Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mayıs '07

 
Kategori
Haber
 

Bunun adı köylülüktür

Bunun adı köylülüktür
 

Millet olarak henüz kırsallıktan (köylülükten) kurtulamamışız, kentleşememişiz, bir türlü uygarlaşamamışız. Şu anda yaşadığımız sorunların temelinde bu yatıyor.

Kentleşmek elbetteki sadece adı şehir olan mekânda yaşamak değildir. Hele bir şehirde köylü gibi yaşamak hiç değildir. Gerçek bir kentli gibi yaşamak için şehir merkezinde ikamet etmeye de gerek yok. Küçük bir kasabada, hatta köyde, eğer bir insan isterse, gerekli donanımı varsa, bir kentli gibi, uygar bir insan gibi yaşayabilir.

Amerika'da ve Avrupa'da insanların büyük çoğunluğunun, şehir merkezlerinde değil, müstakil evlerden oluşan bir tür modern köylerde yaşadıklarını görmüş, en azından duymuşsunuzdur.

Köylü ve kentli ayırımından bahsedildiğinde doğal olarak aklımıza önce kıyafet, sonra konuşma tarzı gelir. Elbette şehir yaşamına ayak uydurmanın temel şartlarından biri kılık kıyafetin düzgünlüğü ve dilin temiz ve nezih şekilde konuşulmasıdır. Buna davranış biçimini de ekleyebiliriz.

Çünkü nezaket ve incelik, kent tavrının sembollerinden biridir.

Buraya kadar saydıklarımız şehirliliğin şekil şartlarıdır. Biz Türkler şekle çok düşkün olduğumuz için, çoğu işlerimizde özü bir tarafa bırakırız, biçim üzerinde fazlaca dururuz. Oysa medeniyet, insanın özünde kendini eğitmesi, ruhunu kötülüklerden arındırması, herkese insan olduğu için değer vermeyi ve eşit davranmayı öğrenmesi hadisesidir.

Bir dolmuş beklemek gerektiğinde hemen oluşturduğumuz kuyruk, bize yapılmasını istemediğimiz haksızlığı bizim de başkasına yapmamamız için geliştirilmiş bir sistemdir ve kentli bir davranıştır. Durağa gelen otobüse hurraaa elli kişinin birden hücum edip yarım saatte kimsenin binememesi, bu arada yaşlıların ve çocukların ezilmesi ise köylü bir davranıştır.

Konuşmaya başlamadan önce birine selam vermek, iyi günler dilemek, adımızı söyleyip kendimizi tanıtmak, uygarca yapılması gereken hareketlerdendir. Hele dışarıdan bakıldığında anlaşılması imkânsız bir iş yapanlar, sözgelimi sivil polisler, hiç kimsenin uyarısına gerek kalmadan kimliklerini göstererek kendilerini tanıtmalıdırlar.

Sıradan vatandaşlar bile seyrettikleri filimlerden bunu öğrendiler ama, hâlâ bazı görevliler, vatandaşı müneccim yerine koyup, kendilerinin hemen tanınmasını bekliyorlar. Oysa zaten polisin sivil olmasının amacı tanınmamasıdır. Yoksa onu devlet bir üniformayla dolaştırabilirdi.

Bugün gazetede okuduğum bir haber bana bunları düşündürdü. Polis olduğunu söyleyip kendisine kimlik soran tipsiz iki kişiye vatandaş "önce ben sizin kimliğinizi göreyim" deme gafletinde bulunmuş. (Buradaki tipsizliği sakın polise hakaret olarak algılamayalım. Onların görevi zaten bu şekilde görünüp dikkat çekmemek ve tanınmamaktır.)

"Vay sen bana nasıl kimlik sorarsın" diyen memurlar, vatandaşın ayağını kırıvermişler. Bununla da kalmayıp hastaneye ziyarete giderek, "şikâyet edersen öteki ayağını da kırarız" demeyi ihmal etmemişler.

İşte bu tam köylülüktür.

İnsanlarla iletişim kurmayı, yüklendiği görevi usulünce yapmayı bilmeyen insanlarımızın sancısını Türkiye her alanda çekiyor. Siyasetin zirvesindeki liderler de bundan farklı bir üslup sergilemiyorlar.

Hiçbirimiz tıpatıp aynı görüşte olamayız. Bu, kimseyle görüşmemek, konuşmamak anlamına gelmez ki... Kent kültüründe, ya da adına uygarlık dediğimiz toplum yapısında, insanlar sadece insan oldukları için birbirlerine saygı duyarlar ve birbirlerine insanca davranırlar. Medeniyet bu insanca davranışın genel adıdır.
 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..