Büyümemizi, güçlenmemizi önleyenler kimler?

İktidar sözcüleri başarısızlıklarını örtme, olayları küçültme, kendilerini savunma,

Dikkatleri başka yöne çekme, vatandaşı avutma eğilimindeler...

Neymiş?

Büyüyormuşuz, güçleniyormuşuz da,

Bunu engellemek için ayağımıza “terör” ve “bölücülük” çelmesi takıyorlarmış.

GÜNAYDIN!

Siz bunu bilmek, bunu söylemek için mi o zirvelerdeki koltukları işgal ediyorsunuz?

Ekranlarda saatler boyu bunları söylemek için mi çene çalıyorsunuz?

Millet bunu asırlardır biliyor zaten.

Siz, başımıza bu belâları kim sarıyor, onu söyleyin!

Yalnız, kaçamak yapmayın.

Suriye falan demeyin!

Suriye, doğru adreslerden biri olsa bile Türkiye’yi engellemeye gücü yetmez.

Esad’ı geçin, esasa gelin!

Türk-İslâm âleminin “ezelî” ve “ebedî” düşmanları kim?

Bunları açıklayın!

x   x   x

TÜRK VE MÜSLÜMANLIĞIN EZELÎ DÜŞMANI BATI’DIR

Atalarımız yüzyıllar boyu onlarla savaştı.

Cemil Meriç’in deyimiyle, Osmanlı, Avrupa’yı 300 sene kovaladı.

Sonra, devran döndü, Batı, Osmanlı’yı 300 sene kovaladı.

20’nci asrın başında, Batı’ya Amerika eklendi. Şimdi, Osmanlı’nın vârisi Türkiye Cumhuriyeti’ni birlikte kovalamak istiyorlar.

Türk’ü, Orta Anadolu’ya hapsetmek için ona bir sınır çizdiler: SEVR

Türk, Sevr’i yırttı attı.

Kavga budur: Türk’ü Orta Anadolu’ya sıkıştırmak!

Başımıza bin türlü belâyı sarmak bunun içindir.

Gelin, adını koyun: “Bölücülük” ve “terör” belâsını başımıza saran ABD+AB’dir. Onların desteği olmadan “örgüt”ün yaşamasına imkân ve ihtimal yok.

Bunun böyle olduğunu bilmemeniz mümkün mü?

Böyle olduğu halde,“Batı’yla müttefikiz”, “satratejik ortağız” diyorsunuz.

Bizi bölmek, işimizi bitirmek isteyenlerle nasıl “stratejik ortak” olabiliriz?

Bunun adı “gaflet ve dalalet” değilse nedir?

Eğer samimiyseniz, eğer meseleleyi çözmek istiyorsanız, yapacağınız ilk iş “Amerika’ya rest” çekmektir.

Amerika’ya rest çekmeden, istediğiniz kadar nutuk çekin!

Hikâye!

Terör de, bölücülük de yerinde durur. Kaldığı yerden devam eder. Türkiye kaybeder.

x   x   x

TESADÜF DEĞİL!

Ekranlarda işin özüne girilmiyor, “geyik muhabbeti” yapılıyor. Misâl;

“Bu kadar çok patlayıcı nereden geliyor, nasıl muhafaza ediliyor?

Yüzlerce kilometre öteye nasıl yakalanmadan taşınıyor?

Çalınan araç, 4,5 aydır neden bulunamıyor?

İstihbarat olduğu halde, polisin burnunun dibine kadar nasıl yanaşabiliyor?” gibi suallere cevap aranacağına; saldırı öznesi ilimizin “tesadüfen” seçilmediği, bu yöremizin ne kadar “jeopolitik ve jeostratejik” bir öneme haiz olduğu falan konuşuluyor...

Adana, Antakya, Antalya, Osmaniye, Giresun, Tokat, Malatya, Trabzon, Foça ...Vs.

İzmir, Ankara ve İstanbul’un adı belli zaten...

Ve nihayet Gaziantep...

Bunlar “tesadüfen” seçilmemiş!

Acaba, hangi yöremizin siyasî ve askerî önemi yok?

Bana bi deyiverin hele, hangi ilimize saldırı olursa “tesadüfen” seçilmiş sayacaksınız?

22 Ağustos, 14:00