- Kategori
- Edebiyat
Bütün yönleriyle Seyrani ve Aşık Ali Çatak üzerine düşüncelerim (3)
Bütün Yönleriyle Aşık Seyrani- Hazır: Aşık Ali Çatak.(1992 )
1824 yılında vatani görevini bitirdikten sonra Seyrani memleketine / Develi’ye döner. Develi’de birkaç yıl kaldıktan sonra bir arkadaşıyla İstanbul’a gider. Yanında “Sultanoğlu “lakabıyla tanınan Ermeni Ağop Ağa' ya gider, Ermeni Ağop Ağa deri, kösele tüccarıdır. Ağop Ağa ona şöyle der, “ Yakında İstanbul’a yolculuk var mı” diye sorar. Seyrani şu dörtlüğü söyler:
SEYRANİ’yi iyi tanı
Osmanlının büyük şanı
Düşman sarmış çevre yanı
Yâd’ı içe katcı olma…
( Bu kaynak, merhum Cemil Develioğlu’ nun cönkünden alındı. Aşık Ali ÇATAK )
SEYRANİ ve arkadaşı Ağop Ağa ile yola devam ederler. Niğde, Bor üzerinden Konya’ya gelirler. Bir sabahçı kahvesine gelirler. Çaylar içilir, sohbetler edilir. Seyranı’nın gözü duvardaki bir muammaya ilişir. Her muammanın bedeli bir kırmızı liradır. Bu yazıyı (muammayı) okuduktan sonra “ağalar bana izin veriniz, “Ben de 10 muammayı çözmek isterim” der. Onlar da buyurun, sizi dinliyoruz” derler.”Destur Ya Pir” diyerek sazıyla söylemeğe başlar.10 muammayı da çözen Seyrani 10 kırmızı lirayı da alır. Hak ve halk aşığı Seyrani, aldığı bu 10 lirayı bir yaşlı aşığa vererek tüm dinleyenlere çay ısmarlar. Seyrani’ nin bu arada Konya Âşıklar Kahvesinde şöyle bir muamma söyler:
O suda bak bu suda
Beş can yatar pusuda
Üçü göğe çekildi
Çifti kaldı bu suda.
Hak aşığı Seyrani Ağop Ağ ile İstanbul’a yola devam ederlerken bir dörtlük daha söyler:
Kayseri ilinden geldim buraya
Hasretlik başladı canım sılaya
Kendine güvenen gelsin buraya
Mertoğlu mertle ben güreşe geldim.
Vefalı hemşerilerin yardımlarıyla İstanbul 'da uzun zaman kalan SEYRANİ KÖPRÜLÜ Medreselerinde 7 yıl kalır, ilim irfan ile Hat ve Nakkaşlığı da öğrenir. Âşıkların Semai kahvelerine gitmeği de ihmal etmez. Dönemin Padişahı “Sultan Abdülmecit”in dikkatlerini çeker. Sultan Abdülmecit Mutfak ağasına (Aşçıbaşına) şu emri verir:” Âşıklara sor, ne yerlerse onu hazırla “ diye emir verir. Saray ağası âşıklara teker teker sorar, âşıkların kimisi et, kimisi baklava, börek, süt, bal, kaymak yeriz” der, Sıra SEYRANİ’ye gelince “Âşık sen ne yersin” diyen aşçıbaşına “ DERT YERİM “ diye yanıt verir. Seyrani sanki onunla alay ediyormuş gibi, hemen durumu Padişah’a anlatır. Seyrani’yi huzura çağıran Abdülmecit : “Siz böyle demişsiniz doğru mu? Mizacında asla yalan söylemeyen SEYRANİ şu cevabı verir:” Ben hayıtımda hem dert ve gamla yaşadım, şu dörtle Padişah’a cevap verir:
Hep erenler bir araya geldiler
Herkes yediğini burada dediler
Bulamacı bulamayan gidiler
Sabah kahvaltısı bal Padişahım.
Develi'li Aşık Seyrani gerçeği ( hakikatı ) böylece az ve öz anlatmaya çalışır...Sonunda şunu ekler: Devletlim neyi ikram ederlerse, neyi emrederlerse ben onu severek yerim. Çünkü ben bir misafirim, misafir umduğunu değil, bulduğunu yer " diyerek kibarca yanıtlar...Padişan da bu duruma çok memnun olur ve gerekli iknramları fazlasıyla yapar....
---------------------------------------
Devam edecek....
Abdülkadir GÜLER
02 Ekim 2016- SÖKE