Büyük adamların büyük falsoları…

“Hayvanlar: Duygusallıktan yoksun; biyolojik otomatlardır; anlamsız çığlıkları, haykırışları: Vidaları gevşemiş tekerleklerin seyir halindeyken çıkardıkları gıcırtılardan farksızdır”

 Ve “Düşünüyorum öyle ise varım”

 İnsanlığa: Düşünerek, karınca kararınca, miras bırakan bu adamın çelişkili ifadeleri: Filozof, Matematikçi vs. sıfatlarına haiz olmasına rağmen; cehaletinden kaynaklanıyor olabilir. Tanımadığı, incelemediği bir âlem hakkında ahkâm kesme alışkanlıkları olan “Fransızlardır” Diyemem çünkü insan türünün vazgeçemediği bir davranış biçimi…

Günümüzün büyük adamlarına gelince; hayvanlar âleminden bihaber Rene Descartes gibi sn. Ahmedi Nejat da kafaları oldukça karıştırıyor.

Nükleer tehditlerinin kendi ülkesine de zarar verebileceğini hesaba katmamış görüntüsü veren bu zatın aklını başına getirebilecek çareler arayan batılıların; gizlemeye çalıştıkları as  “sn. Recep Tayyip Erdoğan” Başbakanımız yani Türkiye. Ambargolardan medet ummanın getirisi tartışılır.

Çin; Hindistan gibi müşteriler kapıda bekliyor ve onların dünya umurunda değil.

İran’ın petrolünü el öperek satın almaya hazırlar.

Görsel yazılı medya: Ahmedi Nejat’ı Harıl harıl; yerden yere vurarak anlata dururken bel bağladıkları diğer bir ülkeyi hırpalamaktan da kendilerini alamıyorlar.

Bel bağladıkları ülkenin liderine: Onun söylemlerine; ikazlarına sayfalarında, programlarında yer veriyorlar. Ciddiye alınması gerektiğini de vurguluyorlar.

Ahmedi Nejat: Karabulut.

Recep Tayyip Erdoğan ise bereketli yağmur...

Böyle gördükleri halde; “böyle gördükleri” onları oldukça huzursuz ediyor.

Millet: Her zaman ne istediğini bilmeyebilir ya da istediğinin yararını zararını önceden kestiremez.

Dışı seni içi beni yakar durumları zuhur edebilir ve her zaman olacaktır.

Dışardan, yüksekten uzaktan bakıldığında yanan ve yeşerenleri daha iyi görebilme fırsatı doğar.

Büyüklerin büyük hataları olduğu gibi küçüklerin de büyük hataları olabilir.

Fransız Filozof Rene Descartes: Ne demiş?

*Gerçek: Bir ne nebze şüphe yok ise gerçektir.

*Sorunlara: Bir çırpıda çözüm getirmek yerine, adım adım, ilmek ilmek çözmeye çalışmak daha sağlıklı sonuçlar verebilir.

*Zoru: Zora sokan, katılığını yumuşatan ilk adımlar: Zora güç veren detayları(dalları budakları) halletmekle başlar.

Doğanın dilinden bihaber Filozofun hayranı olmayışım; Onu yok saymam için yeterli olamaz.

Tekâmülünü henüz tamamlayamamış insan türünün bir üyesi olduğumun farkındayım. Bununla birlikte Sezar’ın hakkına tecavüz etmek gibi bir düşüncem olmamalı.

Düşünüyorum da…

 Filozoflar da saçmalayabilirler çünkü mükemmel değiller.

25 Ocak 2012 Çarşamba

Alev Meisel/ Berlin