Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ağustos '17

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Büyük Avrupa Gezisi

Büyük Avrupa Gezisi
 

Bir defa olsun böyle bir tura katılın.


Yaklaşık üç yıldır yazdığım yeni romanım için Avrupa yolculuğu yapmam gerekiyordu. Ancak bunu kara yolu ile yapmam ve gittiğim her yeri ayrıca fotoğraflamak benim için çok önemliydi.

Bu nedenle Ocak 2017 tarihinden itibaren internetten birçok tur şirketini araştırdım, görüşmeler yaptım.

Çok kaliteli hizmet veren tur şirketleri ile iletişim kurdum. Ama bir türlü net karar veremedim.

Mart ayında internette merkezi İstanbul’da olan bir tur şirketi ile karşılaştım. Önce birkaç yazışma ile tur ile ilgili bilgi almaya çalıştım. Yeterli olmadı.

Telefonla aradım. Karşıma şirketin sahibi çıktı. Doğal olarak herkesin sorduğu soruyu sordum. 18 gün 17 gece 17 ülke 26 şehir otobüs ile gezmek hele de bunun 7 gecesini otobüste geçirmek zor değil mi diye.

Şirket sahibi otobüslerin lüks olduğunu v.s. birçok şey anlattı ama şunu söylemesi beni ikna etti: “Hocam her anınız gezmekle geçecek, tabii ki yorgunluk olacak ama gezdiğiniz ve gördüğünüz yerler size bu yorgunluğu unutturacak.”

Evet, şirket sahibi böyle söyledi ve ben de mesleğim gereği insandan az çok anlarım... Üslubu ve ses tonu bana güven verdi.

Bu arada kendimi tanıttım ve açacağım fotoğraf sergilerinden söz ettim. Bir şey daha ekledim konuşmamıza: “Sahte tur şirketleri bugünlerde piyasada gırla.. “Ben sizin TURSAP üyesi olup olmadığınızı teyit edeceğim.” dediğimde, bunu herkesin kesinlikle yapması gerektiğini söyledi.

Elbette gereğini yaptım.

Yolculuk günü geldiğinde 4 kalkış noktasından geziye katılanlar araçla alınarak otobüsteki yerlerine yerleştiler.

Benim Fotoğraf makinem ve tripot en önemli eşyamdı. Çünkü yaklaşık 7000 fotoğraf çekmeyi planlamıştım.

Araç Saat 24.00’da Kapıkule’ye doğru hareket etti. Kalkıştan sonra gezginler birer birer kendilerini tanıtıp geziden beklentilerini sıraladılar.

İlk tanışma esnasında ilgi çeken Tacettin Bey Sema Hanım çifti ile Esma ve Muammer Bey çifti oldu. Tacettin Bey tura katılanlar arasında en çok gezen kişiydi. Dünyanın birçok ülkesini gezmiş ve iyi bir dalgıç olduğundan birçok bölgede dalmış biriydi.

Muammer bey ve eşi de yine çok gezenlerdendi. Aslında Türkiye dışına ilk kez çıkan az kişi vardı. Yani otobüste iyi bir ekip vardı ve ilk izlenimim modern bir aile olduğumuzdu. Grup çoğunlukla öğretmenlerden oluşuyordu.

Kapıkule’den çıkışımız uzun sürmedi. Sabah saatlerinde Sofya’ya geldik. İyi bir kahvaltı yaptık. Ardından rehberimiz hiç vakit kaybetmeden bize programdaki yerleri gezdirdi.

Ben size sıradan, gittiğimiz her yeri tek tek anlatmayacağım. Çünkü benim gezmem ve geziden beklentilerim ile sizlerinki aynı olmayabilir. Ben size hayatınızda en az bir kere böyle bir tura mutlaka gitmeniz gerektiğini ‘kesinlikle’ söyleyeceğim.

Şimdi diyeceksiniz ki 18 günde bu kadar ülke gezilir mi? Bu soruyu inanın hepimiz sorduk. Tabii ki tam anlamıyla gezilmez. Siz İstanbul’u bir haftada gezebilir misiniz? İstanbul’a bir ömür yetmez mesela…

Ama birçok ülkenin zaten belli başlı şehirleri var. Örneğin size derim ki Budapeşte’yi mutlaka görün.. Ama yine size derim ki, “Arkadaş Paris mi dedin, geç onu bir demir yığını ve her yer beton… Champ-Elyesse (Şanzelize) parfüm kokuyor..  Bir o cadde için gitmek isterseniz tercih sizin. Bence Nişantaşı’na gidin. Ya da Eminönü’nde balık ekmek yiyin..

Szentendre’yi (Sentendre) görün Tuna Nehri kıyısında sanatçıların tercihi bir sakin kent… Ben sevdim.

Yine size Brugge’u mutlaka görün bir sandal turu yapın derim. Harika bir yer…

Amsterdam tercihinize bağlı gece hayatını seviyorsanız… Şahsen ben sadece şehrin içerisinden geçen nehirleri sevdim. Her şeyin özgürlük çerçevesinde değerlendirilmesi bana ters. Saygı duyar mıyım? ??? Bir daha gider miyim? Giderim ama Giethoorn’u göremedim diye, orayı görmek için… Giethoorn, Amsterdam’a 1 saat 20 dk. kadar uzaklıkta burası motorlu araçların olmadığı tam anlamıyla doğa harikası bir yer… Burası için tekrar geleceğim.

Dresden ok. Ama Berlin mi? Olmasa da olur..

Prag’a gidin, görün seveceksiniz…

Yine Bled’i kesinlikle görün derim.

Aslında Floransa’yı ben mi algılayamadım tam olarak bilemem ama ismi gibi çekici ve sıcak gelmedi.

Roma ve Venedik’i sona bıraktım. Fotoğrafçı gözüyle baktığımda kesinlikle tekrar gelmem gerekiyor. Buralarda sadece 600 fotoğraf çekme vaktim oldu. Tabii gece çekimleri için de vakit ayırmalısınız. Oysa bu iki şehir için en az bir hafta gerekli. Bunun için aynı şirlketin İtalya turunu düşünüyorum. Bence bu iki önemli tarihi kent için siz de İtalya turu planlayın..

Daha bahsetmediğim yerler var… Gidin görün…

Tur sonunda İpsala sınır kapısına geldiğimizde yine herkes beklentilerinin karşılanıp karşılanmadığını söylemek üzere mikrofonu eline aldı. Herkes geziden ve rehberimizin anlatımlarından ve ve ve tur şirketinin hizmetinden yüzde yüz memnun kaldığını söyledi. Bu arada tüm bunlardan önemlisi otobüsün direksiyonunda canımızı emanet ettiğimiz Savaş ve Halit kaptanlara bolca teşekkür ettik. Buradan da herkes adına ben bir kez daha bu iki profesyonel kaptana teşekkür ederim.

Velhasıl herkes beklentisi, altyapısı, genel kültürü, tercihleri ile bakıyor ülkelere ve şehirlere… Kesin olan şu; gezmek gerekir, mukayese yapmak için. Gezmek gerekir, elinde olanların kıymetini bilmek için. Gezmek gerekir, ilerleyen yaşınızda nerede yaşamak isteyeceğinizi belirlemek için. Gezmek gerekir dünyayı tanımak için. Gezmek gerekir, insanları tanımak için. Gezmek gerekir iyi fotoğraflar çekmek ve 3 yıldır yazdığınız romanı daha ileri seviyeye çıkarmak için. Ben böyle yaptım. Siz de gezin. Ama kesinlikle kaliteli bir tur şirketi ile…

Son bir not: Tüm dünyayı gezseniz de 40 yaş üstü insanların o beğendikleri yerlerde yaşayabileceğini sanmıyorum. Bir kere yemek kültürü başlı başına bizim için bir sorun. Kahvaltı bizim için sorun. Valla siyah zeytini Cannes’e değişirim. Ama Nice için bir ay ayrı kalsam olur. Monte Carlo’yu 200 gr. Ezine peynirine satarım. Ama Brugge için üç ay peynirsiz idare ederim. Barselona’yı demleme çay için isteyene bedava veririm. Ama Dresten’de 4 ay yaşarım. Beled dediniz galiba orada sıcak olduğunda her yıl kalırım. Ama Tüm soğuklarını yaşamaktansa Çorum’un soğuğunda kalmayı tercih ederim. Kısacası bizim yaş grubunun kültür bütünleşmesi çok zor. Lakin çocuk ve genç yaşta bu ülkelerde yaşamaya başlanırsa adapte olunur. Avrupa’da en önemli gördüğüm durumu söyleyeyim. Hani Şu Avrupa bizden yüz yıl ilerde diyenler için: 1-Koyulan kurallara kesinlikle herkesin istisnasız uyması. 2- Toplumsal kuralların oturmuş olması. 3- İnsanların birbirlerine mutlaka saygı göstermesi. 4- Trafiğin insan merkezli olduğunun tam anlamıyla oturmuş olması örnek vereyim. Motorlu araçlar nerede olursa olsun bir insan karşıdan karşıya geçerken kesinlikle hemen duruyor. İnsanlar trafik kurallarına 24 saat uyuyor. ‘Kimse yok’ ihlal edeyim mantığı yok.

Yemek konusunda bunların dışında bizim lokantalarda yemek bitince garson “abi çay vereyim mi?” der ve bir- iki çay içersin para istenmez. Genelde Türkiye’de böyledir. Ama oralarda bunu unutun. Masaya ne konuyorsa parası isteniyor. Örneğin Üsküp’te üç tane közlenmiş bibere 1.5 euro para ödedik. Hele bizim Adana Kebap masaya gelmeden önce önden en az üç dört çeşit meze gelir. Mezelerle doyarsınız. Oralarda bu şekilde servis yok. Gelenek - görenek eşlemesi çok zor. Milli ve manevi eşitleme çok zor. Mesela ben ezan sesi duyamadığım için kendimi kötü hissettim. Gerçi Amsterdam’da gurbetçiler 3 milyon euroya bir kiliseyi satın almışlar ve Fatih Camii adını vermişler. Ama yoook Türkiye gibi bir ülke dünyada yok. Sorunlarımızın çok olması da bundan. Tüm dünya ülkeleri gerçekten Türkiye’yi kıskanıyor. Kim hangi açıdan bakar bilmem ama Türkiye her şeye rağmen cennet. Bir şey daha ekleyeyim: İçki satışı tüm Avrupa ülkelerinde saat 22.00’dan itibaren yasak ve sokakta içki içmenin kesinlikle para cezası var. Ülkemizde bu yasaklar konuyorken başka açılardan bakılıyor ama o açıdan bakanlar madem Avrupa’yı örnek gösteriyorlar bunu da bu minvalde değerlendirmeliler. Bir de İtalya’da sigara satışları sigaramatiklerde satılıyor ve parmak izi sistemiyle yapılıyor. Size ilginç geldi değil mi? Yani 18 yaşından küçükler sigara alamıyor. Bizim gezginlerden iki arkadaş sigara alabilmek için bir İtalyan vatandaşının parmak izine ihtiyaç duydu…

Ben 18 gün 17 gece Büyük Avrupa Turu yaptım. Fiyat makul idi. Bir yazar-şair ve fotoğraf sanatçısı olarak geziden memnun kaldım. Ayrıntılı bilgi isteyen olursa mesaj yazabilir… Resmi internet sitemden bilgi alabilir. Şunu kesinlikle unutmayın! Hangi şirket olursa olsun TURSAB üyesi olmasına dikkat edin. Çünkü verilen sözler tutulmayabilir, mağdur olmayın.

 
Toplam blog
: 49
: 964
Kayıt tarihi
: 03.02.13
 
 

Öğretmen / Yazar - Şair  ..