Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Nisan '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Cacığın mevsimi vardı, bir zamanlar...

Cacığın mevsimi vardı, bir zamanlar...
 

Mevsimler eskiden daha mı yavaş geçerdi, biz mi daha dolu yaşardık?

Ozon tabakası delinmemişti henüz, yoksa ondan mıydı?

Ya da, yaşlandıkça, bindikçe omuzlarımıza tonlarca yükler, ne gözümüz mevsim görür oldu, ne de mevsimleri sayar olduk!...

Hani, kapatırız ya gözlerimizi, korktuğumuzda…

Yoksa evren mi daha bir hızlı işler oldu?

Hangi nedeni bir kaba koysak, doldurur…

Hani, derdim, ay ayol yaşlandık psikoloji değil, o da vardır altlarda bir yerlerde, mutlaka, olmaması mümkün değil de, şu anki durumum bu değil…

Naçizane, çözmeye çalışıyorum bir şeyleri…

Yani, sizlerde de oluyor mu, bilmiyorum, ne baharı kavrayabiliyorum, ne kışı…

Hani, elbet, üşüyorum, yakacak paralarını da ödüyorum, terliyorum, klimanın harcadığı elektrik kaç para olacak diye de düşünüyorum…

Oooo… Sanıyorum, anladım…

Yazı yaz, kışı kış olarak algılayamıyorum da, bedellerini ödemeye takılıyorum…

Bedeller zorladıkça beni, omuzlarımın ağrısından kurtulamıyorum!

Yatarken ve kalkarken omuz ağrılarımla, ki, yüklerdendir çoğu kere bunlar, mevsimlerin işte geldim çığlıklarını duymaya çalışmak, nafile…

Hah, o yüzdendir çocukluğumdaki mevsimlerim uzunluğu…

Otu ot olarak görürdük, buzu buz…

Yazın tatildeydik, kışın soba yanında, kestane kokuları arasında…

Kestanenin kilosu kaç liraydı, soba günde kaç lira yakardı…

Kazanılan para ne kadarına yeterdi…

Annem, neden elbiselerimizi kendi dikerdi…

Çitoslar, patoslar da yoktu o dönemlerde…

Bisküvi ve krakerler dönemindeydik, kola da başlamıştı ama, ille de Suga gazozlar…

Ev yapımı kekler, börekler, anne ellerinden sunulurdu, o zamanlarda, ayran ya da şerbet eşliğinde…

Domates suyu içerdik, bol bol, özellikle yazın son günlerinde…

Ahh… O şeftali suları…

Pazarlarda seçmede olmazdı sanırım, Pazar dönüşü annem, yorulmaz mıydı, çitoslar, patoslar olmadığından mıydı, bozulmasına izin vermeden hafiften ezilmiş meyvelerin, sularını bize ikram ederdi…

Yorulmaz mıydı, yaptığı işten dolayı huşu duyardı da, ondan mı yüzündeki ışık azalmazdı…

Bilemiyorum…

Cacığın mevsimi olurdu, patlıcanın…

Kurutulmuş biberden ne hoş mezeler hazırlardı annem…

Lüks gıdaya girdi şimdi, kuru biberle hazırlanan mezeler…

Nasıl yapardı? Bir yoğurtlusu vardı bir ekşilisi…

Yapmaya kalksam, becerir miyim ki?

Ahhh…. Bir dakika!...

Bu mudur nedeni yoksa, mevsimleri takip edemeyeşimizin!...

Her mevsimde, her sebze var… Fiyatları ne zamanına uyuyor, ne zamansızlığına, meyvelerde de öyle…

Tadı yakalanamıyor zaten, mevsiminde bile, ah, bundan mıdır, mevsimleri kaçırıyoruz kaygısı…

Yoksa…

Ayak mı uyduramıyoruz bu gerçeğe, ne?


Gülgün Karaoğlu
Nisan, 06/08

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..