Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Şubat '09

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Büyük Görev

Büyük Görev
 

Karapınar'dan kaçış


Bütün dünyada 70'li yıllarda önemli bir gündem maddesi durumuna gelmiş olan “çevre”, 20-25 yıl gecikmeyle, Türkiye'de de en çok konuşulan ve tartışılan konulardan biri. “Çevre Kirliliği”, “Çevre Hakkı”, “Çevrecilik”, “Çevresel Etki”, “Çevre Hukuku”, “Çevre Dostu” gibi kavramları sık sık duymağa başladık. Bu arada, “kent ve çevre değerlerine karşı işlenen suçlardan” da söz edilmeğe başlandı.

Ülkemizde “Kent ve Çevre” sorunlarının güncelliğini hiç yitirmemesi doğal. Çünkü, son 35 yılda, hızlı kentleşme sonucunda, kentlerde yaşayan nüfus 7 milyondan 35 milyona yükseldi. Türkiye'deki biçimiyle “kentleşme”, insanların davranışlarında, "kentli" olmanın gerektirdiği değişiklikleri yapmıyor.

Araştırmalar, Antalya’nın alınan göç oranında İstanbul’u geçtiğini gösterirken Antalya binde 47, İstanbul binde 46.DİE –DPT 2005) Gelenin kendi kültürü ile var olma savaşı verdiği kent varoşları, “yokluğun ve yoksulluğun” ızdırabını yaşarken; tüketim, rant ve bencillik insan davranışlarına yansıyor. Yaşadığımız doğal çevreye de yabancı olup çıkıyoruz.

Çevre sorunlarının en büyük güçlüklerinden biri, çevreye zarar verenlerin de çevreyi koruyacak olanların da insanlar olması. Benciliğimiz ve sorumsuzluğumuz çevre değerlerine zararlar veriyor. Sokaklara açıkça tüküren ve sigara izmariti atanlar; inşaatı için ağaçları kesenler; taşıtını, gelip geçeni engelleyecek biçimde kaldırımlara bırakanlar; kaldırımları işgaline göz yuman belediyeciler; arsa spekülasyonu ve kıyı yağmacılığı için yatırım yapan siyasetçiler; tarih ve doğa değerlerine saygılı davranmayanlar; kendi kafasına göre yüksek sesle müzik çalanlar; gecenin ileri saatlerinde cayırtılarla kepenk indirenler; konvoy yapıp klakson çalanlar; motorunu kaldırımdan sürenler; apartman boşluğunda halı yıkayanlar; çöpünü sağa-sola bırakanlar; yediğini- içtiğini denize atanlar; park ve dinlenme aparatlarını kıranlar … saymakla bitmeyen örneklerimizden.

İlk kez, 1970'lerde Fransız bilgin Henri Lefebvre, “Kent Hakkı “ kitabında; Bireylerin Kent ve Çevre değerleri üzerinde kimi haklarının bulunduğu dile getirdi. Kentlinin sahip olduğu haklar, 1990'lı yılların başlarında, Avrupa Konseyi'nin yetkili organlarının benimsediği bir kararla pozitif hukuk açısından önemli bir güvenceye kavuştu. Kent Hakları Şartı adını taşıyan bu belgede, sayıları 20'yi bulan “Kent ve Kentli Haklarından” söz edilmektedir.

Avrupa Konseyi'nin Mart 1992'de kabul etmiş olduğu kararda (Karar No: 234 ve Eki), ideal bir kentin, Kent Haklarını güvenceye bağlayabilecek bir Kent olduğundan söz edilmektedir. Söz konusu haklar: a) Nitelikleri ve fiatı elverişli bir konut. b)Yeşillik, sessizlik, aydınlık ve güzellik özelliklerine sahip sağlıklı bir çevre, c) Kent yaşamının gerekli kıldığı türlü kent işlevlerini yeterli bir düzeyde yerine getirmekte olan bir yaşam ortamı, d) Kültür, spor, dinlenme ve boş zamanlar açısından bireylere yeterli doyumu sağlayan kentsel ölçünler, e) Yoksul ve muhtaç bireylerin korunması için gerekli toplumsal güvenlik önlemlerinin alınmış olduğu bir kent ve son olarak, f) Çalışma, eğitim, kültür konularında gereken ölçün ve güvencelerini sağlayabilen bir Kent.

İnsanı ve doğayı korumanın, insana ve kent değerlerine sahip çıkmanın, birbirlerini dışlayan değil, bütünleyen amaçlar olduğunu unutmamak gerekir. Burada görev, “Çevre Bilinci” yüksek insana- kentliye düşmektedir.

Görevimiz büyük.


* Yazıda, Prof. Dr. Ruşen Keleş’in “Kent Ve Çevre Haklarının Korunması Üzerine Gözlemler” makalesinden yararlanılmıştır.

 
Toplam blog
: 272
: 734
Kayıt tarihi
: 13.10.07
 
 

1959 Sinop Bektaşağa Köyü doğumluyum. Yaşamda, anlaşılacak bir şeyi olanlara ve bunu öğreti yapan..