Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '06

 
Kategori
Futbol
 

Büyüklüğünün farkında olmak

Büyüklüğünün farkında olmak
 

Fenerbahçe 'nin şampiyonlar ligi ön elemesi maçının en anlamlı yanı iki sevgilinin buluşmasıydı. Evet Fenerbahçe ve Fenerbahçeli dün akşam kavuştular. Son buluşmalarında da tabelada aynı skor yazıyordu maç bittiğinde. 4-0

Dün akşamki maçı futbol analistleri gibi masaya yatırıp yok 4-3-1-2 oynadı, yok çift ön libero oynadı, yok çift forvet oynadı gibi doktor reçetesine yada tanısına benzer terimler ve kavramlarla anlatmak doğru olamaz. Dün akşam bir duygu fırtınası vardı. Acı ve hüzün vardı. Deniz için üzülündü. Merak vardı, acaba Tümer naklini Fenerbahçe dokusu kabul edecek miydi?... Özlem vardı, şok bir sezonun ardından geçen 2,5 aydan sonra ortadan yok olup giden sevgilisini görmenin heyecanıyla yanıp tutuşan 45.000 mecnun vardı. Kimsenin rakibin zayıflığı ile güçsüzlüğü ile ilgilendiği falan yoktu. Bu bir buluşma maçıydı. Aynı zamanda Devler Liginin antresiydi. Sahadaki futbolcular da, yöneticiler de, teknik heyet ve taraftar da bu antrede olduğunun bilincinde rakibinin kim olduğunu düşünmeden tam konsantre vaziyetteydi.

İşte bu açıdan baktığımız zaman Fenerbahçe 100.yılı için tam not aldı diyebiliriz. Zayıf rakibini hiç bir zaman küçümsemedi ve gerekli ciddiyeti sahaya yansıtarak klasik ayağa pas yaparak olgun ataklarla sabırlı bir şekilde sonuca gitti. Tipik bir Avrupa maçıydı. Güçlü ile güçsüzün karşılaştığı. Güçsüz şöhret peşinde koşarken, güçlünün ise gücünü gösterdiği bir Avrupa maçı. En zor olan mutlak favori iken, hele hele bir de kadronuzda dünyada tanınmış oyunculara sahipseniz rakibinizin motivasyonu daha yüksek olur. Sürprizin doğasında vardır bu. Geçen sene ülkemizde yaşanan ön eleme krizlerinden de hatırlayacağımız gibi. Favoriler favori olmanın ağırlığı altında ezilmişlerdi.

Fenerbahçenin dün geceye damgasını vuran en önemli özelliği buydu. Büyük olduğunun ve favori olduğunun bilincinde hiç strese girmeden sabırlı ve kontrollü şekilde hücum organizasyonları denemesi hem de kendini yormadan Büyüklüğünün farkında olduğunun göstergesiydi. Tıpkı bir Barcelona, bir Real Madrid ya da bir Milan gibi.

Aslında bu biraz da Daum'dan miras bu takıma. Zico da bu mirası eksiklerini doldurur şekilde kullanıyor. Herşeyden önce futbolcularına biraz daha özgür oynamalarını tavsiye etmiş gibi görünüyordu. Ziconun önem verdiği şeyin futbol olduğu zaten futbolculuk döneminden bilinen bir şey. Zico futbolu sanat gibi görüyor. Ve sanatçılarına da renk kısıtlaması ya da makam kısıtlaması yapmıyor. Sanatın gerektirdiği her şeyi kabiliyetlerine adapte etmelerini istiyor onlardan.

Bu yolda her şey var. Kazalar da olacak. Ancak Türk Futbolu hatta Avrupa Futbolu Zico ile yeni bir sayfa açabilir. Haberiniz olsun.

Muhteşem Yunanistan savunmasının, muhteşem İtalyan savunmasının şampiyonluklarının yerini hücumcuların alacağı günler yakındır. Bu Zicoyla mı olacak, diyenleri şimdiden yorum kutumda görür gibiyim.

Evet Zicoyla olacak. Bugün 27 Temmuz 2006.

 
Toplam blog
: 85
: 1006
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

1971 yılında Ankara'da doğdum. İzmir'de yaşıyorum. En büyük tutkum FutBol. Ve tabi ki Fut-Bol da bil..