Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Temmuz '11

 
Kategori
Kitap
 

Büyük Orfoz - Yaman Koray

Büyük Orfoz - Yaman Koray
 

1985 Baskısının kapak resmi, netten...


Kasım 1989 ... 

Türkiye'de yaşamaya başladığım ilk aylar. Mudanya Güzelyalı mahallesinde, bir apartmanın giriş katında kiralık ev bulmuştuk. Ev denize çok yakındı.Deniz kenarında bir evde yaşamak, benim için rüya gibiydi, daha öncesinde böyle bir hayal kurmaya bile cesaret edememiştim. Denizi ilk sekiz yaşlarında görmüştüm, manzara karşısında nefesim kesilmişti, deniz beni büyülemişti, hâlâ büyülüyor...Yeni evimizde hiç mobilya yoktu, yanımızda getirememiştik, Bulgaristan'dan zorunlu göç etmiştik. Geceleri, boş odada, yerde bir şiltenin üzerinde uyumadan önce, denizin sesini duyabiliyordum. Harikaydı... Kendimi, muhteşem bir yalıda yaşıyor hissediyordum...Bana öyle geliyordu. Gerisi pek önemsiz bir ayrıntıydı. Her şey, insanın beyninde başladığını o zaman yaşayarak idrak edebilmiştim. Dışarıdan nasıl göründüğümün bir önemi olmadığını anlamıştım, mühim olan benim gerçekte hissettiklerimdi.Deniz kenarında, bir yalıda yaşadığımı hissediyordum ve çok mutluydum. Dışarıdan, sefil bir muhacir gibi görünebilirdim, ama gerçek olan, benim öyle düşünmüyor olmamdı.Başka birilerinin, hakkımda düşündüklerini, benim açımdan, gerçeği, yansıtması imkansızdı, o boş odada, denizin sesi, bana bunu öğretmişti... 

 

Türkiye'de, bana her şey, ama her şey çok değişik geliyordu... Kendimi masal kahramanı gibi hissettim yıllarca. Seyyar satıcılar misal ilgi alanımdaydı, ilginç buluyordum, dillerinden hiç bir şey anlamıyordum, anlaşılamaz bir şeyler bağırıyorlardı...Seyyar satıcı hayatımda hiç görmemiştim, arabalarında ne kadar çok eşya sığdırıyorlardı...Deterjanlar, terlikler, meyveler, sebzeler...Hayretler içinde seyrediyordum...Seyyar satıcılardan bir şeyler satın almak hoşuma gidiyordu. Evin önünde alış veriş yapabilmek, benim hiç yaşamadığım bir durumdu, eğlenceliydi, aynı zamanda küçük alış verişlerden, satıcıları muttlu görebilmek hoşuma gidiyordu. 

Bir gün evde oturuyordum ve yine bir seyyar satıcının sesini duydum, her zamanki gibi, göremeden, çözemedim satılanları. Sokağa çıktım, at arabasının içinde, bir kısmı gazetelerle örtülmüş kasaların içinde küçücük balıklar gördüm. Çok şaşardım...Satıcı beni fark edince, at arabasını durdurdu ve balıklarla ilgili bir şeyler söylemeye başladı. Çoğunu anlayamadım tabii...Israrla satmak istiyordu... Ben de dayanamadım aldım. Balığın adını bilmiyordum, soramadım da. Hayatımda ilk kez, satılmak üzere, bu kadar çok taze balık görmüştüm...Yirmi beş (25) yaşımdaydım ve o yaşıma kadar sadece dondurulmuş uskumru ve bir kaç çeşit tatlı su balığı yemiştim...Satın aldığım balıkları anneme götürdüm. Canım anneciğim o da ilk kez görüyordu, onları nasıl temizledi bilmiyorum, sonrasında kızarttı...Önce kokusu aklımı başımdan aldı... Mmmmm...Böyle bir lezzet de varmış!Hayatımda yediğim en lezzetli balık olduğunu içtenlikle söyleyebilirim... Nefisti ! Az daha parmaklarımızı da yiyecektik...Muhtemelen yediğim balık hamsiydi. Hamsilere vurulmuştum...Bugün için de en çok sevdiğim balık hamsidir, bir Karadenizli gelini olarak, hamsi tavanın, en az gerçek bir Karadenizli kadar nefis hazırladığımı iddia edebilirim. Sonrasında pek çok balık ile tanıştım, sardalye, istavrit, kalkan, levrek, lüfer, çupra, karagöz...sayamayacağım kadar çok balık... 

 

En son yeni bir balık ile tanıştım, orfoz...Değişik bir tanışma oldu, bu balığı, bir kitabın sayfalarında tanıdım. Daha önce orfoz balığını hiç duymamıştım, fakat sayfaların içinde onu görebildim. 

Büyük Orfoz ve Koray Yaman beni farklı bir dünyaya sürekledirler..." Bodrum Yarımadası, Yalıkavak, Karatoprak, Gümüşlük...Yeni yeni, tek tük olgunlaşan mis kokulu mandalina bahçeleriyle dolu Gökova." 

 

Denize tutkun bir adam Metin... 

Çok güzel, dev bir balık, Büyük Orfoz... 

Ve bir kadın Ayla.... 

Bir kadın ve bir balık…arlarında alegorik bağlantıyı çok, ama gerçekten çok hoş kurabilmiş Yazarımız. 

 

Yazarın ismini, ilk olarak, Ali Gülcü'ye ait bir blogta (Blog No=283652 ) görmüştüm, fakat tam anlatılamadığı için okumaya kayda değer bulamamıştım. Daha sonra , Büyük Orfoz ile ilgili okuduğum başka bir yorum beni tekrar bir serüvene sürükledi...Yaman Koray kitapları pek çok kitapevinde tükendiğini ve yeni baskıları olmadığını öğrendim...Nasıl bulurum? sorusu ile benliğimi tanıdık, fakat anlatılamaz bir heyecan sardı. Kitabın, İkılâp Kitabevi, 1985 yılı 2. Basımını buldum ve İnternet yolu ile hemen sipariş ettim. 1985 yılında basılmış bir kitabı, internet yolu ile temin edebilmek...Rüya … bir hayali gerçekte yaşamak gibi bir şey. Kitabın ikinci kez basıldığı 1985 yılında henüz Türkiye'de yaşamıyordum, bir gün Türkiye'de yaşayabilmek gibi, net hayalim bile yoktu, böyle bir hayali kurmak bile hayaldi...1985 yılında, üniversitemizin, bilgi işlem merkezinde, dev büyüklüğünde ve sürekli arızaya geçen bilgisayarı anımsıyorum bu satırları yazarken , Fortran IV bilgisayar program dili ve ruhumun sıkıldığı anlar geliyor gözümün önüne, o zamanlar, bugün yaşadığımız bu global ağı, hayal etmek de hayaldi... Tarih, 17 Haziran 2011, sadece bir kaç tuşa basarak, internet yolu ile eski bir kitabı edinebildim ve sonrasında hakikaten çok büyük keyifle devrettim. 

 

Kitabı anlatmaya çalışıyorum, konu sürekli dağılıyor... Denizi, balıkları, doğayı, yaşamın kendisini ve tabii ki okumayı seven herkes bu romanı sever, en azından ben, öyle düşünüyorum. Ben okurken çok eğlendim. Yazı biçemine gelince, satırlar, çok çok eskilerde duyduğum bir Türkçeyi, anımsattı bana ; " pekiy", " uvalıyor", iğiliyor", "nah", "meret", " testekerlek"...Sözcüklerle her karşılaştığımda içimde kocaman gülümsedim ve kalemle işaretledim. 

Metin, deniz sevdalısı, şehirden uzak, teknesinde, gözlerden ırak, gösterişsiz, sade ve özgür yaşamayı seçmiş bir adam. Metinin düşüncelerini şöyle anlatmış yazar ; 

" Hiç bir şeyin anlamı yok. Ölümle sevgiden başka...Gerçek sadece onlar. Ölüm? Nasılsa tanıyacağım onu...Sevgi? Onu tabiatta buldum sadece. Hiç bir kadında rastlamadığım, ummaktan aramaktan bıktığım gerçek sevgi. Unutmak düşünmemek ise, ancak balık avlarken mümkün. Şu kafayı durdurabilmek ancak avda mümkün. Tamam mı? gerisi boş. Hepsi bu kadar" Denize tutkun bu insanın düşünceleriyle devam ediyor ;" Hiç bir şey yeni denize inen bir tekne kadar heyecan verici olamaz...Belki, bir de klasik müzik..." 

 

Tesadüf, bir gün, bu balıkadamın karşısına Ayla'yı çıkarıyor. “Ayla, süse, giyime kılıfa, dış görünüşe düşkün.Epey de tembel. Bu bir gerçek. Elini hiç bir şeye sürmüyor. Kahve , sigara, giyim kuşam!" ayrıca tiyatro seven Ayla'yı...Ne kadar hoş yazmış Yaman Koray, Metin’in Ayla hakkında düşüncelerini; " Hatırlıyor musun ne derdi?" Ben sinemayı sevmem, tiyatroyu severim. Neden ? Sinema karanlık. Kim görür onun şıklığını! Tiyatroda aydınlıkta, perde aralarında, herkes hayranlıkla onu seyredecek...Ne tuhaf, bir insanın içini derinleştirmeyi boş verip, dışını sergilemesi ne yazık!” 

 

Farklı dünyaları olan iki insanın ve yollarının kesişmesi… Ben romanı çok gerçekçi buldum ve çok sevdim.“Yapmacıksız, dümdüz” Metin ve "Geçek duygularını maskelemesini bile, hazırlıklı, planlı, terbiye, nezaket boyası altında, asıl çizgileri belli olmayan bir yüz" olan Ayla. 

 

Kendimi de tenzih etmiyorum elbette, fakat erkekleri, kadınlara kıyasla, her zaman daha gerçekçi bulmuşumdur ve buluyorum. Sevgilerini de, nefretlerini de, gözyaşlarını da…  

 

Romanda etkilendiğim sahnelerinden birisi; Bir tekne ve verilen bir söz…İnsanlar tutamayacakları sözleri neden verirler ki, kendime bazen soruyorum. Özellikle hiç talep edilmediği halde, öylesine verilen boş sözleri her zaman çok itici bulmuşumdur. 

 

Yine güzel bir roman okuma mutluluğunu yaşadım.Büyük orfoz… bir kadın… ve müthiş alegori…Yaman Koray, hakikaten güzel bir roman yaratmış, ben çok beğendim ve Yazarımızı rahmetle anıyorum. 

 

Tatil…Deniz…Kum…Güneş... O kadar çok özlemişim Ege’nin serin sularını ve bugünlerde tatil hazırlıklarımın arasında, beni etkileyen bu romanı ve bana düşündüklerini kendim için kaleme aldım ve sayfamda paylaşıyorum. Uzun güncemi romandan bir alıntıyla noktalıyorum: 

 

 

" Denizi çok özlemiş. En büyük sevgili şüphesiz. Ayrınılmaz.Tek ve gerçek. Kavuşmanın sevinci mi, tuzlu suyu yudumluyor. En olmayacak yerde duruyor. Sanki ilk dalışı gibi ne tuhaf...Renkleri, balıkları her şeyi uzun uzun seyrediyor". 

 

 
Toplam blog
: 144
: 1854
Kayıt tarihi
: 13.03.08
 
 

Doğduğum ve büyüdüğüm şehir Kırcali, Bulgaristan. Yıl 1964. Makina Mühendisiyim. Evli ve iki çocu..