Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Aralık '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Buz gibiydi karyolamın demirleri...

Buz gibiydi karyolamın demirleri...
 

Ayda Ayda sevgili Ayda!

Meğer sen ne çok haklıymışsın...

Yazım tarzında, ATAERKİL bir toplumu erotizm bombardumanına tutarak, erkek milletinden hıncını çıkarmayı çok ustaca başaran CESUR BLOGERLERDEN BİRİDİR AYDA...

Israrla üzerlerine gider, köşeye kıstırmak istercesine...

Bunu özellikle yapar,

ÇOK OKUNMAK İÇİN ÖZEL BİR ÇABA OLABİLECEĞİNİ ASLA ZANNETMİYORUM.

Ona çok da hak veriyorum.

Bir yazısında çok tıklanan yazılarda geçen en ufacık bir tahrik kelimesenin nasıl OKUNURLUK KAZANDIĞI gerçeğini vurgulamıştı buna ben biraz gülmüş ve bundan henüz üç saat öncesi, AMAN AYDA ABARTMA! diye de sitem bile etmiştim.

Ben ismini vermeyeceğim, çok ciddi bir edebiyat sitesinde yazmaktayım, şiir paylaşımı ağırlıklıdır ayrıca çok da elit insanların yazıp çizdiği şık bir platformdur.

Az önce o siteyi açtım, okunurluk oranına şöyle bir göz atayım dedim.

Bir şiirin okunurluk oranı; özellikle dikkatimi çekti.

1520, en ciddi ve benim bile tamam kızım şimdi, HAMDIN PİŞTİN OLDUN ARTIK!
dediğim nitelikte bir çok şiir hiç okunmadan, yetimler gibi yapayanlız dururken, neden bu şiir?

Şiirin başlığına baktım.

Hımmmmmmmm!

KARYOLA KELİMESİ VARMIŞ.

Aman da aman!

Ne umdu ki okurlar?

BUZ GİBİYDİ KARYOLAMIN DEMİRLERİ! Başlığında, erotik bir düzmece mi acaba,
beni aldı bir gülme ki sormayın.

Şimdi tabloyu bir gözünüzün önüne getirin.

Gözü karyola kelimesine takılan bir insan şiiri açar, neler umar kimbilir, sadece KARYOLA kelimesi yeterlidir.

TAHRİK UNSURUDUR!

Cezası boş yere şiir tıklatmaya, müebbetle başlamalı bence...

AŞAĞISI KURTARMAZ BU SUÇUN!

Bir avuç gökyüzü arayışlarındaki idealist memleketim benim...

Aklı uçkurunda

İşin komik yanı da o şiir,

ÇOCUK ESİRGEME KURUMLARINDA YETİŞEN bir çocuğun, sevgisizlikten üşüyen dizeleriydi!

BAKSANIZA HAYAL KIRIKLIĞINA!

Şimdi daha bir beşe katlanmaz mı?

Ne umulur ne çıkar, şiir sonuna kadar okundu mu acaba?

ZANNETMİYORUM.

Bu ne biçim karyola ya! İçinde kahkaha yok, parfüm de kokmuyor, dantelli iç çamaşırları da yok! fantazi umarken, ne çıktı tüh ya zaman kaybıdır resmen!

SATIR ARALARINDAN, kadın teni yerine çocuk çığlığı çıkan bir karyola.

GÜLMEK Mİ LAZIM AĞLAMAK MI!

İŞTE memleketimden insan manzaraları...

AYDA, sen haklısın, yaz yaz, dilediğince yaz, sen haklısın dostum.

SAKLANDIKÇA KONUŞULMADIKÇA MERAK, ARTIYOR, BÜYÜYOR, DEVLEŞİYOR...

İşte tıklama rekorlu malum şiirim=

BUZ GİBİYDİ KARYOLAMIN DEMİRİ
========================


Ah bir sıcak yuvam olsa benim de,
diğer çocuklar gibi.
Akşamları top oynadıktan sonra,
açacak bir kapım,
yatacak sıcacık yatağım,
ve yanağıma ılık bir öpüş
kondurarak,
-İyi geceler yavrucuğum!
diyerek,
yorganımı üzerime örten bir babacığım.

Ah bir sıcak yuvam olsa benim de,
Hani babacığım olsun demiştim ya az önce,
bana kızsın bağırsın isterse,
hatta kulağımı çekip, dövse bile razıyım,
hatta harçlığımı kessin isterse,
vitrinde çok istediğim,
Fenerbahçe formasını almaktan
vazgeçsin, razıyım.
Yeterki yanmda bir anacığım
ve gölgesiyle kuşatan babacığım olsa.

Şimdi benim umutlarım,
bu yatakhanenin,
demirden karyolalarına bağlı,
nasıl da özlüyorum,
hiç tanımadığım ve
sahip olamadığım anne ve babamı...

Ah bir sıcak yuvam olsa,
annem sofaramızda,
eliyle yaptığı börekleri kızartsa,
yanına da dumanı üzerinde çay.

Nasıl da sevgiyle sarılırdım boynuna?
Anneciğim,
ellerine sağlık diyerek,
diz çökerdim ayak ucunda,
her karnım doyduğunda.

Ah bir sıcak yuvam olsa,
Kardeşlerim dönse etrefımda
halka halka,
odamdaki rafta;
boy, boy oyuncaklar
ve masamda boyama kitapları...

Bilgisayarımın ekranına,
kalpler donatıp renk renk boyasam.
Diğer çocuklar gibi,
sokakta oynarken,
soğuktan üşüsem,
yanaklarım al, al olsa...

Anacğım kapıya çıkarak,
üşüyeceksin a oğlum diye
korkuyla bağırsa!
Sonra yanıma gelerek,
üzerime hırkamı sarsa...

Ah bir sıcak yuvam olsa,
Pazar sabahları,
ben burada çok üşüyorum,
biliyor musunuz?

Soğuktan değil,
yalnızlıktan.

Ana eli değmedi
benim hiç saçlarıma,
şefkatle dokunmadı,
babacığım ateşin var mı diye alnıma...

Biliyor musunuz?
O sıcacık bir çift göz
değmedi
bakışlarıma.

Siz hiç pazar ve bayram günlerinde,
terkedilmişliğin acısı nasıldır,
bilir misiniz?
Siz hiç sevgi açlığı çektiniz mi?

Akranlarınız okula annelerinin yanlarına
koyduğu kekleri yerken,
onları delice kıskanmanın ne olduğunu bilir misiniz?

Nereden bilebilirsiniz ki?
Yatakhanede gecenin tam orta yerinde,
ana kucağının yoksulluğunu,
ya da baba ocağının yokluğunu...
Bilemezsiniz!
Oysa ki ben,
çok iyi bilirim,
bayram şekerlerinin rengini,
çikolata kokan o bayram sabahlarında,
o kahrolası acıyı ve
sessizlikle bezenmiş çaresizliği...

Ben çok iyi bilirim.
Ben çok iyi bilirim.
Ben çok iyi bilirim.

Tüm hayata bu demir karyola ile bağlanırım,
tutkularım camdan sızarak içimi donduran KASIM ayının ayazıdır.
Noel babayı da sevmiyorum artık,
Ben oyuncak falan istemiyorum,
ben kumandalı arabaları da istemiyorum,
duyuyor musun beni Noel Amca?

Bana anneciğimden,
babacığımdan tek bir harf getir,
yalvarırım.
Geri al, benden,
başucuma bıraktığın tüm oyuncakları
ve getirdiğin ne varsa...

Ah bir sıcak bir yuvam olsa,
ben de oynasam,
diğer çocuklar gibi,
evimizin arka balkonunda,
defterime ev resimleri çizsem,
yanına da anne ve baba,
orta yerine ben kurulsam,
ah şöyle doya doya,
resimlerle de olsa!
özencimi alsam...


 
Toplam blog
: 238
: 1468
Kayıt tarihi
: 26.03.07
 
 

Bursa'dan bir milliyet okuru olarak, burada sizlerle olmak çok güzel. Bir ev hanımıyım, iki çocuk..