Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ekim '16

 
Kategori
Edebiyat
 

Bütün yönleriyle Seyrani ve Aşık Ali Çatak üzerine düşüncelerim (3)

Bütün yönleriyle Seyrani ve Aşık Ali Çatak üzerine düşüncelerim  (3)
 

Bütün Yönleriyle Aşık Seyrani- Hazır: Aşık Ali Çatak.(1992 )


1824 yılında vatani görevini bitirdikten sonra Seyrani memleketine  / Develi’ye döner. Develi’de birkaç yıl kaldıktan sonra bir arkadaşıyla İstanbul’a gider. Yanında “Sultanoğlu “lakabıyla tanınan Ermeni Ağop Ağa' ya gider, Ermeni Ağop Ağa deri, kösele tüccarıdır. Ağop Ağa ona şöyle der, “ Yakında İstanbul’a yolculuk var mı” diye sorar. Seyrani şu dörtlüğü söyler:

SEYRANİ’yi iyi tanı

Osmanlının büyük şanı

Düşman sarmış çevre yanı

Yâd’ı içe katcı olma…

( Bu kaynak, merhum Cemil Develioğlu’ nun cönkünden alındı.  Aşık  Ali  ÇATAK )

 

SEYRANİ ve arkadaşı Ağop Ağa ile yola devam ederler. Niğde, Bor üzerinden Konya’ya gelirler. Bir sabahçı kahvesine gelirler. Çaylar içilir, sohbetler edilir. Seyranı’nın gözü duvardaki bir muammaya ilişir. Her muammanın bedeli bir kırmızı liradır. Bu yazıyı (muammayı) okuduktan sonra “ağalar bana izin veriniz, “Ben de 10 muammayı çözmek isterim” der. Onlar da buyurun, sizi dinliyoruz” derler.”Destur Ya Pir” diyerek sazıyla söylemeğe başlar.10 muammayı da çözen Seyrani 10 kırmızı lirayı da alır. Hak ve halk aşığı Seyrani,  aldığı bu 10 lirayı bir yaşlı aşığa vererek tüm dinleyenlere çay ısmarlar. Seyrani’ nin bu arada Konya Âşıklar Kahvesinde şöyle bir muamma söyler:

      

O suda bak bu suda

Beş can yatar pusuda

Üçü göğe çekildi

Çifti kaldı bu suda.

Hak aşığı Seyrani Ağop Ağ ile İstanbul’a yola devam ederlerken bir dörtlük daha söyler:

Kayseri ilinden geldim buraya

Hasretlik başladı canım sılaya

Kendine güvenen gelsin buraya

Mertoğlu mertle ben güreşe geldim.

Vefalı hemşerilerin yardımlarıyla İstanbul 'da uzun zaman kalan SEYRANİ KÖPRÜLÜ Medreselerinde 7 yıl kalır, ilim irfan ile Hat ve Nakkaşlığı da öğrenir. Âşıkların Semai kahvelerine gitmeği de ihmal etmez. Dönemin Padişahı “Sultan Abdülmecit”in dikkatlerini çeker. Sultan Abdülmecit Mutfak ağasına (Aşçıbaşına) şu emri verir:” Âşıklara sor, ne yerlerse onu hazırla “ diye emir verir. Saray ağası âşıklara teker teker sorar, âşıkların kimisi et, kimisi baklava, börek, süt, bal, kaymak yeriz” der, Sıra SEYRANİ’ye gelince “Âşık sen ne yersin” diyen aşçıbaşına “ DERT YERİM “ diye yanıt verir. Seyrani sanki onunla alay ediyormuş gibi, hemen durumu Padişah’a anlatır. Seyrani’yi huzura çağıran Abdülmecit : “Siz böyle demişsiniz doğru mu? Mizacında asla yalan söylemeyen SEYRANİ şu cevabı verir:” Ben hayıtımda hem dert ve gamla yaşadım, şu dörtle Padişah’a cevap verir:

 Hep erenler bir araya geldiler

Herkes yediğini burada dediler

Bulamacı bulamayan gidiler

Sabah kahvaltısı bal Padişahım.

Develi'li Aşık Seyrani   gerçeği (  hakikatı )  böylece  az ve  öz anlatmaya çalışır...Sonunda şunu ekler: Devletlim  neyi   ikram ederlerse, neyi  emrederlerse  ben onu severek yerim. Çünkü  ben bir  misafirim,  misafir umduğunu  değil,  bulduğunu yer  " diyerek  kibarca  yanıtlar...Padişan da  bu duruma çok memnun olur  ve  gerekli  iknramları  fazlasıyla  yapar....  

 

---------------------------------------

Devam edecek....

 

Abdülkadir GÜLER

02 Ekim 2016-  SÖKE  

 

 

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..