Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mart '07

 
Kategori
Yolculuk
 

Bursa' nın esrarengiz dağ yolu

Bursa' nın esrarengiz dağ yolu
 

İnsanın görüp de gidemediği yerler vardır. İşte Zeyniler Köyü de benim gözümün önünde böyleydi. Çocukluğum Bursa'da geçmişti ve ben Zeyniler' e çıkan o esrarengiz yolu, oturduğum evin balkonundan yıllarca izlemiştim. Hatta bir sabah uyandığımda, o yolun tam ortasındaki kaya kütlesini balkon kapısının çerçevesi içerisinden bana bakarken gördüğümde, içimden " bir gün seni yakından göreceğim " demiştim kendi kendime. Sonra ortaokulda Reşat Nuri GÜNTEKİN' in romanında okumuştum o köyü ve o romanda anlatılan şekliyle başlamıştım canlandırmaya zihnimde.

Oraya gitmeye kararlıydım, fakat o yıllarda oraya giden bir toplu taşıma aracı yoktu; yürümeye de cesaret edemzdim o yaşta. Geceleri arabaların ışıklarını gördüğümde köylülerin mallarını satmak için sabaha karşı yola çıktıklarını sanardım. Akşam köylerine dönerlerken acaba beni de götürürler miydi o köye?

Yıllar sonra bir pazar sabahı atladım bisikletime ve koyuldum yola. Herkesin gördüğü, fakat hiç kimsenin sonunda ne olduğunu merak etmediği o yolda ilerlerken, hayalimde Zeyniler Köyü'nin kahvesinde oturup çayımı yudumlamak, köy ahalisiyle sohbet etmek vardı. Aslında bu hayali kurarak yolda ilerlemeye başlamam da pek kolay olmamıştı.

Aşağıdan gördüğüm yolu, Kaplıkaya'dan itibaren takip ettim fakat çıkışını bir türlü bulamadım. Bir aşağı, bir yukarı. Uludağ'ın yamaçlarında oturan insanlar dahi bilmiyordu o yola nasıl çıkılacağını. En sonunda Haydar, Özkan ve Mahmut adında üç çocuk bana yardımcı oldu ve bana yolun girişine kadar refakat etti. Yolun başlangıcı hiç de iç açıcı değildi aslında. İki adet girilmez tabelası sanki birer gardiyan gibi dikilmişti karşıma. Ve bu sırada ben, çocuklardan dağda dolaşan azgın köpek sürülerinin hikayelerini dinliyordum. Gerçi hayatımın büyük bir bölümü dağlarda geçmişti, vahşi hayvanlardan korkmazdım; fakat iş köpek olunca, hele sürü halinde dolaşan köpeklerse biraz temkinli olmalıydım.

İşte bu duygularla başlamıştım pedalımı çevirmeye. Yaklaşık üç çeyrek saat saat sonra oradaydım. Karşımda Zeyniler'in evleri belirdiği zaman yolda hayal kurarak geçirdiğim zamanın boşa geçmiş olduğunu anladım. Çünkü Zeyniler denilen yer hayalimde canlandırdığım Zeyniler'den çok farklıydı; çünkü ne bir köy kahvesi ne de selamlaşılacak, sohbet edilecek yaşlı bir amca vardı.

Sonra durup düşündüm. Acaba köyün insanları çok mu çalışkandı? O yüzden ne ortalıkta dolaşan, ne de kahvelerde pinekleyecek bir tek insan bile yoktu. Bu düşüncem de Zeyniler denilen yerin içlerine doğru ilerledikçe kayboldu. Evler de hayal ettiğim gibi kerpiçten değil, beton ve tuğladandı. Villaya kaçan tasarımları ve önlerine parkedilen orta sınıf üstü otomobiller de bu köyün hayalimdeki köyün olmadığına anlamamda yardımcı oldu. Oysa ki ben, Cumalıkızık'a benzeyen bir köye varmayı umut etmiştim o tozlu, toprak yolda pedal çevirirken.

Tüm bunlara rağmen, iki kişiyle sohbet etme imkanı bulabilmiştim. Bir kadın -muhtemelen sofra hazırlıyordu- balkondaydı. Ben de oralarda gezilebilecek bir yer olup olmadığını sordum. Gidelebilecek tek yerin yolun sonundaki şelale olduğunu söyledi ve beni uyardı. Kaybolabilirmişim. Gerçi GPS'im de yanımda değildi ama harita ve topoğrafya bilgime güveniyordum. Onun çin başladım tekrar pedalımı çevirmeye. Fakat henüz 15 dakika olmuştı ki bakı olayından dolayı ilerleyemedim. Birden karanlık çökünce geri dönmek zorunda kaldım.

Dönüş yolculuğu kısa ve heyecan doluydu. Bir kaç kez uçurumdan (kısa yoldan) Bursa'ta inme şansı elime geçti ama ben yaşamayı tercih ettim. Buna rağmen o heyecanı tekrar yaşamak isterim. Her ne kadar hayallerimdeki köyü bulamasam da....

 
Toplam blog
: 4
: 3866
Kayıt tarihi
: 05.03.07
 
 

23 yaşında. Çocukluğundan beri doğaya, denize düşkün bir hayat yaşadı. Bisikletle Ege ve Akdeniz'i d..