Büyüklere masallar.

Bu gün sizlere dört ayrı masal anlatacağım;

Yıllar önce, işin uzmanına sormuşlar ’Deli nedir?’ diye, uzman cevap vermiş ; ’Kişi hırslıdır. Çocuk yaşta hep arkadaşlarından önde olmak ister. Okulda birinci, sporda birinci, cemaatte önde olmak ister. Hepsinde istediğini elde eder ama bunlarla yetinmez. Okulunu bitirir asistan, doçent, profesör olmak ister. Olur ama, bunlarla yetinmez. Milletvekili, bakan, başbakan, hatta cumhurbaşkanı olmak ister. Şansı yardım eder cumhurbaşkanı olur. Ama insanoğlunun hırsı bitmez. Başkan, padişah, peygamber hatta Tanrı olmak ister. İşte o zaman bir ’hiç’ tir. ’deli’ diye bana getirirler. Tedaviye alırım.

Hırs kişilere mahsustur ve fazla hırs iyi değildir. Demokrasiler kişilerle değil, siyasi partilerle yürütülen uzlaşma rejimidir.

Ağustos böceği yaz boyu vur patlasın çal oynasın eğlenmiş, gününü gün etmiş, karınca ise çalışmış durmuş, kışlık yiyeceklerini depolamış. Kış gelmiş karınca yuvasında sıcak sıcak otururken kapı çalmış. Karınca içinden ’işte ağustos böceği geldi. Yiyecek isteyecek, yaz boyu çalışmadı, saz çaldı. şimdi de bana muhtaç’ diye düşünmüş. Kapıyı açmış ki, o da ne; Ağustos böceğinin altında son model bir araba, sırtında pahalı bir kürk. Karınca şaşkın şaşkın bakarken ağustos böceği karıncaya seslenmiş; ’Komşum, havalar soğudu da ben özel uçağımla, sıcak ülkelere gidiyorum. İstediğin bir şey var mı? diye sormaya geldim.’

Günümüz uygulamasında bu masala yoruma gerek yok sanırım.

Padişaha iletmişler; ’ Padişahım son vergilerle halk çok mutsuz görünüyor’, padişahın yüzü gülmüş ’ güzel, o zaman biraz daha vergileri arttırın’. Bir kaç ay sonra tekrar gelmişler. ’padişahım vergileri arttırdık ama halk öfkeli, patlayacak halde’, padişah yine gülümsemiş ’güzel, bir miktar daha arttırın vergileri’. Vergiler tekrar artmış ve görevliler bir kaç ay sonra tekrar padişaha gelmişler. ’Efendimiz vergiler halkın hiç umurunda olmadı, halk gülüyor. Her gece eğlencede, vur patlasın, çal oynasın, iş yok, uğraş yok, hep eğlence, hep gülüyorlar’, padişah endişelenmiş; ’Aman, aman durum yaman, hemen vergileri indirin, piyasaya para sürün, yoksa durum tehlikeli, , ’

Bugün, magazin haberleri birinci sırada, vur patlasın çal oynasın gidiyor, lüks araba satışları arttı, eğlence mekanlarında yer yok, işsizlik artmış, esnaf kan ağlıyormuş, iç ve dış borçlar rekor seviyede, halk devleti idare edenlerin çıkardığı kanunlarla şans oyunlarında deva arar hale gelmiş ne gam, padişahım sen çok yaşa.

Sarayın bahçesine bir bebek bırakılmış, padişah bu bebeği almış kendi oğullarından biri gibi büyütmüş. Zamanla bebeğin annesini merak eder olmuş. Ülkenin dört bir yanına haber salmış; ’kim bebeğin anası olduğunu ispatlarsa sarayda sultanlar gibi yaşayacak, yalan söylediği anlaşılırsa en ağır işkenceleri görecek, zindanlarda çürüyecek’, ferman dört bir yana ulaşmış ancak çocuğun annesi olduğunu iddia eden sadece iki kadın ortaya çıkmış. Padişah hangisinin gerçek anne olduğuna bir türlü karar verememiş, sonuçta; ’çocuğu tam ortadan ikiye bölün her bir parçanın yanına da yüz altın koyun, kadınlara parçaları verin gitsinler’ demiş. Birinci kadın sevinerek yüz altını almış, ikincisi ise ’ben çocuğun annesi değilim, ne olur çocuğa zarar vermeyin diyerek ağlamaya başlamış’ bunun üzerine padişah işte ’gerçek anne budur’ diyerek çocuğu annesine teslim etmiş, anneyi saraya almış.

Ülkenin gidişini karanlık görerek, birleşme veya güç birliği önerileriyle boşa vakit geçiren partilerimiz bu masalı iyi okumalı, ’her fedakarlığı yaparız’ derken bir seçime girmekten hiçbir karşılık beklemeden vazgeçebilir misiniz? ’ Ülkeyi düze çıkarmak için bu seçime ülke çapında katılmıyoruz. diyebiliyor musunuz?

Cevabınız evet olduğu zaman, halkı, ülkenin selameti için, güç birliğini istediğinize inandırabilirsiniz. Ancak, seçime az bir zaman kaldı boş hayallerin peşinden koşmak yerine halka gerçek toplumsal projeler sunmanız daha akılcı bir yol olacaktır.