Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Dr Barış Çakır Burun Akademi

http://blog.milliyet.com.tr/burunakademi

01 Nisan '15

 
Kategori
Estetik / Güzellik
 

Burun estetiği ve instagram yorumcuları

 

        1.5 ay önce hayatımızın en ilginç ameliyat tecrübelerinden birisini yaşadık. Yeni dünyanın etkili iletişim aracı sosyal medyada çok tanınan Gizem Hatipoğlu’na burun estetiği yaptık. Gizem hanımın yaşadıkları ise tam bir şaşkınlık yarattı. Ani değişimi şaşkınlıkla karşılayan, ‘’eskiden de güzeldin’’ gibi iyi niyetli yorumlar yanında hakarete varan eleştirilerle karşılaştık.

Takip ettiği ünlü kişiye saldırmak, aşağılamak, canını yakmak için kasıtlı yazılmış yorumları, psikolog ve sosyologlardan incelemesini istedim. Sosyal medya iletişimi üzerine çok yeni bilgiler öğrendik. Sosyal medya inanılmaz yüksek hızda bilgi akışı ve iletişimi sağlamasının yanında yeni bir sosyolojik fenomen haline gelmiş. Dilerseniz misafirlerimizin yazdıklarını okuyalım.  

 

Psikolog  Benazir ORHAN

 

Bu ölçüsüz ve nezaketsiz davranışların nedenlerine üzerine;

 

Yorumlarda benmerkezci düşünce yapılanmaları ve buna bağlı olarak yargılayıcı ,peşin hükümlü bir üslubun göze çarptığını görüyoruz. Burada bahsettiğimiz ‘benmerkezci düşünce yapılanması’ aslında işin kilit noktası.

Benmerkezci düşünce yapılanması kişiyi karşılaştığı her durumu ‘ben’ filtresinden geçirerek ,(yani kendi fikir, görüş, inanç, öfke, tutumlarını baz alması) yorumlamasına ,yorumlamakla kalmayıp düşüncesiz ve fütursuzca ifade etmesine  ve bu davranışının sonucunda yorumuna maruz kalmış kişinin  hissettiği duyguyu hiçbir şekilde önemsememesine neden oluyor.

Benmerkezci  düşünce modern çağ insanının rahatsızlığı olarak bilinen narsistik kişilik bozukluğunda da rol olan önemli semptomlardan biri. Narsisizm genel anlamda empati kurma becerisinden yoksunluk olarak tanımlanıyor. Dolayısıyla diyebiliriz ki kişi yorumunun sonunca muhatabında oluşabilecek olumsuz ve yıkıcı duyguyu önemsememekle kalmıyor bu duyguyu yer yer hiç hissedemiyor, hiç empati kuramıyor diyebiliriz.

Sosyal medyanın bireyi narsist kişilik özelliklerine ittiği daha önce yapılan birkaç psikolojik araştırmanın verileri arasında yer alıyor. Narsistik kişinin kendi fikrini herkesinkinden çok önemsemesi, kendini kurallardan üstün görmesi (özellikle adab-ı muaşeret kuralları) gibi yıkıcı semptomları mevcut. Sosyalleşme ihtiyacını ekseriyetle sanal ortamdan karşılamaya çalışan insanlarda zamanla ortaya çıkan malum durumlar diye sıralayabiliriz bu yıkıcı sonuçları.

Öte yandan sosyal medyada geçirdiği orantısız vaktin etkisiyle günlük olağan devam eden yaşamından soyutlanan  kişi değerli hissedebilmek ve var olabilmek adına daha fazla aktif olma telaşına düşüyor diyebiliriz. Daha fazla fotoğraf ,daha fazla güncelleme ve daha fazla yorum yapmaya eğilimli hale  geliyor haliyle.Özellikle fenomen ve popüler kişilerin profilinde yapılan yorumlar kullanıcıyı daha değerli ,daha varolmuş kılıyor diyebiliriz.Daha fazla kişi görüyor ,aha fazla ses getiriyor çünkü. Sosyal medyanın kişilerin günlük hayatta bastırdıkları birtakım mizaçsal özelliklerin daha çok ortaya çıkmasına neden olduğu bir başka araştırma verisi.Yani kişi günlük hayatında  çeşitli nedenlerle(saygı kaybı,dışlanma,kabul görmeme) baskılamak zorunda kaldığı ifadelerini ve duygularını  sosyal medya aracılığıyla adeta püskürüyor ve bir çeşit rahatlama sağlıyor.Öyle ya futursuzca eleştirip tüm hıncını çıkardığı kişinin kendisine cevap verme ihtimali oldukça düşük üstelik bu yorumlarından ötürü kaybedecek bir şeyi de olmadığı için ifadeler olabildiğince ölçüsüz. Ayrıca yorum yapan hesaplardan birçoğunun gerçek isim ve gerçek resim kullanmamaları dikkat çeken başka bir ayrıntı. Bu durum üst paragrafta bahsettiğimiz durumun bir anlamda kanıtı gibi duruyor.

 

 

Tuğba Uçar

 

Burada öncelikle sosyal medyadaki iletişim şekline değinmekte fayda var.Yüz yüze yapılan görüşmelerde, kişiler 'senkronize' davranmak durumda.  Yani, biri konuşurken diğer sessiz kalıp dinler, başını sallar, kısa yorumlar yapar ama sürekli olarak karşılıklı senkronize devam eden bir iletişim mevcut. Sosyal medyadaki iletişime baktığınızda durum böyle değil. Öncelikle kişi dış dünyada yüz yüze yaptığı bir görüşmedeki gibi duygusal anlamda efor harcamıyor, karışımındakinin  duygularını anlamaya çalışmıyor ve  bir nickname seçip istediği karaktere bürünebiliyor. Buna ek olarak sosyal medya üzerinden yapılan iletişim yüz yüze yapılan bir görüşmedeki gibi sürekli ve senkronize değil.Birine 'nasılsınız' diye sorduğunuzda cevabını saatler sonra alabiliyorsunuz. Kişi iletişime katılımcı olmak zorunda değil. Tabi bu da aslında özgüveni düşük ve kendini ifade etmekte zorlanan arkadaşlar için bir fırsat.

 

 

 

Konçuy Cerrahoğlu

 

Doktorumuz Barış ÇAKIR Bey ortaya şöyle bir hipotez sundu; 

 

''Sevilen ve takipçisi oldukça fazla iki tanınmış ismi ameliyat ettim. İkisinde de sonuç tıbben ve estetik açıdan harika oldu. Fakat takipçi yorumları birinde gayet olumlu iken diğer hastamda olumsuz, üzücü hatta kırıcıydı. Takip ettikleri ünlülere olumsuz yorum yapmak bu insanları neden mutlu ediyor? Bu motivasyonun kaynağı nedir?''

 

Az öncede kısaca değindiğimiz gibi Sosyal Medyada gerçek hayattakinden çok daha farklıyız. Çünkü internete giriş yaptığımız an, gerçek dünyadan çıkıp siber uzayda yaşamaya başlıyoruz. Ve bu yeni dünyada artık insandan ziyade mesajlardan ibaret hale geliyoruz. Bu rahatlık ve üzerimizden kalkan insani sorumluluklarımız bizleri daha duyarsız ve agresif yapabiliyor. Gerçek hayattakinden farklı olarak siber alanı kendi endişe, arzu yahut hayal kırıklıklarımızı çekinmeden sergileyebileceğimiz psikolojik bir dünya olarak kullanıyoruz.

Psikolog Sherry Turkle'a göre; ''Sanal alem benliklerimizi akışkan hale getiriyor. Açılan her yeni pencere yeni bir benlik oluşturuyor ve nette yapılanların bir bedeli olmadığından insanları heyecan verici benlikler oluşturmaları yönünde özgürleştiriyor.'' 

 

Buradan da anlaşılacağı üzere sanal dünyada bize ait olduğunu düşündüğümüz çoğu fikir aslında kafa karışıklıklarımızdan ibaret. Yazar Michael Levine bunu kısaca açıklamanın yolunu güzel bir benzetmede bulmuş; Mr. Magoo Etkisi! 

 

Mr. Magoo bir zamanların sevilen çizgi film karakteri. Aşırı derecede miyop olan sakar milyonerimiz gördüğü hiçbir şeyi doğru düzgün değerlendiremez bu yüzdende her şeyi birbirine karıştırıp olduğundan farklı algılar ve yorumlar. Levine'in literatüre kattığı Mr. Magoo Etkisi ile anlatılmak istenen ; Kablolu dünyanın bilgi ve iletilerinin bolluğu sebebiyle açık seçik düşünme ve yorumlama yetimizi olumsuz yönde etkilediği, verileri bulandırıp (veri dumanı etkisi) bireyleri Mr. Magoo'laştırdığı gerçeğidir. 

 

Özetle;  gerçek dünyada objektif olarak algılayabileceğimiz olay ve durumları, internetin benliğimiz üzerinde yarattığı olumsuz etkiyle yanlış yorumlayıp çok daha agresif davranabiliyoruz. Umarım bizler, sanal dünyanın algı ve kimliğimizde yarattığı bu olumsuz etkilerin farkına varıp insanlığımızı ona teslim etmeyiz...

 

 

 

 

 

Psikolog Damla Corekli

 

15 yıldır Amerika'da yasadığım için, Türkçe hatalar yapmış olabilirim. Yazıya ek olarak, bugüne kadar yapılmış sosyal medya üzerine olan araştırmaları da ekliyorum. Umarım istediğiniz konular kapsamındadır.

 

 

ÜNLÜLERİN FOTOGRAFLARININ ALTINA AMAÇSIZCA ELESTİRİ YAPAN TAKİPÇILERİN MOTİVE DUYGUSU NEDIR?

 

Çoğu insanın, çocukluktan gelen ve gerek ekonomik gerekse yasadığı farklı aile kültürü sonucu yaşadığı psikolojik travmalar vardır. Bu nedenle ünlülerin fotoğraflarının altına yazılan yorumlar, sözel taciz, ve psikolojik bunalımlara yol acar. İnsanların çoğu sosyal medyada kimliklerinin gizli olduğu ve nicknamelerle gizlendiği için, yazdıklarının gizli kalacağını düşünür. Hayati boyunca yaşadığı, yapmak istediği, giymek istediği ve gezmek istediği alanların başkaları tarafından rahatça yapılıyor olması, çoğu insana kibir, öfke ve aşağılık duygusu verir. Bu duygu sonucunda insanları aşağılamak, dalga geçmek, ve gerçeği taşımayan sözler sarf etmek gibi aktivitelerde bulunurlar. Amanda Hynan, Janice Murray and Juliet Goldbart’in sosyal medya üzerine çalışmaları sonucunda, kullanıcıların mutlu ve mutsuz olan hislerinin diğer kullanıcılara etki yaptığı söylenir. Ayni çalışmada, insanların gerçek hayatta konuşamaması ve duygularını anlatamaması, sosyal medyada rahat bir şekilde öfke kusması yaratabileceği de söylenir. 

 

BAŞKA BİR BİREYİ AŞAĞILAMAK, İNSANLARI NASIL TATMİN EDER?

 

Tanja Storsul’un araştırmasına göre Sosyal medyada çoğu yetişkin, belirli yazılardan, söylenilenlerden ve gördüklerinden etkilenir ve normalde göstereceği tepkinin fazlasını lanse eder. Bu gibi durumlar çoğu zaman ünlülerin fotoğraflarının altında, ailesel, kişisel ve görsel konularda sözel tacizle sonuçlanır. 

 

Örnek göstermek istediğim konu: Pınar Altuğ’un elleri. Çok severek takip ettiğim Pınar Altuğ’un ellerini çekip post ettiği resmin altında yazılanların çoğu, kişisel problemler yasayan insanların, başka bir şekilde nefret duygusunu salabileceği bir  yer haline gelmiş ve insanlar acımasızca yorumlar yapmıştır. “Ellerin çok çirkin, O ne kırışıklık öyle!, Kadının yaşına göre normal!” gibi üzebilecek, kırabilecek kelimeleri çok rahat kullanabilen insanlar, “özgür yorum yapabilme” ortamı sosyal medyayı kullanarak hakarete dayalı yorumlar paylamaktadır. 

 

Çocuk yasta başlayabilecek, utanma, konuşma kısıtlanması, yokluk, kendinden taviz vermeler yüzünden, acımasızca yorumlar yazarak rahatlamaya çalışır.

 

 

Neler Yapmalıyız?

 

Sağlıklı bir toplum ve sosyal medya ortamı için, yorum yazarken, yazdığınız kişinin onu okuyabilmesi, etkilenebilmesi ve en önemlisi onunda sizin gibi bir birey olduğunu düşünmekten kaçınmamalıyız. Empati en büyük bir davranış örneğidir ve çoğu insan empati yaparak karsısındaki bireyin yazılanlardan, söylenilenlerden etkilenip etkilenmeyeceğini anlayabilir. Sosyal tacize uğruyorsanız, negatif yorumlarında o bireyin yetersizlik hazzından dolay, yasadıklarından ve kültürel durumdan yazdığını düşünür ve empati yaparsanız ve bunun bilincinde tepkiler verirseniz, sonucu pozitif olacaktır. Negatif yorumlar yapan bir bireyseniz, karsınızdaki bireyin etkilenebileceğini, onunda sizin gibi bir insan olduğunu, ve etkilenebileceğini düşünürseniz yorum yazarken daha dikkatli olabilir, ve daha bilinçli yazılar yazabilirsiniz. Öfke kontrolü yasayan, aşağılamak isteğini durduramayan, negatif düşüncesi baskın olan insanlar en yakın zamanda bir psikoloğa görünüp yardım almalıdırlar.

 

 

 

 

 

 

-Empati yapmıyorlar diye kızıyoruz ama, zayıflıklarına empati yaparak Anlayış göstermeye çalışıyoruz. Kendi hislerimiz için güzel bir yaklaşım. Yüksek düşünce, Nirvana. Kesinlikle Hoşuma gitti. Ama bunun sonu neresi, herkesin bir sebebi bir motivasyonu var. Suç işleyenin bile. Empati yaparak Anlayış göstermek nereye kadar? Bu 39 yaşımın paradoksudur. 

Kötü niyetlileri boş mu vereyim

Mücadele mi edeyim

Empati yapıp onları ŞEFKAT mi göstereyim 

 

Hadi bakalım :)) 

 

-Ne güzel söylediniz; "empati yapmıyorlar diye kızıyoruz, ama zayıflıklarına empati yaparak anlayış göstermeye çalışıyoruz. " Zayıf olarak gördüğünüz kişilerin empati yapma becerilerini düşündüğünüzde bunun çoğu zaman imkânsız olduğunu da biliyorsunuz... Bu durumda, kişisel sorgulama yapmanız gerekir. Ben karsımdaki kişiyi zayıf, münasebetsiz, can SIKICI dahi görsem, empati yapacak güce sahip miyim? Empati insanın karakterini güçlendirir. İnsanlık hiç durmadan buyuyor Barış bey, hiç bir sorunun sonu olmaz. Özellikle psikolojide, sonu olan bir problemde yoktur. Her insanın motivasyonu olduğu gibi, demotivationlarida vardır. Çoğu zaman psikolojik problem yasayan insanlar, sorunlarının acısını  diğer insanlardan çıkararak bulur. Bu durumda ne yapmalısınız..? Sorularınıza yanıt olarak;

 

Kötü niyetlileri boş mu vereyim? Tabi ki insanların negatif, pozitif yorumları olacaktır. Çoğu zaman bundan ders çıkarmak gerekir. Boş vermek kelimesi = bilinç altı antidetox'u. Boş verdikçe bilinçaltınız dolar, bu yüzden boş vermeyin, yeri geldiğinde ‘’ bu durumda ben ne yapabilirim? ‘’ deyin, kendinizle konusun ama boş vermeyin.

 

Mücadele mi edeyim? Tabi ki, inandığınız her şey için mücadele edin. O insanların yanlış olduğuna inanıyorsanız, en mantıklı yollardan mücadele etmek gerekir. Bu hepsine teker teker yorum yazmak, ilgilenmek, yanlış olduklarını ispatlamak demek değildir. Çoğu insan bunun yerine, sizin yetiğiniz gibi, psikologlardan ve diğer yararlı kuruluşlardan, aktivitelerden yârdim ister o insanlar için, onları anlamak için. Şu an yaptığınızda zaten bir mücadele! 

 

Empati yapıp onlara şefkat mi göstereyim? Her insanın bir limiti vardır, şefkat, sinir, huzursuzluk. İsteyerek empati yapmak istediğinizde, bunun gerekli olduğunu hissettiğinizde tabiki de şefkat göstermek en doğru yol, aksi takdirde hiç bir şekilde bu konuda ispat için kendinizi hırpalamanıza da gerek yok. Yaş kaç olursa olsun, çok farklı problemde onlarca insan göreceğiz ve empati gösterebilmek en büyük başarı kaynağıdır. bknz: Angelina Jolie empati kraliçesi.   :))

 

 

 

 

 

Kötü yorumcular, gıyabınızda psikanaliz yaptırdık :)))) Yorum yapan herkese öncelikle teşekkür ediyoruz. Üzmek amaçlı yorum yapanları biraz daha EMPATİYE davet ediyoruz. 

 

 

Dr. Barış Çakır

www.bariscakir.com

 
Toplam blog
: 91
: 328
Kayıt tarihi
: 03.03.13
 
 

Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanıyım. Fulya Terastaki ofisimde hastalarımı kabul e..