Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Haziran '08

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Burdur üreticiler mitingi

Burdur üreticiler mitingi
 

Mazot alamayan köylü eşeğe mum edildi.


Burdur Üreticiler Mitingi ve arı kovanına sokulan çomak

(Tarım politikalarıyla uğraşmak ve AB’den rahatsız olmamak)

6 yıllık AKP iktidarı, işçisinden köylüsüne, esnafından ulusal sanayici ve tüccarına kadar çok geniş bir kitlenin canına okudu; çanına ot tıkadı. Kitlelerde genel bir yoksullaşma, daha doğrusu bilinçli bir borçlandırma ve yoksullaştırma politikası uygulanmış, çok geniş bir kesim açlık sınırına sürüklenmiştir. 22 Temmuz’da, makarna paketleri ve kömür çuvalları üzerine kurulan seçim sandıklarından çıkan yüzde 46, 5, sahte demokrasinin iktidar bile olamayan Haçlı güçlerinin bir yanılsamasaydı. Demokratik çoğulculuk felsefesiyle yüzde 46, 5 çoğunlukçuluk felsefesi arasındaki derin farklılığın ne anlama geldiğini insanlarımız yeni yeni anlamaya başladı.

“Enflasyon canavarını yendik!” dediler; yılbaşından bu yana tüm mal ve hizmetlerin fiyatlarındaki artış hızı tahammül sınırını çoktan aştı.

Tarımı ve hayvancılığı, AB haydutlarının talimatlarıyla çökertme politikaları uygulayarak bir yandan tarıma destek akçelerini kaldırdılar; tarım nüfusunu AB normlarına uyduracağız diye yüzde 8’lere çekmeye kalkıştılar. Böyle olunca kaza benzemeye çalışan tavuğun dibi çıktı.

Köylüyü ve hayvan üreticilerini alanlara indirdiler sonunda. Ege’de Tire’de başlayan üretici yürüyüş ve mitingleri gitgide yaygınlaşarak 30 Mayıs’ta Burdur’da da gerçekleştirildi.

Ancak Burdur’daki eylemin geri planında birçok fırıldak döndürüldü. İktidar partisinin ve milletvekillerinin köylerde olumsuz çalışma yaptığı, eyleme katılmama yönünde köylüleri tehdit seviyesine kadar varan etkileme çalışmaları yaptığı söylentileri ortalığa yayıldı. Ateş olmayan yerden duman tütmez misali bu durum gazete köşelerine ve basın açıklamalarına kadar yansıdı. Hatta başlangıçta eylem kararı alanlar arasında yer alan, hayvancılık ve çiftçilikle uğraşan köylü kitlelerinin can damarı iki üretici birliğini bile etkilediler. Tire eylemine omuz veren, Burdur’da da benzeri bir eylemin gerçekleştirilmesi için çağrı yapan, üreticilerin temel kitle örgütleri olan Burdur Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği ile Ziraat Odası, pratiğin eşiğinde ne olduysa sihirli bir değnek değdirilmiş gibi, “beraber yürüdükleri yollarda” birdenbire Köy-Koop’u dımdızlak yalnız bırakıverdiler. Ancak o “beraber yürüdükleri yol” başka yollarmış meğer! Birlik Başkanı, ABD Dışişleri Bakanı’yla, “9 madde ve 2 sayfalık” gizli anlaşma yapan, Cumhuriyet Başsavcısının Esas Hakkındaki Mütalaasının deyişiyle, “çıkarlarını yayılmacıların emelleriyle birleştirmiş” ve “laikliğin odağı haline gelmiş”, bundan dolayı Cumhuriyet hukukunda meşruiyeti olmayan ve kapatmaya konu olan bir partinin elemanı gibi davranan, ismi yasaklı olması istenenler listesinde bulunan, en önemlisi adı “kayıp trilyon” davasında anılan ve hala –eski şefi 2, 5 yıl ceza aldığı halde yargılanamamış bir şahsın Cumhurbaşkanlığı Köşkünde kabulünü bir lütuf sayarak kimlerin düdüğünü öttürdüğünü somut olarak göstermiştir. Üreticiler de başlarına kimleri seçtiklerini böylece pratik içinde öğrenmiş olmaktadırlar.

Üreticilerin demokratik tepkilerini göstermelerinden kaytarmalarını, tertip komitesinde bulunan ya da eylemi destekleyen ADD’nin Başkanı’nın varlığı ve politika yapma gerekçesine dayandırmaları dayanılmaz bir zavallılığı ve bilgi eksikliğini göstermektedir. Bu siyaset yapmak apayrı bir yazının konusu olmakla birlikte, burada sadece şunu belirtmekle yetineceğiz: Birlik Başkanı’nın siyaset yapmak gerekçesi bile kendiliğinden siyasi bir faaliyettir. Çıkışı siyasi bir faaliyettir. Birlik’in başında bulunmak siyasi bir faaliyettir. Hatta bir adım daha ileri giderek şunu söyleyebilirim ki, Başkan aç durmuyordur herhalde; yemek yemesi bile siyasi bir faaliyettir. Zira insan siyasi bir varlıktır denilmiştir işin felsefi boyutuna inersek.

Son olarak şunu belirtebiliriz.

İktidar sahipleri, birlik olmaları gerekenlerin aralarına şu veya bu şekilde fitne-fesat tohumları ekmeleri yeni bir oyun değildir. Üreticilerin birliği, üretici örgütlerinin birliği vatan savunması dönemine girmiş bir Türkiye’de belirleyici önemde bir sorundur.

Şimdi birlik olmanın, beraberlik içinde olmanın, iç sorunlara gömülüp kalmamanın, yönümüzü mümkün olduğu kadar dışa dönmenin, milli bağımsızlığımızı ve toprak bütünlüğümüzü savunmayı öne almanın zamanıdır. Bağımsızlığı olmayan, toprak bütünlüğü tehdit altında olan bir ülkede neyi bölüşemiyoruz? Düşman dayamış hançerini vatanın bağrına, kurtarılması gereken bir “bahtı kara maderin” bulunmakta; ama biz detaylarla çabalar sarfediyoruz. Bu biraz da, kusuruma bakmasınlar, Fatih’in İstanbul kapılarına dayandığı koşullarda, içerideki Bizans aydınlarının –din adamlarının- kiliseye kapanıp sonu gelmez tartışmalara dalarak, bir toplu iğne başında kaç perinin dansedebileceğini açığa çıkarmaya çalışanların tavrına benzemektedir.

Şimdi AKP Burdur milletvekilleri tozduman olmuş ortama bakarak kıs kıs gülmektedir. Zira bu kapışmanın ardında onlar vardır.

Halk önderleri birbirlerini kırmayı bırakmalı, cephemizi bizi vatansızlaştırmaya, bizi devletsizleştirmeye, bizi kültürsüzleştirmeye, milli bağımsızlığımızı ve toprak bütünlüğümüzü ortadan kaldırmaya hazırlanan ABD ve AB emperyalizmine ve işbirlikçilerine dönmeliyiz.

Yıkılmaya yüz tutmuş güçlerle beraber hareket edenler onların akıbetini paylaşmak zorunda kalacaklardır.

 
Toplam blog
: 510
: 505
Kayıt tarihi
: 04.04.08
 
 

"Cv" Dedikleri Özgeçmişim 1953 yılının karanlık günlerinde Haziran ayının 24. günü, ağaçların mey..