Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ağustos '12

 
Kategori
Güncel
 

Bürokrasi ilkokul düzeyine indi!

Annemiz-babamız elimizden tutar, en yakın okula kayıt yaptırırdı; heyecandan nefesimiz kesilirdi! Okul çantalarımız, mis gibi odun kokan kalemlerimiz, okul giysilerimiz bizi acayip cezbederdi.

Oyun çağını oynayarak geçiren her çocuk gibi…

Artık gelişme aşamasındaydık; biz bilmesek de hücrelerimiz biliyordu!

Ne annemizden ayrılıyoruz diye ağladık, ne de gereksiz yere rahat davrandık…

Bebek de değildik eni-konu, yedi yaşımızdaydık!

******

Dediğim vakitler annelerimizin okul dönüşü kapıyı açtığı vakitler…

Kreşler de yoktu, mesela, dershaneler de…

Seve seve okuduk; laf olsun diye okula gitmemezliğimiz hiç olmadı, mesela…

Ödevlerimizi de kendimiz yaptık, ama becerdik ama yanlış yaptık, şakır-şakır da doğruyu öğrendik!

******

Kadınlar üniversite okumaya başladıktan sonra, doğal olarak, çalışma hayatına atıldılar.

Kreşler ve etüt merkezlerine de bu nedenle gereksinim duyuldu.

Kreşlerde oyun esasına dayanan bazı beceriler edindirme amaçları vardı ki bir annenin yeri gelip de yetemediği yerde “Offf” diyeceği durumun yirmi ile çarpımı söz konusuydu ve elbette çocukları oyalamanın bir yolu bulunmalıydı!

Zira, bu arada arsa araları, sokak kenarları, bahçe önleri falan da kalmamaya başlanmıştı ki; çocuklar enerjilerini nasıl ve nerede ne şekilde boşaltsınlar?

******

Türlü-türlü hastalık teşhisleri de tam da bu dönemlere rastlar!

******

Neyse… Konuya giriş yapayım derken saptırmaya meyilli gördüm kendimi; izninizle bir silkineyim!

******

Okula başlama yaşı zaman içinde düşürüldü, günün gerçeklerine uygun olarak, kreşe gidemeyen çocukların sosyalleşmeleri için ana sınıfları düzenlendi. Bir anlamda ilkokula hazırlık.

İyi, güzel…

İsteyen istediği şekilde yararlanır, olur biter!

Lakin, bir ısrar, bir inat uğruna ilkokula başlamaya hazır olmayan sabileri ille de ilkokullu yapmak gibi bir baskı var.

“Baskı değil!” diyen yetkililer “Uygun olmayanlar rapor alsınlar” diyor…

Sabiler uykularından uyandırılıyor, kulaklarında geceden kalma sesler: “N’apalım, başka çaremiz mi var?

Ellerinden tutuluyor, hastaneye sürükleniyorlar; bir sürü insan.

“Korkma” diyor annesi, babası ekliyor: Senin iyiliğin için!

Ne için?

Okula bir sonraki dönem gidebilesin!

Henüz pek küçüksün…

******

Ailelerin rapor alma isteklerini çok insani buluyorum; zaten bu sisteme de en başından beri karşıyım!

Hükümetin ısrar ve inadını hiçbir eğitimci, profesör, yazar, vatandaş engelleyemedi; bir rapor bu işi beceriyor ya; bu rapor karşılığında kaç para alınıyor diye merak ediyorum, bu bir; ikincisi ve bence en önemlisi oyun çocuklarının hastanelerde okula gitmemek için rapor alma durumunda kalmalarının o minicik çocukların zihninde nasıl yer alacağıdır…

Hoş, ille de “Dindar” bir gençlik yetiştirmek arzusunda olanlar için bilim insanı falan yetiştirmek önemli olmadığından, eğitimden mi soğurmuş, travma mı yaşarmış, hiç önemli değil!

Budur durumun özeti!

******

Mesela, meclis tatilde ya, “Tatiliz dedik!” diyerek, şekerim, Türkiye yansa umurlarında değil!

Muhtemelen verecek cevapları yok; tatil falan bahane!...

Zafer Bayramı da Devlet erkanınca kutlanmıyor, iki yıldır; ayol, az yakın zamanda “Demirağlara” çamur attıktan, efendime söyleyeyim, her fırsatta yermeye çabaladıktan sonra laf olsun diye kutlansa ne olur, kutlanmasa ne olur!

Anlayana pek bariz: Cumhuriyeti istemiyoruz biz!

******

Cumhuriyetin faydalarından yararlanıp, Atatürk Cumhuriyeti’ni istemiyoruz diye de, kısaca açıklanabilir!...

******

Peki, ne istiyoruz biz?

“Biz” derken, “Biz” diye bir vatandaş yok artık!

“Biz” diyen bir hükümet var ve “Onlar” dediği onlara oy vermeyen vatandaşlar var.

Pek komik ki; her demeçlerinde “Ayrımcılık yapmıyoruz” diyorlar!

Vallaha, Kadir İnanır bile inanmıyor!...

******

“Biz” diye bir şey kalmadı; vatandaşlar bölündü: AKP’yi alkışlayanlar, alkışlamayanlar.

Ne eğitimcilerin görüşü, ne askerlerin… Patronlar salak oldu; oysa bilmem kaç bin kişi çalıştırıyorken…

“Biz” diye bir vatandaş grubu yok artık; Başbakanın “Biz”i ve “Onlar”ı var; ya yaltaklandığımız ya da karşı durduğumuz!

Hoş, biz “Ötekiler” ne dersek diyelim, ille de sabiler okula gidecek dediyse, gidecek!

Bir boşluk mu yakalandı mevzuatta, tut kolundan yavrunun, götür hastaneye. Rapor al, gocunma, senin suçun değil!

Sahi, o raporu almak için kaç para ödedin?

Çocuğunun en renkli rüyasından uyandırılıp da hastane kuyruklarına girip, nedeninin de eğitim olduğunu söylemenin ağırlığını hisseden ebeveynler olduğunu düşünüyorum; Çocuklarının geleceğini önemseyen, gereksiz travmalar yaşamasını istemeyen ailelerin var olduğunu biliyorum!

******

Hani, Dindar gençlik yetiştireceğiz diye sabilerin uykularını bölük-pörçük yapan zihniyet, gençlerini hayda hayda harcar: Bakınız son yaşananlar!

Vatanın topraklarını satan, Ata’ya da kindardır zaten!

Yoksa ne diye düşmanlardan kurtarılmış olan vatanın toprakları birer-birer düşmanlara satılsın ki?

******

Hal böyle olunca, çocuklarımıza kadar indi ya siyaset, bir anlamda nefret, yazıktır, günahtır, çocuklar yalnızca oyun oynasın!

 

http://twitter.com/Gulgunkaraoglu

gulgun_2006@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..