Bunları söylemek gerek

Doldum, taşıyorum..

Öncelikle yanlış anlaşılmamak için belirtiyorum ki hiçbir siyasi partiye yakınlığım yok, hepsinin canı cehenneme. Ben ATATÜRK MİLLİYETÇİSİ (o yobaz tutuculardan veya hâlâ Göktürk alfabesi diye kıçını yırtanlardan değil) DİNİNİ SEVEN (İslamiyet'in özünü seven, insan sevgisini seven, doğruculuğunu, naifliğini, hoşgörüsünü, bilime açıklığını seven, orucunu tutan, bazı şeylerin 1 metrekarelik bir örtüden ibaret olmadığını bilen), LAİK ve ATATÜRKÇÜ (Laikliği din düşmanlığı olarak görmeyen, Atatürk'ü din düşmanı olarak görmeyen, başı kapalısı ile de Alevi'si ile de Hristiyan'ı ile de aynı masada oturabilecek olan) AYDIN (bilimi önde tutan, eğitim ve öğretimin farklı olduğu bilen, eğitim ile her şeyin mümkün olduğuna inanan, üniversite bitirdi diye ilköğretim mezunu birini aşağılamayan, Hürriyet'in her yazdığına iman edip ortalığı velveleye vermeyen, sorgulayan) biriyim. Bunların ışığında...

Ankara'nın doğusunu kesip atmak isteyenler var, oradaki güzel insanları, insan öldürebilenler için yok sayanlar var... Maraş'ı, Mardin'i, Van'ı yok sayabilecek olanlar, bugün imkan verilecek olsa oraları boşaltıp ülkeyi temizleyebilecek olanlar var. Üzüyor bu beni, ülkemin her karışı bu kadar değerli iken, bu insanların barış içinde yaşayamaması, Doğu'nun Batı'yı, Batı'nın Doğu'yu sahiplenemiyor oluşu beni üzüyor. Benim oralarda da ülkesini seven, 'insan'ı seven, kimseyi öldüremeyecek olan arkadaşlarım var, onların aileleri var.. Ben onları ülkenin boktan siyaseti yüzünden kesip atamam ama bu sokağa çıkınca ölmek istediğim anlamına da gelmiyor ve ben savunurken yetersiz kalıyorum. Çünkü devlet ile beraber yerli halkın da çaba sarf etmesi gerekiyor barış için, güzellik için, beraber kalkınabilmek için... Ben savunurken bana soruyorlar, hiç oraya gittin mi, orada imkanları olmasına rağmen kaçak elektrik kullananları, okulları yakanları, kaçakçılık ile zengin olanları gördün mü diye, e görmedim ama bazı şeyleri sevmek için görmek gerekmez ki. Orası da benim ülkem. Edirne de sınırdaymış, 1-2 km ötesi imiş Avrupa, e neden orada halk kıt kanaat geçinirken kaçakçılık yapmıyormuş, vergisini veriyormuş da Doğu'da bunun önüne geçilemiyormuş?! E haliyle buna cevap veremiyorum, haklı.. Ama biliyorum orada da güzel insanlar var.

Devlet politikaları yanlış, fare gibi ürüyorlar, 10 çocuk da ne demek diyorum, Çin nasıl yaptıysa bizde de doğum politikası yapsınlar, en fazla 3 çocuğa izin versinler, sonra kısırlaştırsınlar diyorum, devlet bunu yapacak yetkiye sahip diyorum. Halk bunu ister mi zannediyorsun diyorlar... Ablam hemşire, oraya doğum kontrolünü anlatmak için gidip, hap dağıttıklarında ilaçları eczanede para ile satılırken bulmuşlar diyor bir arkadaşım, cevap veremiyorum.

Savaş mağduru onlar, ne demek yardım etmemek diyorum Suriyeliler için, beni tedirgin ettikleri halde.. E benim halkım aç, evsiz, işsiz, eğitimsiz, parasız.. Ne demek kendi vatandaşına bunları sağlayamazken onlara ekmek elden su gölden hayat sunmak ne demek, onlara ülkeyi sunmak ne demek, bu Arapça tabelalar ne demek, kültürleri ile bizi yok etmelerine izin vermek ne demek diyor, cevap veremiyorum, yine haklı. Çünkü biliyorum, bu ülkede 4. Sınıfa giderken çalışmak zorunda olduğu için okulu bırakan çocuklar var, parası olmadığı için hastaneye gidemeyen hastalar var, açlar açıkta olanlar var...Sen zamanında bu imkanları kendi vatandaşına sunsaydın madem sunabiliyorduysan... O zaman bu kadar tepki çekmezdi söylediklerin. Neden kalkındırmadın ülkeni?

E kusura bakmayın da kendi evinde ekmeğin yoksa komşuna veremezsin... Yolda dilenen insana iş vermeden ev veremezsin, onu ülkem için zarar olmaktan çıkarıp suç potansiyeli olmaktan çıkarıp faydalı hale getirmezsen, düzgün bir sistem içerisine alamazsan onları bir bok yapamazsın. Önce benim ülkem.

Bunları dile getirmek ne ırkçılık, ne bencillik ne de başka bir şey. Bu potansiyelini bilmek, olmayan şeyi paylaşamayacağını bilmek, ülkeni tanımak. Bu gerçeklik.