Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Haziran '08

 
Kategori
Güncel
 

Bunu da bilmiyorlarmış!

Bunu da bilmiyorlarmış!
 

Türkiye Cumhuriyeti'nin çağdaş gidişatı Mustafa Kemal'in aramızdan ayrılmasıyla zaten bitmişti. İsmet İnönü ile birlikte başlayan gerek ABD yardımlarına kapı açma ve gerek dini siyasete alet etme, Köy Enstitülerinin kapatılması, erken zamanda çok partili siyasal yaşama geçiş, Adnan Menderes ve Celâl Bayar ikilisinin DP'sini iktidara gelmesiyle zirveye ulaştı.

Anlaşılan o ki, bunca zaman geçtikten sonra bile iktidarda bulunanların ve onların milletvekillerinin, ülke rejimini değiştirmenin demokrasiyle hiç bir ilgisinin olmadığını anlamamış olmalarıdır. Hangi parti olursa olursa, değil % 47 oy alarak iktidara gelsin, % 99 oyla bile iktidara gelse, devleti oluşturan ve görevi devletin rejimini korumak olan organlarla denetlenecektir. Çünkü, iktidar ya da hükümet dediğiniz kurum, devleti oluşturan kurumlardan yalnızca biridir ve en vaz geçilmezi de değildir, en zorunlu olanı da değildir. İktidarın ya da hükümetin görevi devletin kurumlarının düzenli çalışmasını sağlamaktır. Bu anlamda, önce hükümetin devletin yapısıyla uyum içinde olması bir zorunluluktur.

Şimdi, hükümet olmuş bir parti devletin kuruluş amacına, devletin ilke ve devrimlerine karşı eyleme girişirse, devleti oluşturan ve devleti koruma görevi olan diğer kuruluşlar önlem almaya başlayacaktır. Bu iki şekilde olacaktır: Ya hukuk devletlerinde olduğu gibi yüksek mahkemeler çıkan yasaları devletin bünyesine uygun olup olmadığını inceleyerek; ya da askeri darbe ile. Çünkü, dünya ordularının görevi ülkelerinin rejimini de korumaktır. Elbette hepimizin dileği zorunlu kalmadıkça darbeye evet dememektir. Çağdaş, dünyada bu sorunu hukuk çözüyor.

Fakat, iktidar hukuka da karşı çıkıyor ve "Ben % 47 oy aldım dilediğimi yaparım" diyorsa, bu en hafif tanımlamayla "cehalettir".

Durumu bir de şöyle düşünmek gerekiyor. Diyelim bir erken seçim yapıldı ve yine aynı parti % 70 oy alarak iktidara geldi. Bu sefer de anayasayı değiştirerek ve değiştirilemez maddelerine dokunmadan, ülke rejimini şeriat düzenine sokma girişiminde bulundu. % 70 ya da % 90 oy aldı diye buna hakkı olacak mıdır? Elbette hayır! Böyle düşünen bir partinin yolu kendi devriminden geçmektedir. Devrim yapmadan ülke rejimini kimse kimseye değiştirtmez.

Ya bugün geldiğimiz nokta?

İktidar partisi sanıyorum Anayasa Mahkemesi'nin ne işe yaradığını bilmiyor. Neden kurulduğunu da bilmiyor. Bu parti sanıyorum Anayasa Mahkemesi'nin "kebabçıları denetleme" gibi bir görevi olduğunu sanıyordu. Ülke rejimini değiştirmede döşedikleri kilometre taşlarında karşılarına yargı çıkınca deliye dönüyorlar. Anayasa Mahkemesi'ne ateş püskürüyorlar. Aynı Adnan Menderes'in üniversite hocalarına "Kara cübbeliler" diye bağırması gibi bunlar da önce Yargıtay Başsavcısı'na bağırdılar, şimdi de Anayasa Mahkemesi üyelerine bağırıyorlar.

Bu parti aldığı % 47 oyla bu ülkeyi babasının çiftliği sanmıştı. Hayır, bu ülke onların babalarının çiftliği değil, bu ülke dünyanın da geçen günlerde onayladığı ama bizim yıllardır bildiğimiz, 20. yüzyılın en büyük devrimcisi, devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk'ün ülkesidir. Ya bu büyük devlet adamının ilke ve devrimlerine uyacaksınız, ya da çekip gideceksiniz. Ülke rejimini korumak için bu gidişin halk oyu ile olmasını beklemek de bir başka cahilliktir. Çünkü, hiçbir devlet, rejimini yıkmaya çalışanlara demokratik özgürlük vermemiştir.

Tekrar dönelim Anayasa Mahkemesi'nin verdiği karara.

Ben, bu karara alkış tutuyor ve bu rejimin, aydınlık Türkiye'nin sahiplerini gördükçe geleceğe umutla bağlanıyorum. Bütün Anayasa Mahkemesi üyelerine geleceğimizi karartmak isteyenlere karşı verdikleri oy için teşekkür ediyorum. Göreceksiniz, bu üyelerin adları gelecekte de şükranla hep anılacaktır.

İktidar ve onu destekleyen "Milliyetçi" partiye ise fazla bağırmamalarını, sakin olmalarını öğütlüyorum. Toplumu ümmetçi bir düzene sokmaya çalışan partiye "milliyetçi" bir partinin destek vermesi her ne kadar tutarsızsa da, her ikisinin oy kaygısıyla sırt sırta verip, Anayasa Mahkemesi üyelerine sert çıkmaları o denli tutarlıdır. Yani, neresinden tutarsanız tutun, koskoca bir cahilliğin en güzel ama en acı örneklerini hep birlikte yaşıyoruz.

Anayasa Mahkemesi, T B M M'nden 411 oyla çıkan yasaya "evet" demesi gerekirmiş.

Yok ya! O zaman Anayasa Mahkemesi neden kuruldu? Anayasa Mahkemesi'nin asıl amacı da zaten bu değil mi? Yani, çoğunluğu ele geçiren partinin yasalarını denetlemek değil mi? Eğer böyle bir görev Anayasa Mahkemesi'ne verilmesiydi ve Türkiye bu sayede bir hukuk devletine dönüştürülmesiydi, şimdiye kadar bu iktidar başka yollardan çoktan devrilirdi. Onlar yine Türkiye'nin hukuk sistemine şükretsinler.

Son söz bilenlere ve bilmeyenleredir.

"Anayasa Mahkemesi, Görev ve Yetkileri. Madde 18.

1) Kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğün veya bunların belirli madde ve hükümlerinin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılıkları iddiasıyla açılan iptal davalarına bakmak"

Bu madde de ve bundan sonraki ve önceki maddelerde, bir parti yüzde şu kadar oy alırsa çıkardığı yasalar denetlenmez diye bir açıklama yok. Ama, Anayasa Mahkemesi'nin görevi açıkca belli.

Daha neye itiraz edip, bağırıp çarıyorsunuz? Ders devam ediyor. Mustafa Kemal'in Türkiyesi sizlere daha çok ders verecektir. Alınan dersler, dersi alanı "adam" eder "adam". Hiç üzülmeyin.

 
Toplam blog
: 278
: 3275
Kayıt tarihi
: 26.05.07
 
 

İstanbul'un Kadıköy ilçesinde doğdum. Bir daha da Kadıköy'den ayrılmadım. İstanbul Üniversitesi, Ede..