Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ağustos '07

 
Kategori
Haber
 

Buyruuun... kebaplar çorbalar...

Buyruuun... kebaplar çorbalar...
 

Sayın Jak KAMHİ’ye verilen ödül töreninde kendisine soru soran gazetecilere “dükkân kapalı” demiş Sayın Genel Kurmay Başkanı BÜYÜKANIT Paşa…

Aslında anlayana, o gün söylediği sözlerin anlamı çok ama bakmış ki Sayın Paşa, mallar hep veresiye gidiyor, kepenkleri indirmenin daha doğru olacağını düşünmüş. Belki de “yağma” olaylarına bile önlem de almış olabilir.

Ekonomik koşulların bugünkü seviyede olmasında dükkân açık olsa ne olur ama veresiye de verirseniz, gün gelir tahsilâtta zorluk çekeceğiniz için sıkıntı çıkabilir.

Siyasi piyasanın da bozuk olduğu ortada. Yine Sayın Paşamızın ifadesinde de yerini bulduğu gibi, konuştuğu zaman da “Suç” oluyor konuşmasa da… Onun için en iyi önlem, dükkânı kapatmak. Bir başka deme ile durup seyretmek. Dur bakalım ne olacak (!) diye…

İşte bu gerekçeler ile Sayın Paşamız dükkânı bir süreliğine de olsa kapatıp, sanıyorum karargâhta istirahata çekildiler… Hoş, bizim dükkân açık mesela…

Ben, dükkânın duvarına “Veresiye teklif etmeyiniz” diye bir tabela astım, eskilerde olduğu gibi. Bir de banka ile anlaştım “Pos” makinesi koydurttum ki “Kart ile” hiç değilse satalım, veresi olmasın diye…

Bizim sorun çözüldü mü? Hiç de çözülmedi…


Bu kez satışlar, borsanın ne olduğunu (Amerika’da birisi yellendi galiba) anlamadığımız bir şekilde tepe taklak aşağı doğru düştüğü gibi, bizde de satışlar (Okunma sayısı) tepetaklak aşağı doğru seyrine devam etti.

Ben bu yazıyı yazarken kızım geldi yanıma “Ne yazıyorsun” diye ve bu satıra kadar okudu…

Ve dedi ki:

- Elbette düşer tepe taklak aşağı…

- Niye, Çin malı mı satıyoruz ki, millet kalitesinden şikâyet etsin de almasın?

- Yok, senin mallar “Çin Malı” değil, halis yerli malı elbette ama çok “Arz” ediyorsun…

Vay hınzır vaaaay…

Bu sene mektebi bitirdi de Meeeendis (Mühendis) oldu ya, bize “Ekonomi” dersi verecek aklı sıra.

- Kızım, sen daha dünkü bebesin. Dur hele bir… Dükkânda “Mal” ne kadar çok ve çeşit olursa, ciro da o kadar yüksek olur.

- O, senin zamanında öyleymiş. Şimdi “Butik” olacaksın…[1]

- Yani?

- Senin çeşitte (yani yazıda demek istiyor) az mal koyacaksın, ama pahalı satacaksın… Anladın mı? Kendini ağıra satacaksın.

- ?!...

- Bak, önceki gün sayfalarını karıştırdım.

- Benden habersiz?

- Evet, senden habersiz… Senin benden saklayacağın bir şey mi var?

- Yok…

- Gördüm ki bir yazın üç dört günden beri bekliyor yayına almamışlar.

- İnceliyorlardır.

- Demek ki…

- Ne demek ki?

- Demek ki karşında bir “Kartel” var, satışı engellemeye çalışıyorlar.

- Senin başka işin yok mu? Hadi git işine bak…

Kızı gönderdim yaa…

Şimdi bu yazıyı da günlerce beklettirecek. Dam diyor kapı diyor. Daha dünkü meeendis, n’olcak…

Vallaha bizim dükkân açık arkadaş. Her şeyimiz da var.

Ha… Veresi yok bir tek. Bir de Mallar “Ambardan” biraz geç çıkıyor zaman zaman, o kadar. Nasıl olsa bizim borsa ile işimiz yok.

“İbrahim Efendi, dokundurmalı yazı yazmış” diye borsa morsa oynamıyor yerinden…

Haydeeeee… Buyruuuun… Kebaplar, çorbalar…

Ablalar, abiler… Bizim dükkân açık.


18 AĞUSTOS 2007


[1] Kızım bu konuda haklı mı ne!...

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..