Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Nisan '22

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Büyük Türkiye Ama Nasıl?

Bugün ülkemizde, kanımca, tüm siyasal partiler hedeflerini Türkiye’yi ekonomik olarak büyütmek ve kalkınmak üzerine oturtmuşlardır.

Ama gelgelelim...

Bunca yıllar geçti ülkemizde bence ne iç barışı yakalayabildik ne de huzuru...

Bunları havanda su dövmek için yazmıyorum.

Hep biz neden ötürü övünürüz?

Hangi özelliğimizle kıvanç duyar, bölgemizdeki az gelişmiş ülkelere model olurduk?

Türkiye Devleti, rejim olarak “Cumhuriyettir.”

Ama dikkat ederseniz senelerce gelip geçen iktidarlar ekseninde hep bizler, rejimimizin tehlikede olduğu vehminin içimizi kemirip çürütmesine sadece tanıklık ettik.

Kafamızda çizdiğimiz bir şablon var; ve buna göre hem ülkemizi hem de dünyayı yorumlamaya veya algılamaya çalışıyoruz.

Evet, Türkiye Cumhuriyeti, Irak için de Afganistan için de diğer mazlum Ortadoğu ülkeleri için de model ülkedir; kabul ediyorum.

Ama nasıl bir model?

Laik...

Demokratik... Hukuk Devleti...

Tamam da demokratik bir toplumda, her şeyden önce farklılıklara saygı duyulur. Hoşgörü tavan yapmış olur. Kabul etmesen de karşı fikir ve düşüncelere tahammüllü olmayı bilirsin.

Çağdaş bir devlette...

Her şeyden önce...

Demokrasi dediğimiz zaman, artık klişe tanımlamalarla kavramı geçiştirmiş oluruz.

Hava ve su kadar önemli bir enstrümandır demokrasi...

 

Çok seslilik ve çok kültürlülük olmadan, bir ülkede demokrasinin olgunluğundan ve tüm kesimleri kuşattığından bahis açabilir miyiz? Evet, ulus devletler, vatandaşlarını üst kimlik üzerinden aidiyet ile ülkesine rapteder. Öte yandan ulus devletler demokrasi mekanizmasıyla yurttaşlarının alt kimliklerinin kültürel değerlerini yaşatmalarına da izin verir. Ama bu her halde ülkesinin bütünlüğüne zarar verecek eylem ve düşünce içinde olmaya da cevaz vermez.

İşte Türkiye’nin sıkıntısı nedense olgunlaşarak doğru düzgün bir tartışma ortamını yeşertememesidir. Evet, insanların varlık nedenlerine istinaden ideallerinin ve ideolojilerinin olması, yaşamlarını ve geleceklerini bu hâkim ideoloji üzerinden tanzim etmesinden daha doğal ne olabilir?

Denge olmadan bu bahsettiğimiz olgunun hayat bulması zorlaşıyor. Türkiye’de yadsınmayacak gerçek, toplumumuzun muhafazakâr ve daha Batılı değerlerle yaşamlarını idame eden iki katmandan terkip olmasıdır. Zaten bunda da bir gariplik yok.

Senelerdir anlayamadığım husus, ideolojiler ve fikirlerin neden Türkiye’yi daha müreffeh bir toplum yapmak için yarıştırılmamasıdır! Herkesin yekpare bir biçimde robot gibi olması düşünülemez. Öte yandan sürekli sahip olduğumuz rejimimiz itibariyle Ortadoğu bölgesinde biricik ve tek olduğumuzu papağan gibi tekrarlamamıza rağmen, yıllardır içine saplandığımız ne “orta gelir tuzağından” ne de düşük düzeyli demokrasi liginden kurtulabiliyoruz.

Eğitim ve öğretim sıralarında öyle tekbir örnek olarak yetiştirilmişiz ve daha sonraki yaşam süreçlerinde çevreden edindiğimiz kalıplaşmış bilgi ve değerler yüzünden hemencecik farklı bir kişi prototipi ile karşılaştığımızda, derhal ya “hain” ya da “mürteci” kılıcını çekiveriyoruz.

 

Cumhuriyet rejiminin yaratacağı insan profili böyle mi olmalıdır? Cumhuriyet rejiminin temelinde, aydınlık yarınlar için akletmek yok mudur? Düşüneceksin, sorgulayacaksın...

Evet, cumhuriyet rejimi Batılı değerlerde modern vatandaş oluşturmak için devrimini ve inkilâplarını yaşama geçirmiştir. Bugün Türkiye’de doğru düzgün farklı cenahlarda yer alan politikacıların bir araya gelerek, ülke sorunlarının çözümünde iki kelam edecek kadar birbirlerine sabırları yok.

Sonra hep hayıflanıyor duruyoruz!

Ne olacak bizim hâlimiz diye?

Zihin konforlarımızın dışına çıkmadıkça, daha çok hem düşük demokrasi liginde hem de orta gelir tuzağında debelenip dururuz!

 

 
Toplam blog
: 706
: 83
Kayıt tarihi
: 18.05.16
 
 

Ben, Uludağ Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü mezunuyum. Şuan için öze..