Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ocak '07

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Bursa bir küçük İstanbul

Bursa bir küçük İstanbul
 

Dağın böğrüne serpiştirilmiş binlerce camii, türbe, han hamam motifleri ile süslenmiş bir Osmanlı halısı gibi durur karşımızda Bursa. Her sokağında, her taşında bir Osmanlı motifi görmek mümkün tarih denizi bu şehirde.

Sonbahar hüznünün yapraklardan düştüğü mevsimde karşılıyor bizi şehir. Üzerlerine basılıp geçerken incindiklerini düşündüğüm çınar yaprakları, çizilmiş bir plağın çıkardığı acıklı ses gibi ayaklar altında inliyor.

Ulu cami müezzininin okuduğu ezan karşılıyor bizi. Çağrıya uyarak camii kapısından giriyoruz içeri. Kapı denildiğinde sıradan bir kapı anlaşılmasın. Dört kapısı olan caminin her kapı portalı başlı başına bir sanat eseri. Camii içindeki mimarinin heybetini ve ince zevkli dekorlarını da taç kapıdan anlamak mümkün.

Alınların secdeye gittiği bu mabet görkemi ve mütevazı işlemeleri ile karşılıyor bizi. Ortasında ki şadırvan suyunun çıkardığı ses fatihalara karışıyor. Dışardan caminin pervazlarına konan güvercinlerin “hu”ları namaz sonrasındaki dualara eşlik ediyor.

Sultan Yıldırım Bayezıd tarafından yaptırılan camiinin içerisinde görülen şadırvanın anlatılan bir de öyküsü var. Cami yapılırken arsalar sahiplerinden alınmış. Ancak bugünki şadırvanın bulunduğu arsanın sahibi olan kadın arsasını vermek istememiş. İbadetin amacının yaratıcının rızasını kazanmak olduğunu bilen padişah, “Rıza olunmayan yerden rıza alınmaz” diye düşünerek kadının arsasının bulunduğu yere şadırvan yaptırtmış. Bu olaydan sonra iç mimarisinde şadırvan bulunan camiler inşa edilmiş. Hayattaki her zorluk aslında bir sanata dönüşmüş.

Camii çıkışında ulu caminin hemen altındaki Emirhan’dan gelen güzel kokuları takip ederek hana giriyoruz. Kitapların ve hediyelik eşyaların ortasında çayını yudumlayan insanlar çekiyor dikkatimizi. Kaybedecek zaman olmayınca çayı içme arzumuzu başka bir güne saklıyoruz.

Uzunca bir dağın eteğine dizilmiş eski Bursa’nın her sokağında bir Osmanlı karesi yakalamak mümkün. Bursa eserleri ve tarihteki Osmanlı başkentlerinden olması sebebi ile küçük bir İstanbul olarak duruyor karşımızda. Bu özelliğinden olsa gerek biraz daha hürmetle eğiliyoruz şehrin tarihi önünde.

Bursa’yı gezenlerin en çok dikkat ettiği noktaların başında elbette türbeler gelmekte. Türbeler varlıkları ile her yanı kuşatmış. Bursa’daki Osmanlıdan kalma türbe yoğunluğunu görünce ister istemez geleceğin tarihçilerine şu tespiti bırakmak geliyor içimizden, “Osmanlının Türbeleri, Cumhuriyetin heykelleri kalmış yorgun zamanların ardına hediye” ister istemez gelecek Osmanlıyı Türbeleri, cumhuriyeti ise heykelleri ile anımsayacak.

Her türbenin yanına bir camii yapılmış ya da her caminin avlusuna bir türbe yapılmış gibi Bursa’da. Bütün türbeler bugün bir tepeden Bursa’yı gözetliyorlar.

Burada türbelerde belki kendi içinde guruplara ayrılmakta. İstanbul’dan sonra Osmanlı Padişahlarının kabrinin en çok bulunduğu şehir Bursa. Osmanlıya adını veren Osman bey ve Orhan bey’in türbeleri şehrin en orta yerinde zirvede bulunmakta. Tophane Parkı olarak bilinen tepeye çıkıyoruz. Park girişinde sol tarafımızda Osman bey sağ tarafımızda oğlu Orhan beyin türbeleri duruyor. Osman beyin türbesine sığınmış kurtuluş savaşı şehitlerinin kabirlerini de görmemiz mümkün. Hemen karşımızda saat kulesi zamanların insanlar ve Bursa için nasılda ilerlediğini gösteriyor.

Bursa kuşatmasının devam ettiği sırada Osman Gazi oğlu Orhan Bey'e şehir içindeki kubbeli yapıyı göstererek "Oğul; ben öldüğüm vakit beni Bursa'da şol gümüşlü kubbenin altına koyasın" diye vasiyet etmiştir. Bu kubbeli yapı Hıristiyanlara ait Şapelmiş. Bursa Fethedilince burası mescide çevrilmiş Osman bey ölümünden sonra buraya defnedilmiştir.

Orhan bey’in türbesi de Şehrin metropolit manastırı olan Saint Elias manastırı olan binada gömülüdür. Osman gazi ve Orhan bey in bulunduğu türbeler 1855 depren neticesinde yıkılmış, Osmanlı padişahlarından 1863 yılında Sultan Abdülaziz tarafından bugün ki hali ile yeniden yaptırılmış. Osmanlı çınarını tohumunu Anadolu’ya atan baba ve oğul yan yana istirahat etmektedir.

Tophane parkındaki çınar yapraklarını, süpürgesi ile temizleyen görevlinin süpürdüğü yapraklar değil sanki zamanmış gibi geliyor insana. Bursa’nın en iyi görüntülendiği bu parktaki saat kulesinin hemen altında gelecekleri ile ilgili bilgiler arayan liseli öğrencilerin falcılardan medet umar durama düştüğünü görmekte bizi bir hayli üzüyor. Her yanına tarih sinmiş şehri bir de bu Tophane parkından izliyoruz. Şehir en iyi buradan görünüyor dersek yanlış olamaz.

Tophane parkından sonra görülmesi gereken Yıldırım Beyazıt ve I. Murat Türbeleri var. Onlarda adları ile anılan camilerin bahçelerindeki türbelerinde sonsuzluğa uzanmışlar. Gününü denk getiremediğimiz için türbeleri dışardan görmek durumunda kalıyoruz.

Padişahlarının türbelerinin olduğu Bursa’da aynı zamanda Padişahlardan daha büyük ilgi gören Yeşil Türbe ve Emir Sultan Türbesi şehrin mana padişahları olmuş. Mübarek kabul edilen gece ve günlerde buralar Bursalılar tarafından dolup taşmakta. Onların yanında Üftade hazretleri, Mola Fenari hazretleri, Mevlit şairi Süleyman Çelebi hazretlerinin türbelerini de geziyoruz.

Her birinin kendine göre farklı bir özelliği var. En güzeli ve en öenmlisi insanlar türbelere sahip çıkarak geçmişine saygı duyuyor. Dikkatimizi çeken noktaların başında ise batıl inanışlara yer yok burada.

Bursa camileri, türbeleri yanında; Koza Hanı, Fidan Hanı, Pirinç Hanı, İpek Hanı, Geyve Hanı, Emir Hanı gibi hanları da Osmanlı medeniyetinin estetik ve ihtişamını yansıtıyor. Çoğu bugün alış veriş merkezi, çay bahçesi olarak kullanılan hanlar Bursa’ya gelecek yolcularını beklemekteler.

Her sokağın başında karşımıza çıkan Osmanlı mimarisi evler ise şehre derinlik katarken bize de huzur veriyor. İnsanı yormayan mimarisi ile hala canlılığını sürdürüyor.

Bursa deyince kış aylarında akla gelen yerlerin başında Uludağ gelse de kar henüz dağlara düşmediği için Uludağ’ı başka bir kışa bırakıyoruz.

Her attığımız adımda bir başka tarih sayfası açılıyor önümüze. Bursa sokaklarında dolaşırken dik ve yokuş sokak aralarındaki gördüğümüz eserler önce bize kendimizi kaybettiriyor. Sonrasında o eserlerin varlığında tekrar kendimizi buluyoruz.

Bursa’ya ne zaman ve hangi yaşta gidilirse gidilsin, her gidiş geç kalınmışlık hissi veriyor insana. Neden daha öncesinde gelmedim derken, neden daha fazla kalamadığımın da hüznünü yaşıyorum içimde.

Her mevsim kendine özgü güzellikler taşıyor yüreğinde Bursa. Ben Bursa’ya çınarlar yaprağını dökerken vardım. Sizler belki çınarlar yeniden filizlenirken baharda uğrarsınız küçük İstanbul’a.

 
Toplam blog
: 65
: 3295
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

Çeşitli dergi ve gazetelerde, gezi, deneme, öykü, şiir yazan bir yazar. ..