Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mart '11

 
Kategori
Dostluk
 

Butik fayda!

Bir akşamüzeri, mahalleden kuaför Lütfü ağabey, yanında enine boyuna iri bir adamla, arka arkaya “Selamünaleyküm, selamünaleyküm” diyerek dükkâna adeta baskın yaptılar. “Ooo aleykümselâm hoş geldiniz Lütfü ağabey deyip kendilerini özel ofisime buyur ettim. Lütfü ağabey yanındakinin kayınçosu “Adnan …” olduğunu ve Alanya’dan buraya geldiğini ve dükkân açmak istediğini söyledi. Benden demir borudan dekoratif raf yapmamı istediler. Adnan ağabey tekstil piyasasından ihracat fazlaları giyim eşyalarını toplayıp satacakmış. 

“Tamam” dedim. Gidip ölçüyü alalım size fiyat çıkarayım. "Gerek yok bizim ölçülerimiz şunlardır." Dediler ve bana ölçüleri verdiler. Bende geçmiş zaman, fiyatımı söyledim. Adnan ağabey İkiletmeden çıkarıp söylediğim fiyatın yarısını masaya bıraktı hayırlı olsun dedi! Hani insan bazen hiç tanımadığı bir insanla sohbet ederken bir an için sanki onu çok önceden beri tanıyormuş hissine kapılır ya ve hatta ondanda öte! Sanki başka bir hayatta çok yakın kankiymişiz gibi bir his bu. Adnan ağabeyin kendine has bir tılsımı vardı. Onu sıradan bir müşteriden çok farklı algılamıştım. 

Birkaç gün sonra Lütfü ağabey ile yolda karşılaştık. “Nasıl gidiyor raflar?” dedi. Takıldım ona; 

—Vallahi Lütfü ağabey iki kişi gelip baskın yaptınız aldattınız beni; ben bu rafların gönyeleri ile çok uğraştım. Normal kutu profil gibi kolay kesilip kaynamıyor, epey bir zamanımı aldılar yani. 

—Valla biz bu işten anlamayız sen ne dediysen biz okey dedik.  

—Tabi ağabey suç sizin değil benim gözümden kaçmış işte! Bu tür ayaküstü sohbetten sonra akşamüzeri dükkânda rafları boyarken Adnan ağabey içeri damladı. 

—Kolay gelsin 

—Sağ ol ağabey 

—Bitti ha 

—Evet, ağabey yarın takarız. 

—Ya Talip, Lütfü bana söyledi sen bu işten zarar etmişsin! 

Güldüm bir an için 

—Yok, ağabey zarar değil ama biraz fazla uğraştım. Boru olduğu için gönyeleri beni bayağı uğraştırdı. 

Adnan ağabey cebinden bir tomar para çıkarıp içinden bir günlük usta yevmiye sini ayırdı ve benim cebime koydu. “Bu anlaştığımız fiyatın dışında sana helal olsun” dedi. Benim bir elimde rulo, diğerinde boya kutusu vardı ve ben her ne kadar "olmaz ağabey ben bunu kabul edemem" dediysem de Adnan ağabey ısrar ederek parayı kabul etmemi söyledi. 

Daha sonra bana itiraf etti; 

—Ben senin söylediğin paranın iki katını vermeye razıydım bu durumda ben halen kâr’dayım. Ha ha ha! 

—Bendende sana helal olsun abim. Ha ha ha… 

&&& 

İnsanın kalbi temiz olmalı, Adnan ağabey, emekçinin emeğinden çalanlardan değil, emekçilere değer veren bir insandı. Onun kalbinin ışığını ben fark etmiştim. Daha doğrusu o bunu bana fark ettirmişti. Bundan sonra gelişen olaylar bizim için çok önemliydi. 

Sevgili dostlar, bu hikâyeyi kendime saklamıştım! Yani bir gün nasip olurda kitap yazarsam bu hikâyeye kitabımın içinde yer vermeyi düşünüyordum. Ama vaz geçtim. Bunu şimdi kaleme almak istiyorum. Lütfen konuyu sonuna kadar kopmadan takip ediniz… İyisiyle kötüsüyle bu yazı dizisi içinde size değişik karakterlerden örnekler sunacağım. Şayet bir gün kitap basmak nasip olursa bu yazılara gelen en güzel yorumları da yazının altına düşeceğim! 

İnsan oğlu var olduğu süre içinde yaşadıklarını ve gördüklerini aktarmalı ve hakikatten tecrübeler toprak olmamalı…! 

&&& 

Ertesi gün akşamüzeri rafları dükkânına monta ederken Adnan ağabey düşünceliydi. Birkaç gün sonra beni cepten aradı ve “ Talip kardeşim gel yaptığın rafları sök ister al ister sat, ne yaparsan yap” dedi!  

Ben şoktayım acaba ne olmuştu? 

 
Toplam blog
: 438
: 826
Kayıt tarihi
: 07.01.07
 
 

Milliyet Blog'a hangi vesile ile kayıt olduğumu doğrusu hatırlamıyorum!  Bende birçoğunuz gibi ya..