Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mart '09

 
Kategori
Siyaset
 

Büyük Kürdistan şiirlerdeki rüyadır

Büyük Kürdistan şiirlerdeki rüyadır
 

Dün Sabah Gazetesinde Nur Batur’ un Irak Cumhurbaşkanı Talabani ile yaptığı ilginç bir röportaj okudum. Ve röportajı okuyunca dedim ki kendi kendime....

Nerdeyse otuz yıldır bir savaş yaşanıyor bu ülkede. Binlerce şehit, on binlerce gazi var. Ve tabii ki terörle mücadele için ayrılan ciddi bir kaynak ve yaşanan onca acılar.

Daha düne kadar aynı bayrak altında, yan yana, barış içinde yaşadığımız, hala da Türkiye'nin dört bir yanında yaşamaya devam ettiğimiz, "teröristler dışında" iki halka ne oldu da, özellikle son zamanlarda iyiden iyiye alevlendi tartışmalar ve çatışmalar.

Ünlü bir köşe yazarımız, Türkiye Türklere bırakılmayacak kadar değerli bir ülkedir diyorsa, bu demektir ki; Türkiye üzerinde oynanan oyunlar hiç bitmedi, bitmeyecek. Birileri, içerde ve dışarıda sürekli Türkiye’nin ve Türk halkının ayarlarıyla oynayacak.

Öyle bir oyundur ki oynanan; içerde ve dışarıda oyuncular, aktörler, aktrisler, gerektiğinde yerine kullanılabilecek dublörler gerektirmektedir. Amaç bellidir. Türkiye ve Türkiye üzerindeki ekonomik kaynaklar, kültürel zenginlikler. Birileri de dün olduğu gibi bugün buna alet olmaktadır.

Bu uzun, çok uzun bir konudur, Biz daha ilerisini işin uzmanlarına bırakalım ve dönelim röportaja.

Röportajda oldukça ilginç satır araları var.

Mesela; Özal'ın talimatıyla, Talabani ve Barzani'ye verildiği söylenen TC damgalı kırmızı pasaportta neyin nesidir?

Neden, nasıl ve ne düşünülerek böyle bir pasaport verilmiştir?


Yaklaşık otuz yıldır süren bu mücadele, Türk ve Kürt halklarına ne kazandırmış ne kaybettirmiştir. Bunlar oturulup üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken şeylerdir.

Röportaja devam edecek olursak, Nur Batur’ un Büyük Kürdistan sorusuna karşılık Talabani bile; “O şiirlerdeki bir rüyadır”, diyorsa bu dikkate alınması ve üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir şeydir. Böyle bir özlem içinde olanlar için tabii.

Devam edecek olursak; Son açılımlarla beraber, birçok hak elde eden ve ardı arkası ne zaman kesileceği bilinmeyen talepler gerçekten Kürt halkının talepleri midir? yoksa kendilerini Kürt vatandaşların hamisi sayan, addeden, onların yerine konuşan birilerinin dayatması mıdır? Bu isteklerin bir sonu var mıdır? Türkiye’nin istediği yerinde yaşayabilme, iş kurabilme özgürlüğüne sahip olan Kürt Vatandaşlar için ayrı yasalar mı işliyordur ki bilmediğimiz; mesela "hukuk sistemimizde", hala inatla kendilerine ayrımcılık yapıldığını iddia etmektedirler.


Öyle olmadığı açık. Türkiye’nin bir tek anayasası vardır hukuk sisteminde, kişinin nüfus cüzdanına göre değil, suçun niteliğine göre ceza verilir. Suç işleyen her kimse; benim içinde aynı hukuk süreci işler, Kürt vatandaş içinde, Laz vatandaş içinde. Yoksa yasada bizim bilmediğimiz özel bir parantez mi açılmıştır Kürt vatandaşlar için, Kürt ise iki katı ceza verin diye.

Ben öyle bir şeyi hiç duymadım, tanık olmadım. Duyan varsa söylesin. Ya da hukukçu arkadaşlarımız bana bu konuda yardımcı olsun. Benim bildiğim kadarı ile yok böyle bir şey.

Yaşam standartlarına gelince; bizim okullarımızda da vardır hala okula ayakkabısız ve çorapsız giden, doğu Anadolu bölgemizde de, Karadeniz'de de. Bizim köylerimizde de vardır hala okula gidemeyen çocuklar, çocuğuna defter kalem almayan veliler, doğu güneydoğu Anadolu’da da, batı da da.

Yani sorun sadece doğu ve güneydoğu sorunu değildir. Bu bölgeler dışında yaşayan insanlar bolluk, bereket ve sefahat içinde de yüzmüyordur. Bu sadece bizim ülkemizin sorunu da değildir üstelik dünyanın sorunudur. En gelişmiş ülkeler bile gelir adaletsizliği ile baş edemiyor. Ha ne olabilir. Belki biraz az, biraz fazladır bizden. Her neyse. Ne dedik nereye geldik. Biz, röportaja dönelim.

Birleşik Kürdistan için şiirlerimiz olduğunu inkâr etmiyorum. Ama hayal etmeye devam edemeyiz. Irak parçalanamaz, diyen Talabani ve Batur röportajına.

Fakat son olarak paylaşmak istediğim son bir not.

Saddam; Amerikan işgal kuvvetleri tarafından idam edilmişti biliyorsunuz. Ve ben Saddam'ın İdama giderken dahi hiç bozmadığı mağrur, inançlı, dik duruşuna hayran kalmıştım. Bunu da anti parantez belirtmiş olayım.

Ve Talabani’nin dediği gibi Bush bir kahramandır evet.

Iraklı gazeteciden ayakkabı yiyen ve herkesin ayakkabısını fırlatmak için can attığı bir kahraman. Hepinize iyi okumalar. Sağlıcakla…

Bu ilginç röportajı merak ediyorsanız, tıklayın lütfen.

http://arsiv.sabah.com.tr/2009/03/16/haber,DCAEF6CFEA4B4CFEBD4EAE8C980B04B3.html

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..