Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ağustos '15

 
Kategori
Güncel
 

Büyük idealler için, demokrasiden ödün verilmesi anlamlı görülebilir mi?

Büyük idealler için, demokrasiden ödün verilmesi anlamlı görülebilir mi?
 

O kadar ki, "demokrasi" bile --geçici bir süre için-- askıya bile alınabilir...


YANİ, DEMOKRASİ İLE BİRLİKTE "OTORİTER" BİR "TARZ-I İDARE" UYGULANABİLİR Mİ?

Biraz daha açayım;

"Karma bir yapının idealleştirdiği bir toplumda, öncelikli 'büyük hedeflere'  ulaşmak için 'demokrasiden" --geçici bir süre için olsa da--  taviz verilmesi kabul edilebilir mi?

x         x          x

Yakın tarihimizde böyle bir durum yaşanmış mıdır?... Yaşanmışsa bu gün neden yaşanmasın ki?:

Bir bakalım :

"Toplumsal değişim ve dönüşümlerin" ya da "devrim nitelikli reformların" yarattığı yeni ortamın koşulları, bu koşullara "uyum sorununu" da beraberinde getirir; çünkü değişimin birey ya da gruplarca "istenerek" mi, yolsa "zorla kabul ettirilmek" mi gerçekleştirildiğini açıklamak söz konusu olabilir.

Yaşamın doğal seyrinin gereği olarak, zaman zaman da özel alanlara yönelik "siyasi, sosyal ve hukuksal" değişimlerde "uyumsuzluktan" doğan tepkilere, "demokratik" yollardan çözüm getirilebilir.

Ancak, "devrim" niteliğindeki "yeniliklerde" ya da "reformlarda" bu kolay olmaz... Çünkü, bu tür değişimler, "toplumun genel yararı" için yapıldığından "uyumsuzlukların" bunlara karşı olanlar tarafından gösterildiği düşünülebilir.

Örneğin :

-- Kurtuluş Savaşı sürecinde, İstiklal Mahkemeleri, "işgale karşı mücadele etmek, düzenli ordu kurmak, 'içte' oluşan 'ihanet cephelerini' yok etmek, "güvenlik" ve "birliği sağlamak" için kurulmuştur. (Bir an için, büyük tartışmalara neden olan ve Nisan ayı başında onaylanan "İç Güvenlik Yasası"nı -paketini- hatırlayın)...

Takrir-i Sükun Kanunu da, kurulan yeni Cumhuriyet Devleti'ne karşı olan "sesleri sindirmek" ve de "toplumsal ve siyasal değişim ve dönüşümlerin gerçekleştirilmesi" için, yani, "değişim ve dönüşümlere" karşı olan "uyumsuzları" hizaya getirmek için çıkarılmıştır.

Neticede, yeni Türkiye'nin kurulması için gerekli ortam hazırlanmış; gerekli olan "değişim ve dönüşümler" gerçekleştirilmiştir.... Bir başka deyişle, "olması gerekenler olur durumuna" getirilmiştir.

Bu başarının asıl önemli yanı, bence Cumhuriyeti kuranların uyguladığı "Tarz-ı İdare" sistemidir... Bu durum, günümüz için hiç de geçerli olmayan "antidemokratik" bir sistemdir..."Kuvvetler Birliğini" esas alan "otoriter bir yapıdır"...

Bir anlamda, Cumhuriyeti kuranlar, "büyük hedeflerine" ulaşmak için, yine günümüzde "demokrasi" kapsamına sokulabilecek bazı değerleri sonraya ertelemişlerdir.

x        x       x

BİR "ÇARESİZLİK"; CUMHURİYETİ KURANLARIN YAPTIĞINI YAPAMAMAK....

31 Ekim 1996 günü zamanın Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, "PKK terörü" ile bir açıklama yapıyor ve şöyle diyor :

"Bir asker öldüğü zaman ben bin defa ölüyorum... İSTERSEK ÜÇ AYDA BİTİRİRİZ... Ama, insan hakları, uluslararası hukuk ve kurumlara özen gösterdiğimiz için yavaş ilerliyoruz... Dünyanın gözü üzerimizde... Bunları dikkate almadan olaya yaklaşırsak, kurunun yanında yaş da yanar..." (Milliyet Gazetesi ve diğer gazeteler. "İstersek üç ayda bitiririz" manşeti Milliyet gazetesine ait)

Genelkurmay Başkanı'nın bunları söylediği yıllarda ABD'nin, PKK'yı desteklediğini, bölgeye paraşütlerle araç, gereç ve silah attığının da bilinmesini isterim.

ŞİMDİ DURUM DEĞİŞTİ...

ABD, PKK'ı "terörist" olarak kabul etmiş ve pek çok Batı ülkesi de, Türkiye'nin PKK'ya yönelik operasyonlarını kabul etmenin ötesinde desteklemektedir... Türkiye'nin, "meşru müdafaa" hakkı, uluslararası ortamda teslim edilmiştir.

Yani durum, Cumhuriyeti kuranların "yaptığını yapma" zamanıdır... Şu anda, Türkiye'nin, "olması gerekeni, olur duruma getirmesinin" önündeki tek engel, Türkiye'nin "Tarz-ı İdaresi"dir...

-- Şimdi Türkiye'de "olağanüstü" bir durum var mıdır?... Hemen yanıt verilmesi zor bir sorudur. Ama bana göre, "olağanüstü" bir durum olmasa da "olağan ötesi" bir hal vardır...

O günlerdeki koşullar ile bugünkü koşullar arasında, belki tıpatıp bir benzerlik kurulamaz; ama bugünkü koşullar da, öyle hafife alınacak ve bir şekilde geçiştirilecek koşullar değildir.

Cumhuriyeti kuranların, "Tarz-ı İdare" sisteminin esası olan "Kuvvetler Birliği" ilkesinin uygulanmasını kimse arzu etmez. Ama, "iki benzemez" ya da "üç benzemez" ile yapılacak koalisyonlarla da bu işin üstesinden gelinmez...

Cumhuriyeti kuranların, tüm sorunların üstesinden geldiği "Tarz-ı İdare" sistemine en yakın "idare tarzı", hangi siyasi parti olursa olsun "tek parti idaresidir"...

Hatta, içinde biraz "OTORİTERLİK" barındırsa da...

Bu "anormal" bir durumdur... Ama, sorunlar halledilene kadar bu duruma, yani durum "normale" dönünceye kadar, katlanılabilir düşüncesindeyim...

Pek hoşa gidecek bir blog değil ama; ne yapabilirim ki düşüncem budur... Dayanağım Cumhuriyeti kuranlardır...

Son deyiş :

Yeni durumlar karşısında, yeni davranışlar yapabilmek bir "yetenek" ve "cesaret" işidir...

4 Ağustos 2015

cdenizkent

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..