken bir yürütme organının başının, “Türk dış politikası” olması gereken ilişkileri kime ve neye göre şekillendirdiğini göstermesi açısından ibret vericidir Esad’ın beyanı. Başbakanın demokratikleşmeyle vs hiç ilgilenmediğini sadece Müslüman Kardeşlerin durumuyla ilgilendiğini ve kendisinden bununla ilgili bir taahhüt almaya çalıştığını söylüyor.
İnsanın evi neyse vatanı da odur. İnsanın evi nasıl onun namusu, dokunulmazlığı, temel haklarının en kutsal sembolüyse vatanı da öyledir. Bu yüzdendir ki vatan işgal edildiğinde ev sahibi değişmiş kiracılar gibi kayıtsız kalmaz, bizim olanı elimizde tutmaya çalışırız.
Esad’dan öğrendiğimiz inkârı imkânsız gerçek bize bizim vatanımızın, bizim egemenliğimizin, bizim olmayan, bizden olmayan insanlarca istismar edildiğini gösteriyor.
Eski bir vekil “ Türk olmaktan hiçbir fayda görmedim bu güne kadar…” demiş.
İşte Türk olmayı herhangi bir fizikî faydaya tahvil edecek kadar ham ve bayağı insanların, bedeli Türk kanı ve canı ile ödenmiş bir özgürlükler ve hukuk rejimini nasıl suiistimal ettiğini kapı komşumuzdan öğreniyoruz.
O kapı komşusu ki yıllarca PKK’yı Türkiye’ye karşı bir tehdit unsuru olarak beslemişti.
Oysa Esad konuşmasında, komşulardaki istikrarsızlığın bütün bölgeyi rahatsız edeceğini söyleyerek babasından çok daha bilgece davranıyor.
Esad bir Arap olarak Araplaşmış, yabancılaşmış, bozulmuş bir taklit/imitasyon zihniyetin fotoğrafını en çarpıcı biçimde çekiyor.
Bazıları “eli kanlı” bir diktatörün” söylediklerine itibar edilemeyeceğini söyleyebilirler ama “eli kansız” dış işleri bakanımızın “Nusra bizim dostumuzdur!” diyerek kelle kesici, ciğer sökücü hayvanlara, ülkemizi açmakta beis görmediğini de açıkça okuyoruz.
Nusra katillerini dost bilenlerin açtığı paketten hâlâ demokrasi bekleyenler ya Türksüz bir toprakta düşmanın köpeği olacaklar ya da bir iç savaşta Türk Milleti tarafından kahredilecekler.