Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Temmuz '07

 
Kategori
Haftasonu
 

Büyük şehrin girdabında alınacak huzurlu bir nefes: Ankara Kalesi

Büyük şehrin girdabında alınacak huzurlu bir nefes: Ankara Kalesi
 

Bir şehri tanımayı istiyorsanız, o şehrin tarihi mekanlarına ayak basmak, yüz sürmek ve oraları görmek en iyi yapılacak şeydir.

Ankara; siyaset kokan ve en tepede duran siyasileriyle anılan şehir… Ankara’ya gitme nedenlerimiz farklı farklı. Resmi işler, sağlık problemleri, üniversite okumak, alışveriş yapmak, sınava girmek, çalışmak ve daha birçok sebepten belki de birçok kez ziyaret ediyoruz Ankara’yı. Her gün size tepen bakan şehre birgün de siz kuşbakışı bakmak istemez misiniz? Her gün büyük bir koşuşturmacının yaşandığı ve gün geçtikçe daha da büyüyen bu şehrin nerede yerleşmeye ve gelişmeye başladığını hiç merak ettiniz mi? Belki de bu yazıyı okuduktan sonra merakınızın canlanmasına yardımcı olabiliriz? Galatlar tarafından kurulduğu tahmin edilen Ankara, birçok medeniyetin izlerini bıraktığı bir şehirdir. Ankara; sırasıyla Galatlar, Hititler, Frigler, Lidyalılar, Persler, Makedonyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlıların hakimiyetine girmiştir. Başkent Ankara bugün topraklarında barındırdığı bu medeniyetlerin bıraktıkları birçok eser ile geçmişin din, kültür ve yaşam tarzı mozaiğini sınırları içinde koruma mücadelesi veriyor. Ve Ankara Kalesi bu mücadelenin en güzel örneği olma özelliğini taşıyor. Hayatınızda birgün -ve o gün cumartesi olsun- kapalı alışveriş merkezlerine tıkınacağınıza, çantadan, kıyafete, takıdan, yastık, kilim… envai çeşit eşyayı ağız tadıyla pazarlık yaparak alabileceğiniz Ankara Kalesi esnafına yoluna bir düşün derim ben size.

Ankara Kalesi’nin tarihçesi
Birgün günesin doğuşunu izlemek isterseniz eğer, en güzel seyredilebileceğiniz yerlerden biri Ankara Kalesidir. Kale’nin Yapılış tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Kentte askeri bir garnizon bulunduran Hititler tarafından yapıldığı sanılmaktadır. Ancak bu düşünce arkeolojik verilere dayanarak doğrulanmamıştır. Hititlerden bu yana hep aynı yerde bulunan, Romalılar, Bizanslılar ve Selçuklular dönemlerinde birçok kez onarılan Ankara Kalesi, tepenin yüksek bölümünü kaplayan iç kale ve çevresini kuşatan dış kaleden oluşur. Eski Ankara şehrini çeviren dış kale surları kuzey-güney doğrultusunda yaklaşık 350 m, batı-doğu doğrultusunda ise 180 m. boyunca uzanır. İç kale yaklaşık 43.000 km2'lik bir yer kaplar. 14-16 m yüksekliğindeki duvarların üstünde çoğu 5 köşeli 42 kule vardır. Kale tarih içinde çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır. İ.Ö. 2. yy. başında Romalıların Galatya'yı ( Ankara yöresi) işgalinden sonra kent büyüyerek kale dışına taşmıştır.

Kale’den esen nostalji rüzgarı
Kale içinde değişik dönemlerden kalmış birçok eski Ankara evleri ilk göze çarpan yapılardır. Daracık sokaklarda sıralanmış evler arasında kendinizi kozmopolitin dışında yalnız ve huzurlu hissediyorsunuz. Şehrin tüm karmaşasından uzaklaşıp, kendi içinizde bir yolculuğa doğru yürürken bir anda “ abla bir bileklik alsana” diyen bir kız çocuğunun sesini duyuyorsunuz. Arnavut kaldırımlı taşın üzerine çömelmiş bu ufacık kız çocuğu, belkide kendi yaptığı bilezikleri satma telaşında ve siz onun için önemlisiniz. Kaleye doğru giderken dericiler, çantacılar, takı dükkanları, ahizeciler, antikacı dükkanları ve daha bir çok alışveriş alternatifiyle karşı karşıyasınız. Dericiler çarşısından hediyelik ya da kendinize uygun fiyata cüzdan ya da çanta almanız olası. Antika dükkanlarında 60’lı yıllardan kalma kıyafetlere el sürmek bile sizin içinizi ürpertmeye ve tarihi hissetmenize yetiyor. Şehir merkezine; çantalar, ahizeler, hamaklar ve daha birçok şey buradan gidiyor. Hani nasıl diyoruz “outlet” bunlar. Hiçbir şey almasanız da özellikle cumartesi günleri o kalabalıkta kendinizi bambaşka bir hayatta hissedebilme şansına erişiyorsunuz. Kaleye doğru yürürken kapısına yaklaştığınızda yanı başınızda bir sürü erkek çocuğu birikiveriyor. “Abla Fransızca, İngilizce, İtalyanca kalenin tarihini anlatayım. Gezdireyim seni.” Yöre halkı o kadar içli dışlı olmuş ki, çocuklar bunun sayesinde yabancı dil öğrenmişler. Düğmeye basıyormuşsunuz gibi başlıyorlar konuşmaya. Belki de kendileri bile bilmiyor ne anlattıklarını, konuşmanın arasında yanlışlıkla bir şey sorsanız vay halinize bozdunuz konsantrasyonunu çocukların. Karşılıksız değil tabi bu ezberin sonu para istiyorlar sizden.

Kale, Ankara'nın gerek tarihi ve kültürel dokusu, gerekse mimarisiyse belki de en az bozulan nadir örneklerinden birisidir. Birçok insana ilham kaynağı oluşturacak, birçok sanatçının kendisini besleyebileceği nadir mekanlardan biridir. Çocukların cıvıltıları arasında, koskoca Ankara ayağınızın altında. Sanki her gün içine aktığınız o hengamenin son bulduğu nokta, sanki hayat o kadar da modern olmasaydı dedirten yer, sanki biz böyle daha mutluyduk diye söyleneceğiniz doruk. Kalenin en tepesinden baktığınızda bir bulmacanın içine giriyorsunuz sanki. Her gün yürüdüğünüz semtleri, gezdiğiniz yerleri, en tepeden tahmin etme zevkine erişiyorsunuz. Hayat bir yerlerde akıyor farklı farklı şekillerde. Gelişen teknoloji çağı, yaşanan siyasi bunalımlar, modernleşme çatısı altında gittikçe yozlaşan toplumsal değerler, tükenen insan ilişkileri, vs. her şey biçim değiştiriyor. Komşumuzdan bir fincan kahve dahi isteyemediğimiz bir yalnızlığa dönüşüyor hayatlarımız. Ve bir gün bir yerlerde geriye doğru saymak gerekiyor. Geriye doğru bakmak gerekiyor. Kaybettiğimiz bir şeylere bakmak ve aslında hala kaybetmediğimiz bir şeyler olduğunu anlamak gerekiyor. Bir hafta sonu Ankara Kalesi’ne çıkın ve oradan bakın hayata. Kale içindeki dükkanlara girin, insanlarla konuşun, alışveriş yapın, pazarlığın alasına girişin ve sakın fotoğraf makinenizi yanınızdan eksik etmeyin ki bu tarihsel şöleni hatıralarınız arasına yerleştirin.

 
Toplam blog
: 44
: 1870
Kayıt tarihi
: 27.07.07
 
 

Anadolu Üniversitesi, İletişim Bilimleri Fakültesi, Basın-Yayın Bölümü mezunudur.        ..