- Kategori
- Deneme
- Okunma Sayısı
- 124
Büyümek, gurbettir

Bu aralar nerede bir “doğal mutluluk” karesi görsem , “ yaşamak işte budur derken” buluyorum kendimi. Daha çok çocukların mutluluğuna kilitleniyor, feyz almaya çalışıyorum o doğallıktan ve yapay olan her unsurdan arınmış olmaktan.
Düşünen insan özgürlüğünü kimseye vermeden, yaşadığı anları değerlendirebilen ve her gün gelişim içinde olan, bir günü diğerine denk olmayan insandır. Baktığı, izlediği, gördüğü her ayrıntıdan ders alabilmekse, bilgeliği arttıran başka bir yoldur.
Dün akşam bir haber programında, Bitlis’e yağan kardan sonra, okulu kar altında kalan çocukların, öğretmeniyle birlikte okulun çatısındaki karları büyük bir azimle temizlerken “yaşamak budur işte” derken buldum kendimi. Yaşamak mücadele etmektir. Önceden, ayağında botları olmayan, sırtında montu bulunmayan bu çocuklara acırdım, oysa onlar karın soğuğunda, kazaklarının içinde o kadar mutlu görünüyorlardı ki onların ışıl ışıl gözlerine baktıkça acıma duygumdan bir kez daha utandım. Karın yüksekliği evlerin boyuna kadar ulaşınca, okul dönüşü evini bulamayıp yanlış eve giren çocuklar, bir de damlardan yürüyerek eve gittiklerini, yakınmadan, sızlanmadan anlatıyordu. Çocukluklarına nasıl güzel bir anı bıraktıklarının farkında değillerdi daha. Sınıf içindeki sobayı kendileri yakan, ders bitiminde sınıflarını yine kendileri temizleyen bu çocuklar ileride bir gün, sıkıcı şehir ve iş hayatı içinde o günleri özlemle anacaklarını bilmiyorlardı henüz. Doğayla mücadele etmenin kişiliklerine kattığı gücü, ileride yapay bir yaşamda, doğadan uzak kalınca anlayacaklardı. Rutin günler anıdan yoksundur, farklı duygular yaşadığın anlardır en unutulmaz zamanlar.
Çocuklarımıza hatırlayacakları ne kadar anı imkânı veriyoruz? Onları korumak ve kollamak adına hiçbir mücadele alanı bırakmıyoruz. Çocuğunun bulunduğu okul servisinin, anaokulu girişine kadar gelmesini isteyen bir veliye, neden bunu istediğini sorduğumda, “soğukta üşümesin, yağmurda ıslanmasın” demişti. Steril ortamlarda, saksıdaki çiçek gibi büyüttüğümüz çocuklar, neden yağmuru teninde hissetmiyor, parmak uçları uyuşana kadar üşümüyor, yüzü elma gibi kızarana kadar güneş altında koşturmuyordu?
Hindistan’da bir nehirde manda sürüleriyle yüzen çırılçıplak çocukların, mandaların üstünden denize dalışlarının bir fotoğrafına tanık olmuştum. “Yaşamak budur işte” derken buldum kendimi. Yaşamak özgürlüktür, arınmaktır yüklerden ve anadan üryan yüzmektir huzur denizinde…
Hayatı yaşamak mutlu anların toplamından başka bir şey değildir. Mutlu geçen bir çocukluktan daha çok sığındığımız ne olabilir? Çocukluğumuz anavatanımızdır ve büyümek gurbettir hepimize.
Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.
