Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mart '07

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Bunun için mi okudun?

Bunun için mi okudun?
 

Daha ilkokulda başladın, boyundan büyük, kilondan ağır çantalar taşımaya. Daha o yıllarda başladın, sana ileride üniversite kapılarını daha rahat açacak bir ortaokula-liseye girebilmek için çalışmaya. Kabul, lise yıllarında biraz eğlendin, hatta aşık bile olabildin, ve hatta aşkınla gezip tozabilme lüksünü bile yaşadın o dönemde. Ama sen değilmiydin üniversite sınavının ucu görününce, koştura koştura dershanelere giden, günde kaç soru çözdüğün, seviye tespit sınavlarında kaçıncı olduğun üzerinden kıyaslamalara giren. Kendisini sınavdan başka bir şey düşünürken yakaladığında vicdan azabı hisseden. Üniversitede okurken vizeler, finaller ve ödevlerle geçer günler diye düşünüyordun, ama yanıldığını anlaman çok uzun sürmedi. Bir yabancı dil yetmez dediler, ikincisini öğrendin, yurt dışına gitmezsen olmaz dediler, becerebildiysen gittin, beceremediysen gitmeyi, onu telafi etmek için sürü başka şey yapmaya çalıştın. İş hayatı okulda öğrendiklerinden çok farklı dediler, staj yaptın. Bazı bilgileri başka hiçbiryerde öğrenemezsin dediler, kurslara gittin. Üniversitenin bitmesi iş yaşamına başlaman için yetmedi. Master, MBA seni bekliyordu, gittin yaptın. Ne kadar çok şey bildiğin değil, nasıl bir insan olduğun, nasıl bir mesai arkadaşı olacağındır önemli olan dediler, kişisel gelişim meselesini çıkardılar. Haydi başka başka eğitimlere...

Artık tamamım. Yıllardır öğrendiklerimi göstemeye, harcadıklarımın karşılığını almaya hazırım dedin, iş görüşmelerine gitmeye başladın. Her biri en az 3 ayrı görüşmeyi içeren bu büyük iş görüşmelerinde başka başka birimlerin şefleriyle, müdürleriyle sıra sıra görüştün. Nasıl bir kişi olduğunu göstermek için upuzun testler doldurdun, kimi zaman aynı kaderi senle paylaşan bir grup insanla beraber bir konuyu tartışmayı içeren görüşemeler yaptın, kendi fikirlerinde diretip ne kadar ikna edici olduğunu göstermekle, uyumlu olmak arasında gittin geldin, bu suni ortamın içindeki sanki sen değildin. İş görüşmelerinde yapılması ve yapılmaması gerekenler listelerini o kadar çok okudunki, en sonunda ezberledin. Ellerini nereye koyman gerekir, nasıl bir el sıkışması daha etkilidir gibi araştırdın, buldun. Başlığında "kariyer" geçen her habere kulak kesilir oldun. Tek tek ilerlerken sen şefler, müdürler arasındaki görüşmelerde, konu geldi dayandı maaş meselesine. Bir hesap yaptın içinden, benim bir aylık hizmetimin karşılığı ne eder diye.

Yanına bile yaklaşmadı rakamlar senin içinden geçenin. "Olmaz ki ama" dedin, "Şu özgeçmişe bir bakın, bu maaşa olur mu hiç?", "Siz bilirsiniz" dediler, "Benzer bir özgeçmişe sahip aklınızın alamayacağı kadar kişi sırada bekliyor." Senin daha sabrın vardı, dışardakilerin artık sabrı yoktu. Aylar süren görüşmelere dayanamayacak kadar yorulmuşlardı. Henüz gücün vardı, çıktın gittin o adamın büyük ve güzel odasından. "Fakir ama grurulu bir genç vardı" repliğini aklından geçirdin, güldün kendi haline, gülebilyordun o zamanlar bu haline. Sonra zaman içinde dışarda bekleyen sabır tükenmişler sınıfına katıldın sende. Gözünü kararttın ve bu işin senin için çok iyi olacağına, kısa zamanda büyük işler yapacağına, inandırdın kendini. Şimdi, bu sabah, bu işe gelirken hala aynı güzel şeye inanıyorsun. O yüzden dayanıyorsun bunca şeye. Ama bir yandan içindeki o atamadığın sıkıntı, zihninin derininde bir yerlerden gelen o ses hep aynı şeyi tekrarlıyor: Hep daha iyi bir işi hayal etmek için mi yaptım bunca şeyi?

Aslında biliyormusun gerçekten haketmiyorsun bunu. Senin kendine yaptığın bu yatırımın, harcadığın onca emeğin, paranın, zamanın ödüllendirilme vakti geldi de geçiyor bile. Sen artık kesinlikle takdir edilmelisin, kesinlikle ve kesinlikle mutlu edilmelisin!

Erken yorulan bir kuşağın çocuklarıyız biz. Sanıldığı gibi şımarıklıktan değil. En başından beri taşıyabileceğimizden fazla yük yüklendiğimizden belki. Yeni dünya düzeninin ülkemizdeki yansımalarının bizi bu ortamın içine düşürmesi bizim suçumuz değil. Yanının başlığındaki "Bunun için mi okudun?" serzenişi, okumayalım, öylesi daha iyi olacak türünden bir yakınma da değil elbette. Sadece, okuduklarımızın, yaptıklarımızın, karşılığını alacak kadar adaletli ir hayat yaşayalım özleminin bir ifadesi. Sadece kendi içinde yuvarlanıp gideceğini bile bile yine de ifadesi...

Öz.

 
Toplam blog
: 9
: 2431
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

2000'de psikoloji bölümünde lisansımı, 2003'de yine psikolojide yüksek lisansımı bitirdim, doktoramı..