Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Temmuz '14

 
Kategori
Deneme
 

Büyükler için masal (Büfenin yeni Misafirleri)

Büyükler için masal (Büfenin yeni Misafirleri)
 

zavallı kül tablası


Büfe sakinleri fısır fısır büfeye yeni konan porselen kül tablası ile cam kül tablalarını merak ediyordu.

Herkes büfenin en eskilerinden gümüş şamdanla, çeşmibülbüle kaş ve göz işaretiyle “kim bunlar?” diyordu.

Çünkü birçoğu bu yeni gelenleri ilk kez görüyorlardı. Yeni misafirlerin değişik bir kokusu vardı. O koku dikkatlerini çekmişti.

Çünkü yeni gelenler büfeye konduğunda kokuları büfe sakinlerinin genzini yakmıştı; o nedenle bu kokuyu da merak ediyorlardı.

Çünkü geçen gün onlardan önce yeni şarap kadehleri büfeye konmuştu. Ama hiç kokmamışlardı.

Onun için hepsi işaretle özellikle ‘büfenin en eskisi’ gümüş şamdana bakışlarıyla “kim bunlar?” diye soruyordu.

Bu sırada porselen kül tablası ve cam kül tablaları bunlardan habersiz yeni yerlerinin keyfini çıkarıyordu.

Ev sahibi sigarayı bıraktıktan ve gelen konuklara da sigarayı yasakladıktan sonra onları bir güzel yıkamış, sigaraların bıraktığı izleri de uğraşa uğraşa çıkarmış ve güzelce kurulayıp büfeye koymuştu.

Onlarda artık büfe süsü olacaklardı. İşte bunun keyfiyle gözleri bir şey görmüyordu.

Onun için büfe sakinlerinin kendilerini merak ettiğini; birbirlerine işaretle “kim bunlar?” diye sorduğunu fark etmemişlerdi.

Büfenin en eskisi olan gümüş şamdan “öhö öhö” diye gırtlağını temizledikten sonra bunlara “Hoş geldiniz. Afedersiniz sizi daha önce salonda sehpa üstünde görüyorduk. Şimdi nerden icap etti de buraya kondunuz?” dedi.

Diğer büfe sakinlerinin hepsi gümüş şamdanı saygı ve hayretle dinliyordu. Çünkü o söyleyince hepsi bu yeni misafirlerin daha önce salonda sehpa üzerlerinde olduğunu hatırlamıştı.

Porselen kül tablası ve cam kül tablaları bu soru üzerine birbirine bakıştı. Bakışarak porselen kül tablasının sözcü olmasını kararlaştırdılar.

Porselen kül tablası gümüş şamdana “Sağ ol kardeş. Söylediğin gibi biz bu eve geldiğimiz zamandan beri hep salonda, odalarda, balkonda sehpa, masa üstlerinde dururduk. Çünkü bizi kül tablası olarak imal etmişler. Çok değişik türlerimiz vardı. Şimdi burada olmayan paslanmaz çeşitlerimiz sanırım mutfakta bir yere kondular. Bizim görevimiz ev sahibimiz ve konukları sigara içerken onların yanan sigaralarını ve sigara küllerini taşımaktı. Yıllarca bu görevi yaptık. Sigara dumanından mafoluyorduk. Nerdeyse biz de nikotin bağımlısı oluyorduk” dediler.

Büfe sakinleri çıt çıkarmadan porselen kül tablasını dinliyordu. Hepsi “az kalsın biz de nikotin bağımlısı oluyorduk” sözüne takılmıştı.

Bunu anlayan porselen kül tablası gümüş şamdan daha bunu sormadan “tabi siz nikotin ne bilmezsiniz. Çünkü siz büfede olduğunuz için televizyon da dinlemezsiniz. Bizim de bunca çileye karşı tek keyfimiz televizyon seyretmek oluyordu. Çünkü hem ev sahibi hem konuklar televizyonda özellikle dizi seyrederken sigaranın birini söndürüp birini yakıyordu. Biz de onlarla birlikte dizi tiryakisi olmuştuk. Neyse yine televizyonlar sigaranın zararlarından sıkça bahsetmeye, içindeki nikotinin kanser yaptığını söylemeye ve sigara bırakma kampanyaları açmaya başlayınca sonunda ev sahiplerimiz biraz geç de olsa ikna oldu ve sigarayı bıraktılar. İşte o nikotin korkusu; en çok da kanser korkusu sigarayı bıraktırdı. Çünkü o nikotin en çok da çocuklara zarar veriyormuş. Ev sahibi en son bunun farkına varıp ikna olunca sigarayı hemen bırakmıştı. Ondan sonra eve gelen konuklara da sigarayı yasaklayınca artık bize salonda ihtiyaç kalmamıştı. O nedenle bizi güzelce yıkayıp kuruladılar ve buraya koydular. Siz de fark etmişsinizdir, ne kadar yıkadılarsa da üzerimize sinen nikotin kokusu hala var” dedi.

O böyle deyince en çok kristal süs eşyaları paniğe kapıldı. “Eyvah!” dediler. “Sizin nikotin kokunuz bizi de kanser yapmasın” diye feryat ettiler.

Cam kül tablası söze girdi “yok kardeş; onun kokusu değil dumanı kanser yapar korkma” deyince kristal süs eşyaları hem diğer büfe süsleri derin bir oh çektiler.

Orada paniğe kapılmayan yalnızca şarap kadehleriydi. Çünkü onlar da konuk gelince arada sırada alınıp masalara şarap servisinde kullanılırken sigara kokusunu duymuşlardı. Hepsi porselen kül tablasını dinleyince hem ona hem de cam kül tablalarına canları acıdı.

Çeşmibülbül söze girdi. “İyi kurtulmuşsunuz kardeşler. Sizin namınıza sevindik. Gerçi buradan televizyon seyredilmiyor. Ama onun için de üzülmeyin. Biz burada canımız sıkılırsa sessiz sinema oynayıp vakit geçiriyoruz. Siz de öğrenirseniz seversiniz” dedi.

Çeşmibülbülün bu sözüne hep birlikte gülüştüler ve yeni gelenler, eskiler büfede kardeş kardeş yaşayıp gittiler.


                                      


 

 
Toplam blog
: 182
: 232
Kayıt tarihi
: 12.02.13
 
 

Sanat Enstitüsü yapı bölümünden 1967 yılında Denizli'den mezun oldum. Buca Mimar Mühendislik Özel..